24 ~ KARŞILAŞMA ZAMANI

609 38 10
                                    

  "Samet? Uyandın mı, kardeşim?" dedim gülümsemeye çalışarak. Ortalığı toplarlamalıydım. Eğer bu konu daha çok deşilirse hiçbir şey iyi olmayacaktı. Her şey sarpa saracaktı.

  "Kadir!" dedi beni tınlamadan. Gözleri buğulanmış sadece Kadir'e bakıyordu. "Az önceki dediklerini tekrarlasana."

   Kadir'e dönüp 'Hayır' anlamında başımı salladım hemen. İtiraz etmeliydi. Şaçmaladığını, yalan söylediğini söylemeliydi ona.

  Samet aşk konusunda fazla hassastı. Bunu kaldıramazdı.

  "B-ben..." diye kekeledi Kadir. Ciddi konulara pek alışık değildi zaten. Ne yapacağını şaşırmıştı. Bir bana bir de Samet'e bakıyordu gözlerini kocaman açmış.

  "Devam et." dedi Samet. Sesi her an kırılacak bir vazo gibiydi. Küçük bir darbeyi bekliyordu.

  "Yeter." deyip masadan kalktı Görkem. Sesi tok, kalındı. Bugün gerçekten çok gergin geçmişti.

  "Sabahtan beri bu evden çıkmak için yer arıyordunuz. Gidin, ne yapacaksanız yapın." deyip bizi kapıya sürükledi. Samet arkada battaniyesine sarılmış bir şekilde bekliyordu. Kaşları çatılmıştı. Neler olacağını kavramak ister gibiydi.

  "Gidin, nereye gidecekseniz." deyip ayakkabımızı giymemize bile müsaade etmeden, elimize verip bizi kapı dışarı etmişti.

Anlaşılan onunla erkek erkeğe konuşmak istiyordu. Aslında en doğrusunu düşünen de oydu. Her zamanki gibi. Eğer hepimiz orada olsaydık muhtemelen olaylar büyüyecek, açılamayan bir düğüm haline gelecekti.

  Elimdeki ayakkabıları iki parmağıma asıp arkamı döndüm. Kadir masum bir çocuk gibi bana bakıyordu. Dudakları büzülmüştü.

  "Ben yanlış bir şey mi yaptım?" dedi.

   Burada kimsenin suçu yoktu aslında. Serra gönlünü kaptırdı diye Görkem'i suçlayamazdık. Aynı şekilde bir şeyleri sonuca bağlamak isteyen Kadir'i de suçlayamazdık. Bu gerçekleri söylerken Samet'in duyduğundan habersizdik sonuçta.

  "Kötü bir şey yapmadın ama bunlar kötü sonuçlar getirecek gibi." dedim kolumu omzuna atıp. Grupta en kısa boylu kişi oydu. Benden bile kısaydı. Pek cılız değildi bu yüzden o kadar da sırıtmıyordu boyu. Ama benden bile kısa olması onu küçük kardeşim gibi hissettiriyordu. Bu duyguyu seviyordum. Özellikle suç işlese bile kizamıyordum bu yüzden.

  Ki zaten o saf bir çocuktu. Bilerek asla kötü bir şey yapmazdı.

  "Bu arkadaşlığımızı etkiler mi?"

  Derin bir nefes alıp gülümsemeye çalıştım. "Biz ne fırtınalar atlattık, kardeşim. Bu bizi kolay kolay yıkmaz."

  -_-_-_-_-_-_

 
   "Keşke ben de gelseydim." dedi suratını asarak. Koltuğunda aşağı doğru kayıp "Annem sarma sarmam için dışarı çıkarmadı beni." dedi.

   Yaptığı sarmaları bize de ikram etmişti Merve. Kırmamak için bir iki tane alsam da pek iştahım yoktu. Aklımda Samet ve Görkem'de kalmıştı.

   Onların konuşup anlaşabileceklerini biliyordum. Ama yine de bir ihtimal kavga ederlerse diye içim içimi yiyordu.

  Kadir de yememişti hiç. Normalde buzdolabını talan eden çocuk önündeki tıka basa doldurulmuş tabağa dokunmamıştı bile.

   "Kadiir." diye uzata uzata seslendi Merve. Ardından koltuktan doğrulup yatakta bağdaş kurmuş Kadir'in yanına gitti."Beğenmedin mı sarmalarımı? Hepsini tek başıma yaptım." dedi.

  Kadir ona suçlu gözlerle bakıp başını eğdi. Bu olanlardan kendini suçluyordu. Bu yüzden morali bozuktu.

  "Onlar konuşur, anlaşırlar. Bu kadar sorun yapmanıza gerek yok." dedi ikimize sitemle bakarak. Çalışma masasının önündeki sandalyede oturmuştum. Arkama yaslanıp tepkisizce onları seyretmeye devam ettim.

