Bay Turner bahçede ki masada çayını yudumlarken esen rüzgârın ağaçlara olan etkisini dinliyordu. Melodi gibi ruhuna dokunan tabiatın eşsiz manzarası karşısında tebessümünü saklayamadı. Çay bardağını masaya bıraktıktan sonra tabağında ki kurabiyelerden bir tanesini ağzına götürdü.
Hızlıca yaklaşan adamının çıkardığı sesle derin bir nefes aldı ve yutkundu.
"Ne var?"
"Efendim, Türkiye'deki mekânımıza baskın yapılmış."
"Hangi cesaretle? Kim?"
Kükreyerek ayağa kalktı gözleri öfkenin verdiği etkiyle yuvalarından çıkmak üzereydi. Adamının üzerine yürüdü:
"Konuş kimmiş öğrenebildiniz mi?"
"Henüz tam bilemiyoruz efendim..."
"Ne demek bilemiyoruz!"
Korkuyla panikleyen adamın yüzü kızardı. Ellerini önünde birleştirdi ve başını önüne eğdi. Bay Turner adama arkasını döndükten sonra elini ensesine götürdü ve ardından başını sıvazladı. Ellerini saçlarının arasından tararcasına geçirdikten sonra tekrar adama döndü.
"Şüphelendiğimiz kişiler kim peki?"
Alt dudağını ısıran adamına keskin bakış attıktan sonra yanına geldi ve çenesinden tutup başını havaya kaldırdı.
"Konuşsana be adam!"
Gözlerinin içine buz mavisi gözleriyle bakarken derin derin nefesler alıyor ve tıslarcasına tekrar havaya veriyordu.
" Rusların olmadığı kesin. İstihbarattan şüpheleniyoruz efendim."
"Türklerin istihbaratı bu kadar gelişmiş mi? Bu zamana kadar ortalarda görülmeyen bir icraatı olmayan..."
"Hayır, efendim onlar düşündüğünüzden de güçlüler."
"Hangi istihbarat birimi bir mafya ki bu dünyada belli bir güce sahip olanı, nasıl saldırır? Manyak mı bunlar?"
"Türkler deli olur efendim."
Hızlıca elini çektikten sonra arkasını tekrar döndü ve ellerini arkasında birleştirdi. Öfkeyle bahçede dolanmaya başladı ve adamı da onu takip ediyordu.
"Sanmıyorum. İstihbarat birimleri dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar sinsi ve gizli olurlar. Böylesine göze batan bir hareketi yapacaklarını sanmıyorum. Ruslar değilse, İtalyanlardır, onlarda değilse, muhakkak bizim dünyamızdan birileridir. Ancak bu kızla alakalı bir durumsa ki bence öyle."
Ellerini serbest bıraktıktan sonra sağ elini yüzüne götürdü ve okşarcasına yüzüne dokundu. Sakallarını kestiğinden dolayı pürüzsüz gözüken yüzü güneşte beyazlığını gösteriyordu. Birden bakışları donuklaştı ve yutkundu.
"Kesin onlar."
"Kimler?"
Sorduğu soruyla sesinin çatallığını öksürükle atmaya çalışan adam bakışlarını patronuna çevirdi. Cevap bekliyordu lakin gelmeyeceği ortadaydı.
"Bana Paul'u çağırın hemen!"
"Tabi efendim."
Hızlıca yanından uzaklaşan adamına baktı ve masaya yavaş adımlarla yürüdü. Dedektifin evinde tutsak olarak kalan adamının göğsüne çizilen kuzgun resmini hatırladı. Dişlerini sıktı ve öfkeyle nefesini havaya verdi. Bizle uğraşacaklarını söylemişlerdi. Diye mırıldanan adamın yanına Paul geldi ve arkası dönük olduğundan pis gülüşü yüzünde çizgiler oluştururken kaşlarını yukarıya kaldırdı ve ciddi haline tekrardan döndü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İlk Davam: Kuyu Prensesi
Misterio / SuspensoKaranlık bir zamanın bilinmeyen sokaklarında ilerlerken korkunç bir kaza olur. Amerika da eğitim almış bir dedektif olan genç delikanlı, işini yapmak için Türkiyeyi ana vatanını seçmiştir. Geldiği akşam ağlayan bir kızı görmesi ve onun kaçmasıyla k...