§Part 24§ - Unconditionally

231 14 6
                                    

Ne yapacağım hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Önce sevgilimi tehdit eden, sonra da yeni affettiğim (eski) sevgilimi tehdit edip başkalarıyla birlikte olmalarına neden olan ve daha sonra beni şehirden ayrılmak zorunda bırakan o şeytan yüzlü kadın, şimdi de beni ziyarete (!) gelmiş, üstüne üstlük elinde telefonum ve önemli bir yatırımımın belgesini buruşturmuş, elinde tutuyordu. 

Ne yapabilirdim ki?

Yapabileceklerim nelerdi?

En fazla ne yapabilirdim?

(Yazarın ağzından.)

Caitlin yüzsüz bir şekilde gülümsedi, ancak Selena için hayat durmuş gibiydi. Binaya girip çıkanlar onun yanından geçip gidiyorlardı, saçları uçuşuyordu. Hatta Caitlin bile elindeki telefonla el hareketleri yapıyordu. Ama o, Selena, öylece durmuş, tek bir noktaya odaklanmıştı: Telefon.

Selena kendine gelmek istermiş gibi titredi, ardından büyük bir hızla Caitlin'e yaklaştı. Etraftaki insanların şüphelenmemesi için ona sarılır gibi yaptı, kolları Caitlin'in sırtını kavrarken "Eğer polisleri arayıp seni buradan yaka paça götürmelerini istemiyorsan, telefonu ve belgeyi ver." diye fısıldadı.

İşte tam o sırada, telefondan Mirrors mırıltıları yükselmeye başladı. 

Telefon çalıyordu. 

Caitlin ve Selena hala birbirlerine sarılıyorlardı.

Caitlin, insanların onları yakın arkadaş sanacakları bir şekilde ondan ayrıldı ve "İzninle. Telefonum çalıyor." dedi.

Selena herhangi bir tepki vermemek zorundaydı. Caitlin tek bir hareketiyle telefonu paramparça edebilirdi. Buna izin veremezdi. Ayrıca etraftaki insanların da ilgilerini çekmemeleri gerekiyordu.

Caitlin, Selena'nın düşüncelerini okuyormuş gibiydi, telefonun ekranına baktı ve yazıyı görür görmez yüzünde sinsi bir gülümseme belirdi. Selena'ya baktı. O ise kimin aramış olabileceğini o kadar merak ediyordu ki, o arayan kişiyi gidip boğmaya hazırdı.

"Alo?"

Caitlin bir süre karşı tarafın söylediklerini dinledi ve dudaklarını zevk aldığını belirterek oynattı.

"Pekala Bayan Lilly, elbette ki HASTANEYE gelirim. Yarın sabah uygun mu?"

(Pek de dip olmayan not: Bayan Lilly Selena'nın psikolojik danışmanı.)

İşte bu, Caitlin'in eline geçen en büyük kozdu. Selena ise yıkılmıştı, son aylarda onu ayakta tutmayı başaran kişinin, suçlu olmadığı bir şey için bir anda onu yıkması kadar saçma bir şey olamazdı. Ama olmuştu işte.

"Görüşmek üzere Bayan Lilly." 

Selena, katılaşmış bir porselen gibiydi. İşlerin bu noktaya kadar gelebileceğini asla, asla tahmin edemezdi. Elleri titriyordu, rezil olacağını bilmese Caitlin o boyalı saçlarına yapışabilirdi. Onu paramparça ederdi, bir bakıma intikamını alırdı ondan.

O anda bir şey farketti, ne zaman insanlara karşı katılaşmıştı Selena? Ne zamandan beri bu durumdaydı? Kalbinin kapıları ne zamandır kapalıydı? Şefkati, insan sevgisi, merhameti? Onlar nereye gitmişlerdi? Yaşadıkları hayata küstürecek kadar mı katılaştırmıştı onu? O gün şirkette elemanlarına bağırdığını hatırladı. İçi acıdı adeta. Nasıl yapabilmişti, nasıl!

Ne zamandan beri o bir çekirgeye bile zarar veremeyen küçük kız değildi? Çekirgenin uyurken ona bulaştırdığı hastalığı hatırladı, bir dahaki çekirge görüşünü de ardından. Tam çığlık atacakken, onun masum olduğunu, ona zarar veremeyeceğini anlamış, canını bağışlamıştı. 

Peki ya babası onu geneleve ilk defa götürürken yaptıkları araba kazası? O zaman bile babasının yarasına pansuman yapmış, hayatta kalacağına emin olduktan sonra da kaçmıştı. Onu geceler boyu domuzların yanında yatıran, akşam yemeği olarak ona su ve ekmek yediren bir adamın canını bağışlamıştı. O küçük kız ne zamandan beri Selena'dan uzaktı?

O anda Selena'nın kalbi tekrar yumuşadı, etrafına şöyle bir baktı. Hala Caitlin'in karşısındaydı, hatta Caitlin böyle ciddi bir konumdayken Selena'nın gülümseyerek etrafa bakınmasına karşılık deli bakışları atmaya başlamıştı.

Selena tekrardan Caitlin'e baktı. Selena'nın kıpırdayan dudakları, onun amacına ulaşmasına çok, çok uzakta olduğunun göstergesiydi.

"İstediğini yapabilirsin Caitlin. Artık hiç kimsenin hayatımı mahvetmesine izin vermeyeceğim. Kimin ne dediği, kimin ne düşündüğü umurumda değil. Bence sen de artık hayatını yaşamalısın. Ne yaparsan yap, ne söylersen söyle, ben bir defa dünyaya geldim ve bir defa yaşayacağım. Senin gibi amaçsızlar yüzünden kendimi 10 kere yaşayacakmış gibi yönlendiremem. Yani, daima, kayıtsız şartsız gülümseyeceğim. Sen gülümsesen de, gülümsemesen de." 

Selena, suratının ortasına oturttuğu o mükemmel gülümsemeyi de yanında alarak tekrar konuştu.

"Şimdi izninle, yaptığım bir yanlışı düzeltmeliyim." 

Tekrardan gülümseyerek, arkasında şaşkın, etkilenmiş ve bir o kadar da cesareti sönmüş bir kadın ve telefonunu bırakarak hızlı adımlarla şirkete yürüdü. Telefonunu parçaladığı elemanının kırılmış kalbini en azından teselli edebilmeliydi, ona en son model bir İphone alacaktı. Yapabilecekleri buydu.

Ardından yeni bir telefon da kendine alacak, tüm sevdiklerini arayacaktı.

Selena'nın aldığı bu kararın muazzam arkadaşlıklara sebep olacağını bilmiyordu, ayrıca Bayan Lilly'ye de teşekkür etmeliydi. O aramasaydı, kalbi hala tozlaşmış şekliyle duruyor olacaktı.

---

*OKU LÜTFEN.

Eveeeeeeeeeeeeet arkadaşlar. Öncelikle size ilginin azlığı konusunda nutuk çekme ihtiyacı duydum. Zaten şu aralar öyle bir yazasım var ki, anlatamam. Ama sizlerin ilgisizliği yüzunden daha kaç okuyucum var, onu bile bilmiyorum. Ama zaten ilgisizlik devam ederse finalin ucu görünecek, halbuki ufukta bile yok. O yüzden, eğer emeğe saygı denen o şeye katkıda bulunmak istiyorsanız okuyup çekip gitmeyin. Yorum aşağıda, oy ise yukarıda. Adaletinizi bekliyorum.

Hoşçakalın.

Slow Down [Selena Gomez Fan Fic.]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin