Ağaya kalktı kızı gördüğü yere detaylıca baktı. Yerde kan yoktu lakin sırtını dayadığı direkte kan izleri görülüyordu. "Sırtından yaralanmış bu vaziyette fazla uzağa gidemez. Kendi kendine ortadan kaybolamayacağına göre. Ya kaçırıldı."
Kaldırımda olduğu yere oturduktan sonra ayaklarını yola koydu. "Ya da öldürüldü..."Dirseklerini dizlerine koyup elleriyle başını hapsetti. Yutkundu, düşünceler beynini istila ederken bir başka soru işareti oluştu: " Toprağa damlayacak kadar olan yaralanma nasıl olurda kaldırımda ve sırtını dayadığı yerde leke şeklinde iz bırakır?"
Dudaklarını ıslattıktan sonra alt dudağını dişledi, gözlerini kıstı ve derin bir nefes aldı. "Oksijenli su..."
Ayağa kalktı ve siyah kot pantolonunun arka cebinde ki küçük not defterini çıkardı. Not defterinin kenarında ki küçük tükenmez kalemi aldı ve yazmaya başladı:
Saat: Gece 2.30
Mekân: Ankara / Havalimanına yakın bir sokak.
Cinayet sebebi: Belirsiz.
Cinayet aleti : Belirsiz.
Öldürülen kişiler : Belirsiz.
Ardı ardına yazdığı üç belirsiz ifadesinin ardından öfkeyle gözlerini kapadı. Siyaha çalan koyu kahverengi gözlerini açmasıyla yorgun nefesini havaya bıraktı. Yazmaya devam etti:
Cinayet şahidi: Kimliği belirsiz bir genç kız. Tahmini yaşı 18–20. Tahmini boy: 1.60- daha da uzun olabilir-. Göz rengi kahverengi. Saçları uzun ve dalgalı. Şuan ki konumu: BELİRSİZ...
Sağa sola başını eğerek rahatlamaya çalıştıktan sonra valizini ararcasına etrafına baktı. Oturduğu yerden usulca kalktıktan sonra deftere kalemi yerleştirdi ve önünde yazan yazıyı okudu. İLK DAVAM. Yutkunduktan sonra derin derin nefesler aldı ve defteri arka cebine koydu. Yolun kıvrılma noktasına doğru adımlarını atmaya başladı. Esen rüzgârın etkisiyle ceketinin önü hafifçe arkaya doğru kavislendi. Ona eşlik eden saçları dalgalandı. Kendinden emin ve kararlı adımlarıyla valizinin yanına vardı hafifçe eğilerek kulpundan tuttu. Arkasına bile bakmadan yürümeğe devam etti.
Saatlerce yol yürüdükten sonra bir taksiye denk geldi ve bindi. Yeterince yorgun olan bedeni, kafasında ki tonlarca soruyla da savaşırken istemsizce kaşlarının çatılmasına neden oluyordu. Taksi şoförü:" Nereye gideceksiniz?" Sağ eliyle başını ovalamaya başlarken dudaklarından sakince kelimeler döküldü: "En yakın konaklaya bileceğim otel ya da pansiyona lütfen."
Harekete geçen arabanın penceresinden gözleriyle inceledi. "Ufak bir hareketlenme, yanlış giden bir şeyler olmalı!" Hırıldarcasına söylediği söz dişleri arasında gıcırdamaya neden olurken, taksi şoförü dikiz aynasından delikanlıya baktı.
Aynada kesişen gözler bir anlık birbirlerini yoklarken, sessizliği bozan şoför oldu.
"Bu saatte hayırdır? "
Anlık gelen soru karşısında gözlerini daha da araladı ve oturuşunu dikleştirdi. Derin bir nefes aldıktan sonra sağ elini sağ dizine koydu ve okşarcasına ileri geri yaptı. Tırnaklarıyla diz kapağını yoklarken gözlerini keskinleştirdi ve kaşlarını çattı.
"Her müşteriye bunları sorar mısınız beyefendi?"
Şüpheci bakışlarını arka koltukta oturan delikanlıya yönelten şoför dudaklarını büzer gibi yapıp bakışlarını tekrardan yola yöneltti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İlk Davam: Kuyu Prensesi
Mystery / ThrillerKaranlık bir zamanın bilinmeyen sokaklarında ilerlerken korkunç bir kaza olur. Amerika da eğitim almış bir dedektif olan genç delikanlı, işini yapmak için Türkiyeyi ana vatanını seçmiştir. Geldiği akşam ağlayan bir kızı görmesi ve onun kaçmasıyla k...