Daha okulun ikinci günü ve ben endişelendiğim şeylerin on katını şimdiden yaşadım bile..Ülkenin en büyük ve popüler holding şirketlerinden JJ Grup'un biricik güzel cici kızıyla kavga ettim.Müthiş bir başlangıç...Artık yarın gazetelerde 'trafik kazası kurbanı genç kız' diye mi çıkarım..Ahahaa, yoksa yüksek bir binadan itilip 'bu genç yaşta intihar etti' diye mi çıkarım Allah bilir..Ama yine dee..Pişman mıyım? Hayır!!Gözümün önündeki kötülükleri, saçmalıkları öylece izleyebilen biri değilim.Babamdan böyle öğrendim desem çok klasik olur değil mi? Ama öyle..
Oh Sehun'dan uzak durmaya çalışırken bu zibidi kız yüzünden Oh Sehun bana bulaşmaya yer bulmuş oldu.Sadece o da değil, tüm arkadaşları! Çok..yani fazla sevimli ve iyi görünümlü çocuklar gibiler aslında.Zararsız duruyorlar ama maalesef onlarla yakın olamam.Bu okulu, şu önümüzdeki 4 yılı sessiz sedasız geçirmek istiyorum.Çünkü ön planda ne kadar az dikkat çekersem arka planda o kadar rahat iş yapabilirim.O katille uğraşıp babamın masumiyetini kanıtlayabilmem için, bir süre yalnız kalmalıyım.Ayrıca etrafımda ne kadar az insan olursa, katilimiz yüzünden endişelendiğim insan sayısı da o kadar az olur.Bu adam büyük bir tehlike!Bu yüzden, şu anda yalnızlık politikası...Kang Soo-in'in yalnızlık politikası işlemeli...
**
Bu kadar gürültüden stresten sonra cidden iyi değilim.Sehun ve arkadaşları karşımda neşeyle konuşsalar bile bana işemiyor.Bu sevimli çocukların arasından çıkıp sınıfın ön kapısına doğru ilerliyorum.Daha az önce ağlamaklı bir halde sınıftan çıkmıştı bu kız.Nasıl şimdi karşımda bu kadar iddialı duruyor??
"Oh Hana? Demek adın Oh Hana haa?" diye soruyor ama şimdi onunla uğraşacak halim yok.Şu kalabalıktan ayrılmak istiyorum sadece.Sessizce ve umursamadan kenardan geçmek isterken, kolumdan sıkıca tuttu.
"Duymadın mı? Sana adını sordum!" Az öncekilerin acısını çıkarır gibi bir havayla konuştu.
İçimden "Git işine bee..Senle mi uğraşacağım bir de şimdi!!Ne zannediyorsan kendini.." diye yorgun cümleler geçtikten sonra ben de onun gibi tilki gülümsemesiyle konuştum:
"Duydum...Ve umursamadım!...Neden, ne olur ki?!"
Yine sinirleniyor..Dişlerini sıkarak konuşurken arkadakiler de müdahale etmeden bizi izliyorlar.Nasılsa hallederim diye karışmıyorlar galiba.
"Peki!Ama şimdi duyacağın şeyi umursaman senin için iyi olur!" diye bastıra bastıra konuşuyor.."Jeong Yun!Benim adım Jeong Yun!" dedi ve iyice sıktığı kolumu bırakıp sakince yerine geçti.Omzumun üzerinden ona bakmak için başımı çevirdiğimde ikinci sıradaki, olayların sebebi olup şimdi en çok kenarda duran sessiz kızla göz göze geldim.Bakışları derin ama bir yandan da boş, bomboş gibi...Bu yüzdeki ifade ne şu anda çözemiyorum.Garip...
Üzerine uyuma hayalleri kurduğum 15 dakikam çöpe gitmiş gibi hissediyorum.Ayrıca sinirim de hala geçmedi.Hoca gelmeden sınıftan çıktım.Koridor boş..Biraz ilerledikten sonra duvara yaslanıp acıyan kolumu tuttum.Ufff bu kız uzaktan çok hanımefendi görünüyor ama yaptıkları... Dirseğimle bileğim arasında pembeden kırmızıya çalan bir el izi!Neyse, ödeşmiş olduk...
Şimdi gidip kendime uyuyabileceğim bir yerler bulayım.Direk aklıma kütüphane geldi.Etrafa bakınırken okul binasının hemen yanında ki kütüphane binasını gördüm.Ama burası sadece kütüphaneyi değil, aynı zamanda kapalı basketbol sahası, yüzme havuzu, konferans salonu ve kulüp odaları gibi yerleri de içeriyor.Burada böyle yerin olduğunu bilmiyordum, sosyal aktiviteler içinmiş.Kütüphanedeki görevli buranın ders saatlerinde genelde sakin olduğunu söyledi.Küçük seslerle hah hah haah! diye bir kötü karakter gülüşü attıktan sonra uyumak için uygun bir yer aradım.Kapalı basketbol sahası biraz büyük ama neyse.Işıkları açmazsak da çok aydınlık olmayacak.Turuncu tribünün oturaklarının arkasına kıvrılayım.Telefonumu çantamdan çıkarıp çantayı başımın altına koydum ve iki haftadır yüzlerce kez arayan Young-do'dan gelen son 5 aramaya baktım.Bu kadar çok aramasından rahatsız mı olsam yoksa benim için endişelenmesinden dolayı memnun mu olsam bilemiyorum...Aman ne rahatsız olması yaa!Asıl aramalarını açmayarak azarı hak eden benim..Yi-an'dan iyi olduğumu duysa da yine de benim için endişeleniyor..İşte sadık dostum Young-dooo..Telefonu ellerimin arasına alıp göğsümün üzerine koydum...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
ONE WAY : IS YOU ?!
FanfictionBaşa dönüyorum sanki..Vücudum kalbimi taşıyamayacak gibi..Kaburgalarım parçalanıyormuş gibi...Yol kenarında yürüyorum boş boş.Ne kadar yürüdüm bilmiyorum, saat geç olduğundan etrafta insan yok, kırmızı ışık yanıyor..Karşıya geçmem lazım ama emin değ...