13 ~ İKİNCİ ŞANS

2K 129 27
                                    

Bölüm şarkısı; Taehyun & Mino- Pricked(Winner)

Elimdeki kalemi boşu boşuna sallamaktan vazgeçip kitabın üzerine sertçe bıraktım. Coğrafya dersindeydik. Dersin sıkıcı olmasının yanı sıra hocanın da ninni söyler gibi dersi anlatması uykumu getiriyordu.

Ama uyuyamazdım. Kitaplarda olduğu gibi dersin başında uyuyup öğle arasında kalkacak kadar şanslı değildim. Okulun disiplin anlayışı farklıydı.

Beynim uyuşmuş bir şekilde hocaya bakıyordum. Gözlerim kocaman açmış hocaya bakıyordum çünkü her saniye kafam sıraya düşecek, gözlerim kapanacak ve uzun bir uykuya dalacak gibiydim.

Gözlerimi bir kaç kez kırpıştırıp kafamı sağa sola salladım. Kendime gelmeliydim.

Yanımda oturan Görkem'e çevirdim bakışlarımı. Elinde kalem hocanın dediklerini pür dikkat dinliyordu. Hiç sıkılmıyor muydu? Acaba konuyu anlamış mıydı?

Sınav haftaları bize dersleri sabırla anlatan tek kişiydi o. Çünkü hiçbir şey anlayamazdık. Peygamber sabrı vardı çocukta. Maşallah!

Kafamı omzuna koydum ve hocaya baktım. Görkem ise çantasından suyunu çıkardı. Uyuşuk halimden çıkmam için bana verdi. Hoca ise tahtaya dönmüş bir yandan anlatıyordu, diğer yandan yazıyordu.

Arkaya döndüğü arada hemen kafamı Görkem'in omzundan kaldırdım. Bu hoca başta olmak üzere bütün hocalar karşı cinsle yakınlık içinde olmamıza kızardı. Görmemesi daha iyiydi.

Suyu kafama dikip yarısını içtim. Ardından sıranın üstüne bıraktım. Kısa bir süre öylece oyalandım. Biraz Görkem ile uğraştım. Hocayı anlamaya çalıştım. Tabii ki de başarısız oldum. Çünkü Coğrafya dersim diğer derslerden daha kötüydü.

Önümde Merve oturuyordu. O da hocanın anlattığını anlamaya çalışıyordu. Bir yandan da tırnağını yiyordu. Omzuna vurup "Yeme şu tırnağını." diye kızdım. Sürekli yiyip duruyordu.

Saniyeler sanki yelkovanın peşinden koşmaktan yorulmuştu. Geçmek bilmiyordu zaman. Saniyeleri sayıyordum sıkıntıdan.

Zl çaldığında derin bir nefes aldım. Sonunda bu ruhsal işkenceden kurtulmuştum.

"Ben kaçtım." dedi Samet. Ardından hızlıca sırasından kalktı. Merve'nin yanında, benim çaprazımda oturuyordu. Hemen kolundan tuttum.

"Nereye?"

Gözleri bana döndü. "Bu şekilde ayrılamayız. Küçücük bir neden yüzünden beni bırakmaz. Onunla konuşmalıyım." dedi. Ardından hemen kolunu benden kurtarıp sınıftan çıktı.

Ben tam bir şey deyip peşinden gidecekken Görkem yolumu kapattı. Zaten pencere tarafında oturuyordum ve o kalkınca çıkabilirdim bu sıradan. Kaldım öylece.

"Bırak gitsin, Sıla. Kendini yiyeceğine konuşsun onunla."

Nefesini bıraktım seslice ve aynı yerime oturdum.

Sıla yan bir şekilde oturmuş kapıya bakıyordu. Bize döndü ve konuştu. "Bir şey diyeceğim. Ama sakın yanlış anlayıp itiraz etmeyin, tamam mı?"

Onu onaylamadan devam et derecesine baktım. "Geçen gün okulun beden dersinde hatırlıyor musunuz basketbol maçı yapmıştınız..."

Devam etmesini bekledim. Ama o gözleriyle Görkem'i taradı önce. Sonra konuştu. "Serra, sürekli Görkem'e bakıyordu. Ayrıca Samet'te oradaydı. Ona adam akıllı bakmadı bile."

KİLİT - ZEMHERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin