Bölüm 3

381 50 15
                                    



Sağ eliyle sol omzuna sertçe bastırırken terlemeye başladı. Söylediği sözleri tekrar düşünüyordu: "Biz insanlarla uğraşmayı severiz delikanlı. Lakin aklın varsa bizden uzak durursun."

Açıkça tehdit edilmişti. Böyle bir yerde silahına susturucu dahi takmayı umursamadan! Üst dişiyle alt dudağını kıstırırken kaşlarını çattı. Sersemleyerek ayağa kalktı, silahın sesiyle görevlilerin olay yerine gelmesi ve birçok müşterinin dışarıya kaçışması sebebiyle gelen sesler kulakların da rahatsız edici bir tını bırakıyordu.

Yanına gelen güvenlik görevlisi türkuaz mavisi gömleğin üzerinde ki kırmızılığı görünce gözleri şaşkınlığın esiriyle büyüdü. Derin bir nefes alıp dudaklarını ıslattı:

"Ne oldu beyefendi? Yaralısınız!"

Bir yandan konuşuyor bir yandan da ambulansı aramak için telefonun tuşlarına dokunuyordu. Elinde havluyla gelen bir garson Boran'a yardım etmek amacıyla bırakmadı ve yarasına bastırdı. Kafasını ona doğru çevirerek kaşlarını çatan delikanlı iç çekti.

Tekrardan gözlerini kapadı ve yutkundu. :Kan kaybetmesinin verdiği etkiyle gözleri kararıyordu. Dudaklarını öfkeyle sıktı. Garsonun yardımıyla bir sandalyeye oturdu o esnada olay yerine intikal eden polis görevlileri çevreyi kuşatmışlardı. Polis memuru:

"Kimliğinizi alabilir miyim?"

Pantolonunun arka sol cebinden çıkardığı cüzdanın içerisinden dedektif rozetini ve aynı zamanda istenildiği üzere kimliğini çıkardı, memura uzattı.

"Buyurun."

Polis memurunun yüzünde oluşan hafif tebessümün ardından komiser Boran'ın yanına geldi.

"Anlaşılan hasımlarınız peşinizi bırakmıyor."

"Ben buraya geldiğim gece bir olaya şahit oldum, elimde fazla kanıt yok tek şahitte benim. Muhtemelen yolda ki mobese kayıtlarından da sonuç çıkmayacak. Olayı burada anlayamam o yüzden..."

Kan kaybından dolayı bedeni daha fazla dayanamamış, soğuk zemine yüzü çarpmıştı. Gelen Ambulans görevlileri Boran'ı hastaneye yetiştirdi ve gerekli olan her şey yapıldı.

Bir gün sonra:

Odanın aydınlığı gözlerini kamaştırırken sağ kolunu anlına dayadı. Abisinin sesi kulaklarında yankı bulurken yutkundu.

"Su, su istiyorum..."

Dudaklarını ıslattı ve yutkundu delikanlı, Derin derin nefes alıp verirken abisinin ensesini tutup ona su içirişini fark etti. Tam manasında uyanmış olmasının verdiği heyecanla:

"Neredeyim ben?"

"Vuruldun hatırlamıyor musun?"

"Hatırlıyorum bu da sorumu!"

Boran'ın abisi şaşkın ve korku dolu gözlerle kardeşine bakarken endişesini saklamadı:

"Ne oluyor Boran? Kendine gel."

İçeriğe giren polis memurlarının bir tanesinin elinde kâğıt ve kalem var. Sessizce içeriğe girerken aynı zamanda da konuşmaya başladı.

"Kendinizi iyi hissediyorsanız ifadenizi alalım Beyfendi?"

Başıyla onayladıktan sonra her şeyi en başından anlatmaya başladı delikanlı. Kırk beş dakika süren ifadenin ardından tekrardan uykuya dalan Boran, sessiz karanlığında bile aklında o kız vardı. Dudaklarından mırıldanan sözler abisinin kulağına değdi:

"Ya ölmüşse?"

Abisi sağa sola boynunu eğerek çıtırdattı lakin değil rahatlamak geçen her saniyede daha da geriliyordu.

Boran uyanır uyanmaz üzerini değiştirdi ve soluğu Emniyet Müdürlüğünde aldı. Gerekli tüm izinleri aldıktan sonra kanıtları toplamak için resmi izni olan Boran artık daha rahat hareket edebilmenin rahatlığını aldığı nefeste hissetti.

Abisinin onun için aldığı telefonu hastanede unutmuş olduğunu daha yeni fark edince sitemlice eliyle başını ovaladı ve en yakın restorana gitti.

"Telefonunuzu kullanabilir miyim?"

"Tabiî ki buyurun."

"Abi benim telefonu unuttum eve geliyorum haber vereyim dedim."

"Gel bakalım gel de güzelce bir kızayım sana!"

Tek kelime  etmeden telefonu kapadı ve görevliye:

"Tekrar teşekkür ederim."

Mimikleriyle minnetini ifade ederken dışarıya çıktı ve bir taksiye bindi.

Gölbaşında ki abisinin evine vardığında hızlı adımlarıyla evin kapısından içeriye girdi. Abisine tek bir söz hakkı tanımadan konuşmaya başladı.

"Yarın havalimanında ki arazilerle ilgilenen emnakçıların listesini istiyorum. Mümkünse sabah saat sekize kadar elimde olsun."

Merdivenlerden hızlıca çıkarken abisi aşağıdan yukarıya bağırdı.

"Odanı bildiğini varsayıyorum, tabi bide hoş geldin dicemtim."

"hoş buldum zaten bir sen varsın bu evde herhangi bir odaya yerleşirim sıkıntı yok."

Evi sesiyle inletirken açtığı ilk kapının önünde valizini görmesiyle dudaklarında bir tebessüm belirdi. Masanın üzerinde ki her şeyi elleriyle yere atarken küçük defterini masaya koydu. Masanın konumu pencereye baktığından yatağının köşesinde ki boş alana taşıdı tamda duvarın karşısına.

Çantasından çıkardığı küçük kâğıtları masaya koydu ve hızlıca aşağıya indi.

"Pano istiyorum ipler mavi ve kırmızı renkte olsun. Alet çantası nerede?"

Kaşlarını çatan abisi sol elinin işaret parmağını kaldırarak:

"Sakın düşündüğüm şeyi yapmaya kalkma Boran gebertirim seni!"

Yaramaz bir çocuk edasında kaşlarını yukarıya kaldırdı ve yüzünde kocaman bir tebessümle:

"Tabi ya kesin erzak dolabındadır."

Koşar adımlarla erzak dolabına gitti ve çantayı eline aldığı gibi odasına koştu. Abisi ise arkasından bıkkın bir şekilde bakarken daha önce kaldırdığı eliyle başını ovaladı.

Masasının baktığı duvara bir çiviyi çaktı ve bu ses aşağıda ki abisine gidince hırıldarcasına çıkan sesle odanın kapısı açıldı.

"Eşkıya mısın oğlum sen? Tek bir delik daha görürsem kendini ölmüş bil."

"Tamam, sorun yok."

Abisine sırıtırken son bir vuruş daha yaptı ve onu seyreden abisine gıcıklık olması için:

"Aslında matkapla daha iyi olurdu."

"Yeni hastaneden çıktın şanslısın kurşun sadece sıyırmış lakin yinede dikkatli ol!"

İç çektikten sonra kapıyı kapatan abisinin arkasından gülerek baktı delikanlı. Tekrardan aynı geceyi düşündü ve o kızı. "Şanslı değildim sadece ölmemi istemediler ya da ağır yaralanma mı? Ama neden?"

O esnada odasının camından içeriye atılan bir okun duvara saplanmasıyla gözleri aralandı. Okun ucunda bir not vardı. Yutkunarak sandalyeden kalktı ve oku duvardan çıkardı. Notu eline aldı ve okumaya başladı:

Seni isteseydik öldüre bilirdik. Sende farkındasındır ki sadece kurşun sıyırdı! Neden sol omuz olduğunu da anladığını varsayıyorum delikanlı. Seninle işimiz bitmedi, bir daha ki sefere o kurşunun seni neden öldürmediği için lanetler okuyacaksın!

İlk Davam: Kuyu PrensesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin