ÇARESİZLİK

201 62 31
                                    

Aras'ın tepkisini ölçmek için ona baktığım sırada o da bana baktı ve " Kahretsin! Gidiyoruz, benimle gel! " diyip elimden tutup evin içinde beni sürüklemeye başladı. Peki ateşi açan kimdi? Ne istiyordu?

*****

( Arkadaşlar bölümü dediğim zaman medyadaki şarkıyla beraber okuyun daha iyi olur:)

*****

Aras bileklerimi sıkıca kavramış, evin içinde koşturuyorduk. Aras'ın yanımda olduğunu bilmek bana nedensizce cesaret veriyordu. Güvende hissetmiştim kendimi. Hâlbuki en güvensiz kollardayken! " Derin biraz daha hızlı koş! " Şu an zaten benden beklenmedik bir hızla koşuyordum. Daha ne yapabilirdim. Bu yetmezmiş gibi bir de bileğimden çekiştiriyordu. " Aras nereye gideceğiz. Dışarda kimin ateş açtığını bile bilmiyoruz! " diye bağırdım. Çünkü ateş seslerinden Aras'a sesimi anca bağırarak duyurabilirdim. Kalbim artık gögüs kafesimden çıkacak kadar atıyordu. Şu anki korku hatta kalbimin bile durmasını sağlayabilirdi. Aras'a kaçamak bir bakış attığımda cebinden telefonunu çıkardığını gördüm. Bu arada da sorumu yanıtsız bırakmıştı, yine. O telefonunu çıkarırken de çoktan merdivenlerden Aras'ın odasına çıkmıştık. " Otur! " diyip yatağını gösterince oturmuştum. Normalde olsa emir verişinden dolayı ona karşı çıkabilirdim. Ama ne yazık ki durum şimdilik ona itaat etmem gerektiğini gösteriyordu. Köprüyü geçene kadar ayıya dayı demek gibiydi yani. Hem ona karşılık verdiğimde insanken bir anda yeşil deve dönüşebiliyordu. Ve ben o halinden nefret ediyordum. Aras sırtını duvara yaslamış bir şekilde tekrar cebindeki telefonuna uzandı. Ateş sesleri aralıklı aralıklı devam ediyordu. Sessiz odayı Aras'ın telefonunun melodisi doldurdu. " Alo Enis! Neredesin? Herneyse dinle beni. Arabayı hemen arka çıkışa getir! Ateş açtılar oğlum eve. Evi başımıza indirdiler lan. Heryer heryerde. Acil araba lazım... Tamam! " diyip kapattı. Bir anda ateş sesleri de kesilmişti.

( Medyadaki şarkıyla beraber okuyabilirsiniz. )

Aras' la göz göze geldik. Tedirginliğini gözlerindeki duygudan anlamıştım. Neyin telaş ve tedirginliğiydi peki bu. " Gel buraya." diye beni sakince yanına çağırdı. Oturduğum yataktan ayağa kalkıp Aras'ın yanına gittim. " Korkma ufaklık, ben varım yanında." diyip aynı zamanda da göz kırpıp bir anda sarıldı. Başımı da omzuna gömdü. İşte buna çok şaşırmıştım. Neydi bu şimdi. Ben de ona karşılık vermiştim bir de. Bir tür ihtiyaç mıydı yaptığı? Peki ya neye ihtiyacı vardı. Sarılmaya mı ihtiyacı vardı yoksa sevgiye mi muhtaçtı? Ya da duygularını saklama yöntemi miydi? Ben öyle yapardım mesela. Annem ağlayacağını anladığı zaman hemen bana sarılırdı. Yaptığı hareketi aklıma annemi düşürmüştü. Gözyaşlarımı serbest bırakmıştım. Nasıl olsa sarılırken ne o benim yüzümü görebiliyordu, ne de ben onunkinin. Dediği şeye ruhsuzca güldüm. " Bunu bana, katilim mi söylüyor ? " dediğimde aramızda hiç boşluk bırakmak istemezcesine kollarındaki beni daha çok sıktı. Saçıma sakin küçük, sanki güven vermek istercesine bir öpücük kondurdu. Yine ruhsuzca güldüm. Neden her yaptığı her hareketi bana annemi hatırlatmak zorundaydı ki. " Şşşt! Katilin olabilirim ama sana benden başka kimse zarar veremez ufaklık. Buna izin vermem. Sen benimsin. Sana sadece ben zarar verebilirim. Seni sadece ben üzebilirim. Ve bu dediklerimin birtanesini bile başkası sana yaparsa onun hayatını sikerim. Beni anlıyor musun ? " dediğinde kafamı kaldırıp yüzüne baktım. Ağladığımı görünce kaşlarını çattı ama yüzü ifadesizdi. Ne diyeceğimi bekliyordu. " Sen çok kötü birisin Aras! " dediğimde ruhsuzca güldü. " Öyleyim." dedi. İnsanın kendisini bilmesi kadar iyi birşey yoktu değil mi ? Tam ona birşey daha söyleyecektim ki Aras'ın odasının son kalan sağlam camına da taş atıldı. Aras ile gözlerimiz aynı anda cama kaydı. " Aras! Çık lan dışarı! Abin elimde oğlum! Bırak lan kızımı ! " Babam! Bu babamın sesiydi. " Baba! " diye çığlık attım. Aras'ın kollarından çıkıp, camı paramparça olmuş pencereye koşup aşağı koştum. Babamı görmemle gözlerimin dolması bir oldu. " Baba! Baba kurtar beni. Gel al burdan! Lütfen! " diye bağırdım. " Geldim kızım. Alacağım seni o dölün elinden! " diye babam da bana bağırdı. Babamla bakışırken Aras kolumdan sıkıca tutup, " Sen ne yaptığını sanıyorsun Derin! " diyip pencerenin önünden çekti. Babam Aras' ın beni böyle çekiştirdiğini görünce sinirle pencereye doğru bağırıp, küfürler savurmaya başlamıştı. Aras' a dönüp, " Bırak beni! " diye bağırdım. O da ruhsuzca gülüp, " Bırakıyım öyle mi? Gel benimle o zaman! " diyip kolumdan tuttu. Aras' ın odasından çıkıp aşağıya indik. Dışarıda, babam ve adamlarının önünde durduk. Babamı görünce sevinmiştim. Yaptığı herşeye rağmen! " Baba! " diye bağırdım. Ona koşmak isterken Aras kolumdan sıkıca tutuğu için koşmama engel oldu. Babam da, " Kızım, Derin! " diye bağırıp, üzerimize doğru gelmeye başladı. Aras'a bakıp, " Kızımın saçının teline zarar geldiyse bitiririm oğlum seni! " diye bağırıp hâlâ bize doğru ilerliyordu. Tam da o sırada Aras kolumu ters çevirip, beni bir anda yere dizlerimin üstüne oturtturdu. Ben de aynı zaman da acıyla inledim. Bir anda silahı da şakaklarıma dayayınca korkmuştum. Kalbim yerinden çıkacak kadar hızlı atmaya başlamıştı neredeyse. Aras babama karşı ruhsuzca gülüp, " Orada dur bababalık. Yoksa sonuçlarına katlanmak istemezsin öyle değil mi? Çok sevdiğin kızına birşey olsun istemezsin değil mi ha? " diyip babamın bize yaklaşmasına izin vermedi. Babam, " Yavaş davran lan kızıma! " diye bağırıp olduğu yerde kalakaldı babam. Çünkü yanlış bir hareketine karşı Aras, tetikte bekliyordu. " Niye sen anneme yavaş davrandın mı lan! Annem de senin kızın gibi aynı böyle çaresizdi karşında! " diyip şakaklarıma sinirle silahı sanki bu mümkünmüş gibi daha da çok dayadı. Canım çok yanıyordu. Bu yüzden gözlerimi sıkıca yumup, dişlerimi birbirine bastırdım. Babam da sinirle nefesini dışarı verdi. Tam o sırada babamın adamlarından birtanesi, elleri bağlanmış, dudakları ve kaşları patlamış, yüzü gözü darmadağın, heryeri morarmış olan Enis'i babamın önüne fırlattı. Fırlatmanın etkisiyle hali kalmayan Enis, başını yerdeki taşa vurunca acıyla inledi. Ona acıyan gözlerle baktığımda, " Bakma lan bana öyle! " diye kükredi. Aras sinirle babama karşı, " Ulan! " diye bağırıp, Enis'e döndü. O sırada Enis' i döven babamın adamı söze karıştı. " Efendim evin arka tarafından eve girerken yakaladık. Aras' ın yakın arkadaşıymış. Kendisi öyle söyledi." diyip geri çekildi. Babam kafasını olumlu anlamda sallayıp Aras'a arsız bir bakış attı. Ve tekrar adamlarından birine başıyla işaret edip, " Diğerini de getirin! " dedi. O sırada sinirli olan Aras, beni ense kökümdeki saçlarımdan tutup ayağa kaldırdı. Canım çok yanmıştı. Babama bir bakış attığımda sinirle kaşlarını çattığını gördüm. " Sana kızıma yavaş davran dedim lan! " diye bağırdı babam. Aras da arsızca gülüp, " Peki sen niye Enis' e yavaş davranmadın lan! Kusura bakmayın Kenan Bey, göze göz dişe diş! " diyip silahı tekrar şakaklarıma bastırdı. Dudaklarımdan acıyla boğuk bir inleme daha çıkmıştı. Babam bana ifadesiz bakarken, bir anda Aras' a dönüp sinirli sinirli bu kez ona baktı. " Az sonra göreceklerin için de böyle söyleyebilecek misin bakalım Aras Efendi! " diye kükredi. Aras' ın yüzünü bulunduğum pozisyondan dolayı göremesem de kaşlarını çattığından adım gibi emindim. Babamın adamlarından ikisi yarı baygın yarı uyanık olan Barış' ı babamın önünde dizlerinin üstünde oturur pozisyonda kollarından tuttular. Barış' ın gözleri güçlükle açılıyordu. Fena hâlde dayak yemişti babamın adamlarından. Abisini görür görmez Aras " Barış! " diye bağırdı. Babam arsız arsız gülüyordu. Aras ise çaresizdi. Bilinmezlik içerisindeydi. Çünkü babamın elinde hem Enis hem de abisi Barış vardı. Arasla Enis bir ara göz göze gelmişti. Enis Aras'a gözleriyle birşeyler anlatmaya çalışıyordu sanki. Ama ben aralarındaki diyaloğu anlayamamıştım. Babam o sırada Aras' ı ikilemde bırakacak işte o soruyu sordu. " Aras! " dedi babam. Çenesiyle hem Enis' i hem de Barış' ı göstererek. " Birisi abin diğeri ise en yakın dostun değil mi? " diyip Aras' tan cevap bekleyen gözlerle onu süzdü. Aras ise sadece gözlerini yummakla yetindi. Ama sinirinin arttığını, etimin içine kadar sıktığı bileğime giren tırnaklarından anlıyordum. Babam Aras' ın tepkisini görünce kaşlarını kaldırıp, burukça gülümsedi. Ve teklifine devam etti. " Öyleyse kızımı bırak. Ben de sana abinle arkadaşını bağışlayım. Ne dersin? Söz konusu abin, diğerini siktir etsen de olur? " diyip başıyla Enis' i gösterdi. Aras' ın çaresizliğini anlayabiliyordum. Ama ona çok da kin tutuyordum. Aslına bakarsak babama da kin tutuyordum ama ne olursa olsun o benim babam değil miydi? İyi de o da bir katildi. Aras gibi onada güvenmemem gerekmez miydi? Bir yerde yanlış mı yapıyordum diye düşündüm. Sonra her ne olursa olsun yinede Aras' ın yanında olmak istemiyordum. Çünkü o annemin katiliydi!

KARANLIK KATİL #Wattys2017Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin