2 ~ KİRLENMİŞ DENİZ KIZI

5K 391 191
                                    

Bölüm Şarkısı: Britgit Mendler; City Light

Sıla'nın ağzından;

Düşünceler denizinde bir balık misali ilerliyordum. Önüme çıkan o kötü düşünceleri umursamamaya çalışıyordum. Köpek balığı diye nitelendirdiğim o düşüncelerden tıpkı küçük savunmasız bir balık gibi kaçıyordum. Çünkü ne kadar kötü düşünürsem o kadar başım ağrıyordu.

Mesela iyi şeyler düşünebilirdim. Bir deniz kızıydım mesela o düşünceler havuzunda. Zarif ve güzelliğiyle ışıl ışıl parlayan bir deniz kızıydım. Her masalda olduğu gibi benim de bir beyaz atlı prensim olacaktı. Hayır! O bir deniz adamıydı.

Ahhh, bir de deniz anası vardı. Yani benim deniz adamımın annesi! Benden nefret ediyordu. Ona bir anne gibi yaklaşırken beni elektriğe veriyordu.

Oflayarak yataktan kalkıp pencereden süzülen ışığa doğru baktım. Bugün dolunay vardı. Sinirle söylendim. "Gerçek hayatta erkekler tarafından şansız olduğum yetmezmiş gibi..."

Yorganı üzerimden atıp ayağı kalktım. Sözüme devam ederken bir yandan da peluş terliklerimi arıyordum. "Hayallerimde de bu şansızlık devam ediyor."

Bulduğum terlikleri ayağıma geçirip sersem sersem yürüyüp odadan çıktım.

Beynimde sanki Merve çığlık atıyordu. -Merve yakın bir arkadaşım olsa da çığlığı asla tahammül edemediğim bir şeydir.- Sanki kırk kişi bir anda Horon tepip, Efeler oynuyordu. Bir anda bastıran bu baş ağrısı da neydi öyle?

Gecenin karanlığında yarı açık, yarı baygın gözlerimle bulduğum merdiven tırabzanlarına tutundum ve merdivenleri indim yavaş yavaş.

Buzdolabından sürahiyi alıp soğuk su doldurdum kendime. Bardağı tezgaha bırakıp ilk yardım dolabının ikinci gözünü açtım. Yeliz anne ilaçları hep buraya koyardı. Genelde kullandığım ve doktorumun bana önerdiği ağrı kesici haplarımı aramaya başladım. Yoktu. Biraz öteye elimi götürdüm. Birkaç ilaçtan sonra onu görünce içimden bir mutluluk dansı yapmak geldi. Ama yapmadım tabii.

Çünkü hem hareket etmek için fazla uykuluydum. Hem de uyuyanları uyandırmak istemiyordum.

Tezgaha yaslanıp kutuyu açtım. Ahh, hadi ama! Hiç mi kalmamıştı? Hayat bana resmen bir taraflarıyla gülüyordu. Tam bu baş ağrısı dinecek derken bu talihsizlik de neydi?

Sinirle kutuyu çöpe attım. Tezgaha yaslanırken ağzıma havayı doldurmuş, balon gibi şişmiştim.

Ne yapacağımı bilmiyordum. Evde ilaç kalmamıştı ve o ilaç olmadan asla bu baş ağrısı ile uyuyamazdım. Odama tekrar dönüp kendimi yatağa attım. Uykum vardı ama beynimdeki ağrıdan kendimi rüyalar alemine atamıyordum.

Dışarı çıksam Yeliz anne beni mahvederdi. Ama başka şansım da yoktu. Şu migren denen lanet hastalık tutmuştu beni.

Geldiğim yerden geri dönerken oldukça sessizdim. Gece olunca herkes uyur ya, ortalık ıssızlaşırdı. Şu zamanlardan hep korkardım. Sanki birileri saklanıp beni gözetliyormuş gibi! Sanki her an üzerime bir canavar saldıracakmış gibi!

Korkutucu!

Yatakta oturur hale gelip biraz odamı izledim. Büyük gardırobumu, makyaj masamı, duvarın bitişindeki koltukları, pufları... Gözlerim odamdaki eşyalara bir bir baksa da aklım başka yerdeydi. Ben bu ilacı nereden bulacaktım?

Saate baktım telefonumdan. 04:46 a.m.

Bu saatte Görkem'i arayamazdım. Arasam, ne olursa olsun gelip bana yardım ederdi. Emindim. Ama uykusundan da mahrum edemezdim. O uykuyu çok severdi. Aynı şekilde Kadir ve Samet'i de uyandıramazdım.

KİLİT - ZEMHERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin