"Peki sen? Adın ne ?"Oh Sehun'un sorusuyla göğüs kafesime aniden bir sıcaklık düştü.Aklım durdu.Bu halde gözlerine kilitlendiğim o birkaç saniye içinde zar zor toparlayıp ani bir çıkışla bağırdım "Bir dakika!" Aklıma yeni bir şey gelmiş gibi.."Ben neden burdayım, neden beni hastaneye götürmek yerine kendi evinize getirdiniz?!"
"Aah, üst komşumuz çok iyi bir doktor.Ne zaman ihtiyaç olsa bizle ilgilenir.Ayrıca bulunduğumuz yer hastaneye uzaktı ve karşılaştığımızda saat de çok geçti.Bu yüzden.."
Biraz sert bir çıkışla "Yine de.." deyip kaldım.Zaten yeterince zahmete girmişlerdi benim yüzümden.Bir de bunun üzerine azarlamak saçma olacak.Başka birşey diyemeyince ayağa kalktım "ben artık gitmeliyim." diyerek kapıya yöneldim.Sehun ne yapacağını düşünüyordu sanki "Bak, sana engel olduğumu falan düşünme ama saat gecenin 2 si ve sen tek başına evine nasıl gideceksin şimdi?Cidden sıkıntı olmaz, burda kalırsın kapını kilitlersin.Bizden zarar gelmez yani." diye endişeyle konuştu.Sadece yüzüne baktım, sonra yatağın kenarındaki ince keten ceketimi alıp yürümeye devam ettim. Arkamdan gelirken, "Ciddi olamazsın! Ordan bakınca sapık gibi falan mı duruyoruz"
Sesleri duyup koridora çıkan Luhan da uykulu bir şekilde "noluyo?" gibi sesler çıkarıp durumu anlamaya çalışıyor.Söylediklerini umursamadan kapıya kadar geldim. Sehun birden "Bi dakka, en azından adını söyle.Kimsin ?" Kısa süreli bir şaşkınlıktan sonra tekrar yüzüne bakıp beynimi zorladım, aklıma gelen ilk ismi söyledim "Hana, adım Oh hana" O sırada hızlıca ayakkabımı giyip asansörü çağırdım.
Sehun: (ciddiyet ve endişeyle) "Seninle gelmemi ister misin?" biran suratına 'Bu ne şimdi!' der gibi boş boş bakıp,
"Gideceğim yer zaten bu civarda, sorun olmayacaktır.Her şey için teşekkür ederim ve zahmet verdiğim için de üzgünüm"
Luhan (kapıya yaslanmış halde): "Bak sakın aynı şeyi tekrar yapma tamam mı? Ne olursa olsun hayatımız bize verilen en büyük hediyedir.Sakın tekrar yapma !"
'Hayatımız hediyeymiş !'Söyledikleri, sanki sevimsiz ve sert bir rüzgarın yüzüme çarpması gibi kalbime çarpıp tekrar canımı sıkıyor..Asansör gelirken, gözyaşlarımı tutmaktan kızardığını hissettiğim gözlerimi önce gülümseyerek konuşan Luhan'a, sonra düşünceli ifadesiyle beni izleyen Sehun'a diktim, asansörün kapısı açılana kadar..
Apartmandan çıktım.Yukarda ağlamamak için kendimi zor tutuyordum, şimdi bırakıyorum..
Sehun yüzünden biraz daha allak bullak olan bir zihinle eve gelip bahçe kapısını açtım, sesi duyup koşarak dışarı çıkan Yi-an'la karşı karşıyayız şimdi.Eveet.. Ne diyeceğim ben şimdi kardeşime?Neyi nasıl anlatayım, hiçbir fikrim yok.Yi-an "nunaaa" diyerek koşup sarıldı önce. Ayrılıp "nerdeydin? Nereye gittin? Sana bişey oldu diye ne kadar korktum biliyor musun? İyi misin?Birşeyin var mı?" diye beni soru yağmuruna tuttu.Onu sakinleştirmeye çalışmak baya zor oldu.Defalarca kez iyi olduğumu bir şey olmadığını söylemek zorunda kaldım.İçeri girince Yi-an, polis memuru babamın alt devresi ve kardeşi gibi gördüğü Seung-woo abiyi arayıp benim ortaya çıktığımı haber verdi.Telefonu kapadıktan sonra benden açıklama bekleyen bir Kang Yi-an vardı karşımda.Ondan saklayacak bir şey yok aslında (Sehun hariç).Yi-an da zaten bu gizemli katilin ortalarda rahatça dolaştığını ve daha önce de bizi tehdit ettiğini biliyordu.Yani şimdilik basit birşeyler söyleyip ayrıntıları daha sonraya bırakmak iyi olacak gibi..Biricik kardeşimin endişesini giderdikten sonra artık ikimizin de dinlenmeye ihtiyacı var.
Herşeyi boşverebilirim sanırım ama Yi-an'ı asla!Bu olanlardan etkilenmesi, benim için sürekli endişelenmesi benim için cidden zor.
*3 yıl önce*
![](https://img.wattpad.com/cover/85885405-288-k140078.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ONE WAY : IS YOU ?!
ФанфикBaşa dönüyorum sanki..Vücudum kalbimi taşıyamayacak gibi..Kaburgalarım parçalanıyormuş gibi...Yol kenarında yürüyorum boş boş.Ne kadar yürüdüm bilmiyorum, saat geç olduğundan etrafta insan yok, kırmızı ışık yanıyor..Karşıya geçmem lazım ama emin değ...