§Part 16§ - The One That Got Away

478 15 5
                                    

Hissettiğim ağır ilaç kokusunu içime çekerek gözlerimi araladım. Tiffany'nin "Uyandı!" diye bağırışını duyar duymaz oda dolmaya başlamıştı. İlk önce titrediğimi hissettim, ardından üşüdüğümün kanısına vardım. İlk kelimelerim ise "Üşüdüm." oldu ve yorganı kendime doğru çekmeye çalıştım. Ama dizimin acısıyla uflayarak bıraktım kağıttan ince yorganı. Daha sonra gözüm ilk önce dizime, daha sonra odanın pencerinden fotoğraf çekmeye çalışan magazincilere kaydı. Tiffany tüm perdeleri kapıyordu, doktor ise tepemde durmuş bir şeyler not ediyordu. 

"Gitmek istiyorum." diye mızmızlandım. Gıcık adam cevap bile vermedi. Bende kalkmaya çalıştım. Dizim tekrar aklıma gelince duraladım. Bandajla sanki dizim kopmuş gibi sarılmıştı. Odada çıt çıkmamasına rağmen başım acayip dönüyordu, dünyanın sarsıldığını sanıyordum. Daha sonra hayatımı gözümün önünden geçirdim. 

Üvey babam beni geneleve götürürken kaza yapmış, ölmüştü. Ben yara almadan kurtulunca annem ona karşı durmadığı için oraya dönmemiştim. Sokaklarda geçirdiğim birkaç günün sonunda zengin bir adam acımış, beni evine almıştı. Gururlu, kendine saygısı olan biri olduğumu hayat hikayesinden anlamasını ummuştum. Adam aynen benim istediğim gibi düşünmüştü. Bunu bir arkadaşına telefonda beni anlatırken duymuştum.

Bana eskiden sahip olduğum şeyleri anlatmamı istemişti. Henüz 13 yaşındayken piyanom, müzik çalarım, hatta küçük bir kayıt stüdyom vardı. O zamanki küçük deyimim, o adamın zenginliğine göre normal bir evin salonu kadardı.

Bir gün beni şarkı söylerken duymuş, bazı müzik şirketlerinden randevu almıştı. Bir plak şirketiyle 15 yaşındayken anlaşma imzalamış, daha sonra da o zamanın ünlü 'Jonas Brothers' ile tanışmıştım. Nick bir süre sonra bana açılmış, 5 ay sarmaş dolaş gezmiştik. O turne için 2 turluk dünya turnesine, duygularımı önemseyip gidince 2 ay ruh gibi dolaşmıştım.

Sonra Waverly Place, Spring Breakers ve diğer filmler gelmişti. O arada da bir ödül töreninde Justin Bieber'la kanlı canlı tanışmış, bowling salonunda tekrar karşılaşınca düzenli olarak buluşmaya başlamıştık. Çıkma teklifi, flörtler ve geceleri birlikte uyumalar. Ve hepsinin arasında geri dönen Nick. 

Şimdiki zamana geri döndüğümüzü farkettiğimde etrafıma bakındım. Doktor gitmiş, Tiffany ise yanımdaki koltuğa uzanmıştı. Onu dürterek uyandırdım. Büyük bir hızla uyanmış, aynı hızla da "Ha! Uyandın mı?" demişti. Hafifçe başımı sallayıp su istedim. İçine adını bilmediğim bir şey katıp karıştırdı ve gri renkli suyu elime verdi. "Ben bu suyu içmem." dedim ve komidinin üstüne bıraktım. 

"İçmezsen serum takarı-"

"Hayır ver çok susamıştım zaten." deyip komidinden şimşek hızıyla aldım bardağı. Bu halime Tiffany kıkırdamış, ama yüzündeki gülümsemeyi çabuk silmişti. "Ne oldu?"

"Hi-hiçbir şey."

"Bana yalan söyleme." dedim kızgın bir sesle. Yalan söylerken kekelerdi.

"Hiçbir şey dedim Selena."

"Ben de sana yalan söyleme dedim Tiffany."

"Justin gelmiş. Ama sen istersen görecekmiş seni." dedi sonunda uflayarak. Dizimi umursamadan bu defa gerçekten ayağa kalktım ve ayaklarımı yere dokundurdum. Çıplak ayakla kapıya doğru ilerlerken Tiffany bana engel olmak için her şeyi yapıyordu. Ona "Bana engel olma Tiffany. Sen kaybedersin." demiş ve kapıyı sertçe açıp duvara çarpmasına sebep olmuştum. 

Yerlerinden soğukluk aktığını hissettiğim koridorda çıplak ayakla, üstüne bir de sendeleyerek yürümeye çalışıyordum. 

"Justin! Nerdesin!?"

Omzuma dokunan soğuk parmakları hissettiğimde zaten cadı süpürgesine dönmüş olan saçlarımı savurarak Justin'e dündüm. Ondan 1-2 santim kadar kısa gelen boyumla gözlerinin içine baktım. Hafifçe gülümsüyordu. Yüzünde "Ben sana demiştim." gibisinden bir alay vardı. Ama iyi yönden. Asla kötü değil.

Elini yavaşça yanağıma koydu. Gözlerimi kapatıp ellerindeki sıcaklığın beni ısıtmasına izin verdim. Hep sorarlardı "Büyüyünce ne olacaksın?" diye. "Mutlu olacağım..."

"Düşündün mü bakalım?" demişti alaycı bir ses tonuyla.

"Düşünmeme gerek kalmadı sanırım." dedim.

"Özledim." dedi dudaklarıma yönelirken.

"Özledim." deyip onun yavaşlığından yakınır gibi dudaklarına yapıştım. Önce afallasa da, bu koca soğuk ve loş ışıklı hastane koridorunda, herkesin önünde öpücüğüme cevap vermişti. Sanırım büyümüştüm. Ve hayalimdeki mesleğe kavuşmuştum. Mutlu olmuştum. 

Slow Down [Selena Gomez Fan Fic.]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin