Sonra hep birlikte evden çıkıp, Levent Bey'lerin evine doğru yol aldık.
*****
Derin=°LA VALSE D'AMELIE (YANN TIERSEN)-PİANO COVERparçasını çalıyor arkadaşlar.
Multiye koydum dinleyebilirsiniz.İyi okumalar :*
*****
Levent Beylerin ziline bastığımda sanki bizi kapının önünde bekliyorlarmış gibi kapı ilk çalışta açıldı. Kapıyı benden iki üç yaş büyük bir hizmetli kız açtı. " Hoşgeldiniz efendim, buyrun." diyip eliyle bize içeriyi gösterdi. Salona doğru ilerlerken Levent Bey kollarını iki yana açıp babama doğru yürümeye başladı. Babamda aynı tepkiyle onu karşıladı. " Oo Kenan, nerede kaldınız yahu, gözümüz yollarda kaldı." diyen Levent Bey anneme kısa bir bakış attı. Ve babamla sarıldılar.
" Kadınları bilirsin Levent, beş dakika derler yarım saate çıkar." diyip kısa bir kahkaha attılar. Babamın bizi bahane etmesi ilk kez işe yaramıştı doğrusu. Yoksa annemle benim ağlaştığımız için geç kaldığımızı söyleyemezdi değil mi? Onlar orada iki dakikalığına koyu bir muhabbete daldılar. Annem de arada babamların mubbetine dahil oluyordu. Sahi Levent Bey'in karısı nerelerdeydi acaba? Salonda otururken bir anda yanımda bir ağırlık hissetmiştim. Döndüğümde Barış tebessümle yanıma oturmaya yelteniyordu. Oturduğunda etrafa bir göz gezdirdi. Salonda kimsenin bize bakmadığından emin olduğunda kulağıma eğilip, " Çok güzel görünüyorsun ufaklık." diyip göz kırptı. Ona tebessüm ettim. Biraz daha yanımda oturup o da babamların yanında muhabbete daldı. Konuştukları konu iş hakkında olduğundan beni ırgalamıyordu. Bu arada o neredeydi. Aras! Bir müddet sonra annem geldi yanıma. O da kulağıma eğilip, " Sıkıldım ayol, konudan! " diye sitem etti. Onu kaşlarımı kaldırıp dinliyordum. Dakikalar bu şekilde geçip giderken lavaboya gitmem gerekiyordu. Ortamdan rica edip kalktığımda evdeki hizmetlilerin birinden lavabonun nerede olduğunu öğnenip, üst kata çıktım. Gerçi evleri bizimkine yakındı, benziyorlardı birbirlerine.Üst kata çıktığımda tam lavaboya girecektim ki kapısı açık siyahi bir oda gördüm. Merakıma yenik düşüp, içeri adım attım. Girmek için yeltendiğimde sert bir gövdeye çarptım. Tam çığlık atıp, yardım isteyecektim ki sırtımı sertçe duvara ittirip, kendini bana yasladı. "Ses çıkarma!" Bu Aras'tı. Ortam karanlık olduğundan sadece koyu kahve gözlerinin parıltısını görüyordum ve çikolata kokusunu kokluyordum. Kokusu muazzamdı doğrusu. O da gözlerime kitlemişti gözlerini. Kalbim hızla çarpmaya başlamıştı. Neden Barış baktığında da böyle hissetmiyordum ki? Ama Aras'ın bakışları beni benden almaya yetmişti. Ellerini yavaşca sıkıca dudaklarıma siper ettiği dudaklarımdan çekip, iki kolunu da duvara dayadı. Kollarının arasında kalmıştım. Bakışları bir an tiksintiye dönüştü. İşte bu bakışlardan nefret ediyordum. Nedenini bilmek istiyordum. Tiksinti dolu bakışlarını dudaklarımda gezdirdi ve saniyesinde tekrar gözlerime odaklandı. " Bu odaya sakın birdaha girme! " Bunu fısıltılı bir şekilde ama bağırırcasına söylemişti. Yine merakıma yenik düşüp, " Neden girmeyeyim? " diye fısıldadım. Lanet olsun! Neden merak ediyorum ki!
Ellerini duvardan çekip, beni serbest bıraktı. Bilmiş ifadesini ve samimi olmayan gülüşünü takınıp, " Yakında öğreneceksin ufaklık, çok yakında. Şimdi çık dışarı! " diyip, bana kapıyı gösterdi. Ona sinirle gözlerimi kıstım ve açık olan kapıyı çarpıp çıktım. Neydi bu şimdi. Dediği şey hem korkmama hem de meraklanmama sebep olmuştu. Aras'tan sonra lavaboya gitmiştim. Sonra da aşağıya indim.Aşağı indiğimde herkes yine aynı şekilde takılıyordu. Ortama göz gezdirdiğimde Aras yine yoktu. Demek ki daha aşağı inmemişti. Herkes ayaklanmış yemek yemek için masaya geçeceğimiz sırada Aras daha yeni merdivenlerden iniyordu. Takım elbisesinin içinde muazzam duruyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIK KATİL #Wattys2017
Mystery / ThrillerHer ruh payına düşen acı adedince özgürleşir. Sonsuz özgürlüğe kavuşanlara selam olsun .... ***** Savunmasız bir AV ve ölümüne korkutucu bir AVCI ... İntikam ateşi ile yanıp kavrulan bir katil, pençelerine aldığı kurbanına aşık olmak üzere... Ama d...