Sabah sabah dersi bile bırakıp tartıştık ya Yun hanım! Aferim ikimize de! Bütün sınıf şimdi hakkımızda neler konuşuyor Allah bilir. Bu kız yüzünden tüm sınıfla da yüz göz oldum, en kötüsü de bu. Öyle şeyler söyledi ki artık rolleri değiştik gibi bir hava oldu.
"Ve sen Oh Hana! Az önce ne yaptım ben? Direk beni suçluyorsun! Görmedin bile ama direk ondan yana oluveriyorsun!!" diyerek sınıfı terketti. Nereye gitmiş olabilir ki? Şimdi hoca da girer ama neyse, biraz geç gireriz artık.Millete rezil olmaya alıştık nasıl olsa...
İşte..Bahçede ağacın birine yaslanmış ağlıyor.Niye bu kadar ağlıyor anlamıyorum yaa. Yanına geldim.
"Yaa Jeong Yun! Bebek gibi davranmayı bırak. Ne yapıyorsun sen tam olarak?"
"Sana sormalı Hana-şii..Ne yapıyorsun? Niye bana bu kadar kötü davranıyorsun?"
"Ni-niye mi? Sebebini bilmiyor musun sanki?!"
"O günden sonra hiç Min-ok'a karşı kötü bir tavrımı gördün mü? Hem senin yanına bile geldim seninle konuşmak için. Ama sen bana karşı hep aynısın? Çok gereksizmişim, hatta varlığım tamamen sorunmuş gibi hissettiriyorsun!"
Şok oldum. Beklemediğim şeyler oluyor. Nasıl bu hale geldi mesele? Yanlış mı yaptım? Farkında olmadan onu incittim mi? Gerçekten anlamaya çalışıyorum.
Elimle çenesinden tutup başını kaldırdım. Suratını inceliyorum.
"Ne yapıyorsun??" diye şaşkın ve ıslak gözlerle bakarken sordu.
"Jeong Yun! Şu anda sen...gerçekten, samimi misin?"
"Bu ne yaa? Yalandan ağlıyor gibi mi görünüyorum? Bu kadar mı kötüyüm senin için?! Haa?!!" diyerek daha çok ağlamaya başladı. İyice batırdım yani..Neyse az kenara çekilip sakinleşmesini bekleyeyim...
Ağlaması hafifleyince burnunu çekerek konuşmaya başladı.
"Peçeten var mı?"
"Yok"
"Bir kızın yanında nasıl peçete olmaz? Sen nasıl birşeysin? Uzaydan falan mı geldin?"
Ters ters suratına bakınca azarlamayı bıraktı ve birlikte ayağa kalktık. Kızdığımı anladığı için sesini kısarak söylenmeye devam ediyor. Sanki duymuyorum..
"Herşeyin garip zaten..Tamamen tuhafsın"
"Yaaa Jeong Yun!!Lavaboya gidelim, peçetem yok diye uzaylı muamelesi de biraz fazla oldu ama!!"
Biraz sakinleşip geçiştirerek devam etti:
"Tamam tamam. Lavaboyu boşver. Burda konuşalım."
"Yine tartışmayalım lütfen. Sakince konuşup kısa keselim, ha?"
Yine moralini bozdum herhalde. Yere bakarak başını sağa sola salladıktan sonra bana bakıp devam etti:
"Hala anlamıyor musun? Yoksa anlamak mı istemiyorsun Oh Hana? Tartışmak değil, seninle konuşmak istiyorum. İyi şeyler konuşalım. Arkadaş olmak istiyorum!"
Dilimi yuttum da ondan mı çıkmıyor kelimeler?!
"N-ne?! Ne olmak?!!"
Gülümsüyor şimdi de. Tokalaşmak üzere elini bana uzattı:
"Arkadaş olalım Oh Hana!"
"Neden?"
"İlk kavgamızda bana 'insanım ben, peki sen nesin?' demiştin, hatırlıyor musun? Bundan sonra, şimdiye kadar yaptığım şeyler hakkında düşünüp durdum. Ve sürekli aklımda bu cümle var. Senin yüzünden bütün yaşam şeklimi kafamda irdeleyip duruyorum...Bu şekilde yetiştirildim ben. Ama şimdi senin yüzünden huzursuzum. Benimle konuş..Kaçırdığın huzurumu geri ver! Ne yapmalıyım?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ONE WAY : IS YOU ?!
ФанфикBaşa dönüyorum sanki..Vücudum kalbimi taşıyamayacak gibi..Kaburgalarım parçalanıyormuş gibi...Yol kenarında yürüyorum boş boş.Ne kadar yürüdüm bilmiyorum, saat geç olduğundan etrafta insan yok, kırmızı ışık yanıyor..Karşıya geçmem lazım ama emin değ...