  Merve tekrar Kadir'e dönüp "Benim sarmalarımı çok severdin sen." dedi dudağını büzüp.

   Ardından masanın üzerinden sarma tabağını alıp "Hadi bir tane al." dedi.

   Ortamı yumuşatmaya çalıştığının farkındaydım. Kadir'i böyle görmek garip geliyordu belki de ona.

  Kadir gerçekten de vicdan yapıyordu. Bu yataktaki battaniyeyi üzerine atmasından belliydi. Merve'nin uzaklaşmasını istiyordu.

   "Kaçmasana." diye bağırdı Merve. Battaniyeyi üzerinden çekip Kadir'in karnına vurdu. "Bir deri bir kemik kalmışsın bak. Hep abur cubur yemekten bu."

  Derdini anlamıştım Merve'nin. Geçen gün okulda da bu konudan bahsediyordu. Kadir'in sürekli abur cubur yemesinden şikayetçiydi ve ev yemekleri yemesi gerektiğini çok zayıfladığını söylemişti. Ama Kadri'in aklı bu denli dağınıkken, ev yemeklerini pek sevmiyorken on yemek yedirmek zorlama gibi olurdu. Tıpkı bir annenin 3 yaşındaki oğluna zorla yemek yedirdiği gibi.

  "Bilsem buraya hiç gelmezdim." dedi Kadir kısık sesle ve yataktan kalkıp yanıma geldi. Kolumdan tutup kaldırdı ve yatağa getirdi tekrar. Hiç itiraz etmeden ona itaat etmiştim. Genel olarak hareketsiz kaldığı için şu an ne yaptığını merak etmiştim.

  Yatağa uzanıp beni de yanına oturttu. "Saçımı okşasana. Uyumak istiyorum." dedi ardından.

   Kadir de Görkem gibi saçına dokunulmasını çok severdi. Saçını okşadığım zamanlar mayışır uykuya dalardı.

  Annesi Kadir'in kıvırcık saçlarını kestirmek istediği için pek söylemezdi ona. Çünkü Kadir'in saçı hem kıvırcık hem de uzundu. Bu saç ona yakışıyordu ama ebeveynleri bundan rahatsız oluyordu.

  Aynı şekilde Merve de saçının çok karıştığını söyleyip taramak istiyordu. Kıvırcık saçlılar için en büyük işkence kesinlikle saçlarının taranmasıydı.

  Saçlarına karşı ilgiyle yaklaşan ben olduğum için genelde bana gelirdi. Saçlarını seviyordum. Ona yakışıyordu ve çok da tatlı gösteriyordu onu. Oynamak da hoşuma gidiyordu.

  "İyilik de yaramıyor." diye homurdandı Merve. Ardından yataktan kalkıp çalışma masasına yerleşti elindeki tabakla.

   O İnternette dolaşırken ben de Kadir'e yaklaşıp ona gülümsedim tüm içtenliğimle. "Senin suçun değil hiçbir şey. Eninde sonunda olacaktı. Kendini suçlaman boşuna."

   "Keşke Serra hiç hayatımıza gitmeseydi." dedi fısıltıyla. "Grupla eskisi gibi olamamaktan korkuyorum."

   "Öyle hemen dağılacağımızı mı sandın. Daha çok uzun yıllar bekliyor bizi."

  "Umarım!" dedi ardından yastığa gömüldü iyice. Ben saçlarıyla oynamaya devam ederken o, yavaş yavaş uykuya dalmıştı bile.

  "Merve." dedim dikkatini internetten bana versin diye. "Ben dışarı çıkıyorum. İşim var biraz, tamam mı?"

  Eliyle beni geçiştirip bilgisayara geri döndü. Sinirle sandalyesini tutup kendime doğru çevirdim.  "Taksana beni. Ben gelene kadar ses çıkarma. Uyanmasın Kadir. Tamam mı?" dedim.

  Ardından telefonumu ve yeleğimi alıp evden çıktım. Şimdi Serra ile görüşme zamanıydı. 

 1 aydan fazla oldu kusura bakmayın. Sıcağın vermiş olduğu halsizlik ve boğulma hissi yüzünden buralara pek uğrayamadım. Bölüm biraz kısa oldu bu yüzden üzgünüm. Öbür bölüm en kısa zamanda gelecek. Yeni bir kitaba başlamayı düşünüyorum. Bahsettiğim kitap geçen günlerde yayınladığım kitap değil. O günlük tarzı bir şeydi ve devamını getirmeyi düşünmüyorum. Yazmamak en iyisi o kitabı.

  Neyse işte sizi seviyorum dediğim gibi. Kendinize iyi bakın. Fazla güneşte durmayın. İyi günleriniz olsun. 

KİLİT - ZEMHERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin