*Günümüz*
Önceki gün 413938 saatlik bir uyku çekmeme rağmen dün geceden beri de ölü gibi uyudum resmen.Uyanıp bazamın yanındaki çalışma masamın üzerinden aynayı alıp suratıma tuttuğum anda çığlığı bastım!
"Bu ne yaa! Bu gözlere ne olmuş böylee!" İki saniyede Yi-an odama damladı.
"Nunaa! ne oldu niye bağırdın?Bir sorun mu var?" diye heyecanla sorunca abarttığımı hissedip başımı hafifçe duvara vurarak bir 'offf' çektim.
"Ya Kang Soo-iiiin ! Giyinip aşağı gel de Türk usulü kahvaltı yapalım." diyerek odadan çıktı.
"Arasss Kang Yi-an-şii !"
Suratım berbat halde olsa da beynim düne göre daha bir yerinde, daha iyi durumda.Şu anda bir parça daha iyi hissediyorum.Ama Yi-an'a dünü bir şekilde açıklamam lazım ve ne diyeceğimi tam olarak bilemiyorum.Aslında en yakınlarımdan birşeyler saklamayı sevmem.Anlayışlıdır zaten benim kardeşim diye düşünerek merdivenleri indim ve mutfağa geldim.Meyve suyunu ve bardakları da alıp masaya geçtim.Yi-an gözümün içine bakıyor.."Anlat!" der gibi
"Nee!"
"Hiiç!Reçel yesene, anneannem Türkiye'den göndermiş.Sen seviyorsun diye özellikle..kiraz reçeli"
"Hmm, güzel görünüyor ama pek iştahım yok sanki"
"Yine de ye ki gücün yerine gelsin.Zorla biraz kendini."
"Yess sir" diyerek başımı eğdim ve gülümsedim.O da daha bir rahatlayarak konuşmaya devam etti:
"Nasıl hissediyorsun? İşe gidebilecek misin bugün?"
Duraksadım.Birden ciddi bir sesle "Yi-an! Imm..Ben..dışarı çıkmak istemiyorum" sessizce bana bakıp dinliyor.
"Bugün, yarın..sonraki gün.. ve bir süre çıkmak istemiyorum işte" Önümdeki masaya gözümü dikip kendimi zorlayarak yavaş yavaş konuşuyorum.Yi-an hala sessizce bana bakıp dinliyor.Kısa bir sessizlikten sonra o da başını eğip boğuk bir sesle devam etti
"Nunaa..Ben dün gerçekten çok korktum.Belli ki ciddi bir şeyler oldu.Ama sana güveniyorum nuna. Güçlüsün ve benim yanımdasın.Yanımdayken benden kopmazsın.Ne zaman nasıl anlatmak istersen sen bilirsin ama anlayamayacağımı yada başka bir şeyler düşünüp beni kenara itme.Sen de bana güven, tamam mı ?"
Wohhh!Yi-an bazen cidden çok olgun düşünüyor.Duyduklarımın şaşkınlığıyla suratına bakarken gözlerim doldu ama toparlamalıyım.Zorlayıp gülümseyerek "tamam" dedim ve şimdilik sadece yemek yesek daha iyi olacak sanki.
Ama Yi-an'ı daha fazla endişelendirmek istemiyorum. Bu yüzden hemen anlatmam lazım. Bulaşığı yıkarken zamanlamayı ayarlamaya çalışıp ne zaman konuşsak diye düşündüm.Saate baktım.Sabah 9 da çalıştığı kafede olması gerektiği için şimdi uygun zaman değil.Bu kadar da acele etmeye gerek yok Soo-in-şii !! Yi-an üzerini giyinip aşağı indi ve her zamanki gibi arkamdan omuzlarımı sıkıp beni bağırttı sabah sabah.
"Yaaaah ! oooooff ! Acıyor diyorum sana çocuk !" diye söylenip arkasından kovalarken o da sesli sesli gülerek kapıya doğru kaçıyor.Cidden çok eğleniyor şu anda.Yada bana iyi hissettirmek için böyle yapıyor, ve başarıyor.Arkasından kapıya gelince hızlıca ayakkabısını giydi ve dışardan bana el sallayarak bağırıyor "Nunaaaa! Ben gelene kadar dışarı çıkma, telefonun da yok. Zaten erken geleceğim" cevap verip kapıyı kapattım ve yarım kalan bulaşığıma döndüm.
Şu anda telefonumun olmaması hem çok iyi hem de çok kötü benim için.Bugün pastaneye gitmeyeceğim ama patrona yada diğer elemanlara ulaşıp haber veremiyorum.Diğer yandan şu anda bana ulaşmasını istemediğim bir sürü insan var.Başta psikopat dostum Ha Young-do, Lee Bong-soo, Kim So-young, Hea-jung omma...Ayrıca benim de aklımda bir sürü soru var.Biran önce Yi-an'ın gelmesini bekliyorum...
![](https://img.wattpad.com/cover/85885405-288-k140078.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ONE WAY : IS YOU ?!
FanfictionBaşa dönüyorum sanki..Vücudum kalbimi taşıyamayacak gibi..Kaburgalarım parçalanıyormuş gibi...Yol kenarında yürüyorum boş boş.Ne kadar yürüdüm bilmiyorum, saat geç olduğundan etrafta insan yok, kırmızı ışık yanıyor..Karşıya geçmem lazım ama emin değ...