Gözyaşları sel olan Büşra'nın ağlamaktan yanakları kızardı. Her şey kafasında tekrardan canlanırken Boran yerde kanlar içinde kalan abisine baktı. Telefonunu çıkardı önce ambulansı sonrada polisi aradı.
"Seni dinlemeliydim. Benim... Her şey benim yüzümden oldu!"
Hıçkırarak ağlarken gözlerini Bilal'den ayırmayan Büşra konuşmasına devam etti:
"Ya ona bir şey olursa?"
Boran yutkundu ve ayağa kalktı. Abisi ve Büşra'nın yanına gitti. Sağ elini Büşra'nın omzuna koydu derin bir nefes aldı.
"Yapma böyle sen doktorsun. Soğukkanlı olman-"
Boran cümlesini tamamlayamadan Büşra, öfkesini tüm suçluluğunu ilan edercesine bağırmaya başladı:
"Benim canım yanıyor! Anlamıyor musun Boran? Tüm suç benim, lanet olası söz dinlemeyen mızmızcı çocukça davranışımın neticesi bu! Soğukkanlı olamam benim canımdan can gidiyor."
Boran tek kelime etmeden baygın olan bedenin yanına oturdu ve saçlarını okşarcasına dokundu. Gözleri doluyor ama ağlamıyordu. Ağlayamazdı dik durmalı ve savaşmalıydı.
Gözlerini kapadı ve Ceylin'i düşündü. Kapalı olan gözlerini açtıktan sonra ayağa kalktı. O esnada ambulans içeriye girdi ve hastayla ilgilenmeye başladılar. Büşra Bir an olsun yanından ayrılmıyor, gözünü dahi kırpmıyordu.
Boran sessizce izlerken poliste olay yerine intikal etti. Her şeyi anladıktan sonra gitmek istediğini polis memuruna söylese de emniyet müdürlüğüne kadar gitmesi gerektiği açıktı. Her yerde ceset, ölüm kokusunun yayılmış olan bir mekânda usulca kaybolamazdı ki...
Emniyet müdürlüğünde işi bittikten sonra siyahi arkadaşını aradı.
"Alo hemen hazırlan. Ben otele geliyorum sonra otelden çıkacağız."
"Ne oluyor Boran dostum lanet olsun sabah sabah."
"Ne sabahı? Saatten haberin yok tabi neyse normal. Kalk hazırlan geldiğimde anlatacaklarım var."
***************************************
"Dünya üzerinde birçok kitleye sahip olan o grubu tek başımıza mı çökerteceğiz? Bunun mümkün olduğuna gerçekten inanıyor musunuz?"
"Bay Aden: Bizler ki alanında uzman, bu vatan için eğitilmiş birer takım elbiseli askeriz. Gizliyiz, potansiyel gücümüzün kimse farkında değil. Maalesef buna kendimizde dahil. Olaylar bu topraklar üzerinde gerçekleşiyorsa ve bizim vatandaşımızın üzerinde etkisi varsa tüm imkânlarımız, gücümüz bu durumun halledilmesi için yönlendirilir. Şimdi sen şunu söyle bu güç ve kudreti hissedebiliyor musun?"
Aden derin bir nefes aldıktan sonra bakışlarını, kararlı kendine güvenen müdürüne yönlendirdi.
"Haklısınız. Ancak İngiliz istihbaratı ve Rus istihbaratıyla irtibata geçilebilir. Bu şekilde hem yükümüz hafifler hem de işler daha hızlı olur. Diye düşünüyorum efendim."
"Düşmanla işbirliği yapalım diyorsun öyle mi?"
"Hayır, tabii ki öyle bir şey demek istemedim. Şunu demek istiyorum."
Bakışları öfkeye dönüşürken Aden lafını bölerek konuşmaya girdi.
"Bizim bizden başka dostumuz. Bunu böyle bilin!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İlk Davam: Kuyu Prensesi
Mystery / ThrillerKaranlık bir zamanın bilinmeyen sokaklarında ilerlerken korkunç bir kaza olur. Amerika da eğitim almış bir dedektif olan genç delikanlı, işini yapmak için Türkiyeyi ana vatanını seçmiştir. Geldiği akşam ağlayan bir kızı görmesi ve onun kaçmasıyla k...