MASKELİ BALO

132 33 18
                                    


Bu bölümü, bir önceki bölüm olan Anlaşma bölümüne çok yorum yaptığı için; @AlyaaDevecioglu' na ithafen yazıyorumm...

*****

"Derin kalk artık. Bıraksam gününün büyük bir çoğunluğunu uyuyarak geçireceksin!" Kafamın içinde yankılı bir sesler duyuyordum ama gözlerimi yorgunluktan bir türlü açamıyordum.
"Eğer hemen şimdi kalkmazsan bardaktaki buz gibi suyu üzerine dökerim!" Adamın uyandırma şekli bile tehdit içeriyordu. Böylesine bir uyandırılış şeklinde nasıl hâlâ yatabilirdim ki? Yavaş hareketlerle gözlerimi açıp, yatakta doğruldum. Gözlerimi kısarak bulanık olan Aras'ın görüntüsüne netlik getirip, yakınırcasına konuştum. "Tehditsiz yaptığın bir işin yok mu senin?" diye sorduğumda yarım ağız gülüp bir yandan da kravatını ayarlıyordu. "Bir an önce kalk ve hazırlan." dediğinde daha çok kendime gelebilmek için yatakta geriliyordum. Kaşlarımı çatıp, "Nereye?" diye sorduğumda, aynadan bana bakıp, "Baloya." diye cevapladığında beklemediğim bir cevap olduğundan kaşlarımı fazla çatmıştım. "Baloya mı? Nerden çıktı şimdi bu?" Kaşlarını kaldırarak omzunun üstünden bana baktı. "Önceden ayarlanmış birşey. Planlıydı yani." diye cevapladı. Hayret iyi gününde olmalıydı ki sorduğum sorulara beni ilk defa terslemeden cevap vermişti. "Bakıyorum da keyifli görünüyorsun?" diye sorumu yöneltirken bir yandan da yataktan kalkmış yorganımı düzeltiyordum. Aynanın karşısında kravatını yapmaya çalışan Aras'ı yatağa oturup izledim. "Öyle. Bu gece birşeylerin tam yoluna girme zamanı." dediğinde gözlerimi devirdim. Yataktan kalkıp tam önünde durdum. Yakasına uzanıp, bir türlü yapamadığı kravatını yapmaya başladım. "Tamam kabul. İşini iyi bilen, arkasın da yaptığı işin izini bırakmayan başarılı bir katil olabilirsin. Ama bu senin kravat bağlama konusunda beceriksiz olduğun tanısını gizlemiyor." derken ona alttan alttan arsızca bir gülüş attım. O ise kaşlarını kaldırıp, dudaklarını yalayarak, sırtını aynaya yasladı. "Mmm. Demek beni başarılı buluyorsun öyle mi Derin Soykan?" bu defa arsızca gülmenin sırası ondaydı. Duygularımı gizlemedim. Burukça gülümsedim. "Güçlüsün de." yutkunup devam ettim. "Akıllısın, hızlısın."

Gözleri bir değişik bakıyordu bu sefer. Gözlerinin içine hapsolmak vardı ama ben ona bakarken buhar olup uçuyordum. Yaslandığı aynadan çekildi tam önümde durdu. Ben ise onu tepkisiz izliyordum. Gerçi onun da benden aşağı kalır bir yanı yoktu. Kaşlarını hafiften çatmış beni izliyordu. "Tehlikelisin." dediğimde kaşlarını bu kez fazla belirgin ederek çattı. "Benden korkuyor musun?" dediğinde onunla göz temasımı kesip, başımı eğmiştim. "Bana bak Derin... Yüzüme bak..." dediğinde yanağımdan aşağı bir damla süzüldü. Başımı kaldırmadan bakmayacağım anlamında olumsuzca sallayınca, eli çenemi kavradı. Yüzümü yüzüne sabitledi. Fısıldayarak," Benden korkma Derin. Sana zarar vermem, başkaları da zarar verecek anlamına gelmiyor." Güldüm. İnanmalı mıydım acaba? Bilmiyordum. Devam etti. " Neyse." diyip önümden kapıya yöneldi. " Akşam için hazırlıklı ol. Makyaj masanın üzerine bir kutu koydum. İçindeki elbiseyi giy. Maske de içinde. Seni salonda bekliyor olacağım." yine emirler, emirler diye düşünmeden edemedim tabi. Tam kapıyı açıp odadan çıkacaktı ki sanki birşeyi söylemeyi unutmuş gibi kaşlarını çatarak arkasını döndü. Alayla, " Ha bir de, mümkünse hızlı hareket et. Uyuşukluğunu sevmiyorum biliyorsun!" diyip çıkmıştı. Yine uyarı yapmayı unutmamıştı. Gözlerimi devirip, "Hı-hı." diye cevap verdim, ki cevabımı dinlemeden çoktan odadan çıkmıştı bile.

Odaya şöyle bir göz gezdirdiğimde, derin bir nefes verdim. Neredeyse bir seneye yakındır Aras'ın esiriydim. Gerçi doğrusunu söylemek gerekirse artık esir sayılmazdım. Bir nevi ortak gibi birşeydik. Ona bir anlaşma sunmuştum, o da kabul etmişti. Yangına körükle mi gidiyordum, onu bile bilmiyordum. İyi de bu anlaşmada sadece o kârlı çıkıyordu. Peki ben...benim çıkarım ne oluyordu ki. Koca bir hiç. Ben hiçten ibarettim. İçimdeki beni ortaya çıkaran asıl kişi annemdi. Şimdi o da yoktu. Aras'a anlaşmanın şartını sunduğumda 'bana güvenme ' demişti. Tabi ki ona güvenmeyecektim. Aras gibi birine güvenmek dünyanın en aptal şeyi olurdu. Ben bundan sonra yalnızdım, benim tek dostum vardı. O da sıcak damlayan gözyaşlarımdı. Aslına bakarsak, insan duygularına bile bazen güvenemiyordu. Ama ben artık umutla hareket ediyordum.

KARANLIK KATİL #Wattys2017Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin