Başa dönüyorum sanki..Vücudum kalbimi taşıyamayacak gibi..Kaburgalarım parçalanıyormuş gibi...Yol kenarında yürüyorum boş boş.Ne kadar yürüdüm bilmiyorum, saat geç olduğundan etrafta insan yok, kırmızı ışık yanıyor..Karşıya geçmem lazım ama emin değ...
Toparlanıp eve gitmek üzere parktan caddeye çıktım. Yavaş adımlarla yürürken yolun karşısında hızla koşan Soo in'i gördüm. Oh my Goooodd!! Maratonda falan gibi koşuyor. Kısa bir süre olduğum taraftan aynı yönde koşarak onu takip ettim. Uygun bir an yakalayıp arabaları kontrol ederek karşıya geçtim. Arkasından koşuyorum. Ne oldu ki acaba? Niye böyle hayatı buna bağlıymış gibi koşuyor bu kız şimdi. Yine arkasından birileri mi kovalıyor diye arkayı kontrol edip önüme döndüğüm sırada, önümüzdeki yolun karşısına geçmemiz gerekiyor sanırım ama yayalara yeşil yandığı halde Soo in öylece bekliyor, nefes nefese..
"Niye durdun, burdan sola mı dönüyoruz?"
"Yok karşıya geçmemiz gerekiyor."
---Kang Soo in---
Bi dakka ne dedim ben?? Geçmemiz mii !! Geçmem gerekiyor olacaktı o!! Ama daha cümlemi bile bitiremeden Sehun bileğimden tuttu ve sağ tarafta bakmaya korktuğum arabaların önünden hızla karşıya geçtik.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Sorgulamadığına göre korktuğumu tahmin etti mi acaba? Karşıya geçer geçmez panikle konuşmaya başladı:
"Ne oluyor yine mi peşinde yoksa o herifler?"
"Ne?? Kimse yok peşimde ..Senden başka!! Sen nerden-"
Sehun:"O zaman niye böyle koşuyorsun, kötü bir şey mi oldu?"
"Sana ne yaa!! Gitmem gerek hemen, çekil!"
Sehun:"Ne olduğunu söylee!! Korkutma beni!"
Yoluma devam edebilmek için, aynı hızla söyleyiverdim:
"Young do- Young do'yla görüşmem lazım."
Sehun:"Nee!! Bunun için mi yardım ettim sana yani!!"
Bir şey dememe kalmadan tekrar bileğimden tuttu ve geldiğimiz yöne geri döndük. Aynı arabaların önünden yine geçiyoruz. Geçmek ne demek, Sehun'un koşar adımlarıyla sürükleniyorum adeta. Bağırıp çağırsam da Sehun aldırış etmiyor. Anlamıyorum! Az önce ağlıyordu, hem de 'Bir daha seni rahatsız etmeyeceğim' diyen de oydu yani! Şimdi bu ne hal yaa Rabbim!! Sağ salim kaldırıma ulaşınca zorla bileğimi kurtarıp son derece agresif bir tavırla iki elimle göğsüne okkalı bir darbe geçirdim ve bağırmaya başladım:
"Aptal mısın sen yaa!! Daha az önce beni rahatsız etmeyeceğini söyledin! Ne halt ettiğini sanıyorsun şimdi!!"
"YAAH!! NASIL ÖYLECE YOUNG DO'YA GÖNDEREYİM SENİ!!"
"YAAH OH SEHUN!! NE ZAMANA KADAR DURDURABİLİRSİN BENİ??!! Karışma artık diyorum! Gerçekten rahatsız edicisin! Anlamıyor musun?!"
Yoldan gelip geçenler bize bakıyor olsa da şu anda ikimizin de umurunda değil. Söylediğim şeyle Sehun, bir anda durup afalladı. Şaşkın bakışları yavaşça etrafta dolaşırken tereddütle birkaç adım geri gitti. Yere baktığı sırada sinirle yumruğunu sıkıp dudaklarını birbirine bastırdı: