25. BÖLÜM: SAHNENIN GÖRÜNEN TARAFI

1.1K 53 37
                                    

  Ellerrimi kendime çektiğim bacaklarımın üzerine sarıp kafamı kollarıma gömdüm. Bu bir nevi dışarıdan gelen her şeye kendimi kapatmam demekti. Koca bir duvarın önünde kendimi olabildiğince küçültmüş, görünmemeyi diliyordum. Eğer görünmesem belki de beni kıvrandıran o kötü olaylar bana dokunmazdı. Belki de beni umursayan kimse olmazdı da, öylece burada öleceğim günü beklerdim.

  Bir sorun vardı ki ölmek istemiyordum.

  Hayatıma hangi yönden baksam pürüzler vardı. Bazı yerler kırık,  bazı yerler pişman,  bazı yerler susmaktan izlemekten  başka şansı olmadığı için kendini dizginlemeye çalışıyor.

  Okul hayatı, aile hayatı, arkadaş hayatı... Her türlü hayatımda sorunlar vardı.

  Bunlar sahnenin görünen tarafıydı belki de. Kaç güven kırıklığı daha birikmişti içimde? 

  Nefesim ciğerlerime az geldğinde derin bir nefes alıp gökyüzüne baktım. Güneş doğmak üzereydi. Gökyüzüne hakim olan kırmızı renkler karanlığı güzelleştiriyordu ve muhteşem bir manzara oluşturuyordu.

  Ne diyebilirdim ki? Doğa en iyi ressamların şaheseirlerinden daha güzel bir gösteriyordu bana.

  Kollarımı bacaklarımdan çekip parmaklarımla kumlara şekiller çizmeye başladım.

Daha ilkbahar ayları bile kapımızı çalmamıştı. Plaj çok insanın uğramaması nedeniyle tertemizdi. Kumlarda hiçbir çöp yoktu.  Neden buraya geldiğimi bilmiyordum. Son olanları hatırlamak bile istemiyordum. Ayaklarım nereye götürdüyse oraya gitmiştim.
Sahi neler olmuştu öyle?

  Tek başıma intikam alma isteğiyle Serra’nın evinin önüne gelmiştim. Onunla baş başa konuşup belki de kavga etmek varken başka bir yolu seçmiştim. Evde öylesine duran ve uzun zamandır işime yaramayan iki tane spreyi almış Serrra’nın evinin önüne koşmuştum.

  Gece yarısı olması işime geliyordu ya! Evinin önündeki koca duvara yazı yazmıştım.

  ‘Bedelini ödeyemeceğin yollara adım atmayacaktın.’

‘ Bir kişiyi kazanmak için kırdığın kalp sayesinde bir sürü kişiyi kaybettin. Artık tek başınasın.’

Biri büyük harflerle diğerini daha küçük harflerle yazmıştım sığması için. Ardından içimdeki büyük bir cesareti taşırmış, Serra’nın penceresine bakmıştım. Pencere pürüzlüydü. Samet sürekli penceresine taş atıp aşk sözleri söylerdi.

  Sinirden dişlerimi birbirine bastırıp elime iki tane büyük taş aldım. Küçükken hep sapanlarla oynardım. Görkem alıştırmıştı bana. Atışım iyiydi bu yüzden.  Sevgi sözleri söylemek için atılan taşlar şimdi intikam için atılacaktı. Sadece iki sözüyle arkadaşlığımızı zedelemişti. Bundan daha fazlasını hak ediyordu.
 
  Elimdeki taşları tek tek konumlandırıp penceresine fırlattım. Saniyelerin cirit attığı mahalleden küçük bir zaman diliminde büyük bağrışmalar duyuldu. Zaman kaybetmeden kaçmış, uzaklaşmıştım o mahalleden. Küçük bir yerdi, ara sokak gibi bir yerdi ki bu benim işime gelmişti.

  Deli gibi koşmuştum kimse beni fark etmeden. Nereye gittiğimi bilmeden hangi yollara saptığımı umursamadan koşmuştum. Koşsam sanki üzerimdeki yükler arkamda kalacak onlardan kurtulacaktım sanki. Bana tezat esen rüzgar içimdeki yangını söndürecekti sanki. Buna inanarak koştum.

  Ve, şimdi buradaydım. Kocaman denizin önünde, büyük bir duvara sırtımı vermiş öylece kumlarla oynuyordum. Yarın neler olacağını bilmiyordum. Başlayan günü mahvetmek istemiyordum sadece.  Denizin dalgaları kıyıya vururken düşüncelerimi bile susturmaya çalışıyordum. Biraz uyumak istiyordum beklide. Babam Görkem’in evinde kaldığımı sanıyordu beklide. Ne bir mesaj ne bir arama. Hiçbir şey yoktu.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 30, 2018 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

KİLİT - ZEMHERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin