KAYBETTİM

225 70 7
                                    

Ama kapatmadan önce tek duyduğum şey Aras'ın
" Güzelim kan kaybediyorsun, uyanık kalmaya çalış. Derin! "
diye haykırması olmuştu.

*****

Bağıra bağıra telefonla konuşan Aras'ın sesine uyandım. Gözlerimi güçlükle açabilmiştim. Yattığım yerin yumuşak bir yatak olduğunu farkettim.

" Ulan geç kaldım! Peki ne yapıyorlar şimdi ... Polis mi ... Biz bir müddet daha buradayız .. Kız mı ... Oğlum bırak şimdi kızı falan. Kaçarken vuruldu zaten .. Sen Kutay'a söyle. O piçi depoya getirsin! Telefonlarımı açmamak neymiş göstereceğim ona! Sen ortama göz kulak ol ... "

Kafasını olumsuz sallayan Aras'ın sırtına donuk donuk bakıyordum sadece. Önü bana dönük olmadığından uyandığımı daha görmemişti. " Kahretsin! Geç kaldım. Bir çuval inciri berbat ettim! Lanet olsun! " diyip elini saçının içinden hızla geçirdi. Ani bir hareketle arkasını dönünce uyandığımı gördü. Bir an donup kaldı. Yanaklarımdan yaşlar aktığını daha yeni farketmiştim. Aklıma annem gelince alt dudağım artık istemsizce titremeye başladı. Dudağımın titremesini durdurmak için dudaklarımı sertçe birbirine bastırdım. Yavaşca yataktan çıkmaya yeltendiğimde omzuma giren ani acıyla inledim. " Ah! " Ama Aras halimi gördüğü hâlde yardım etmeye bile yeltenmemişti. Omzuma kısa bir bakış attığımda güzelce sterillenip, sarılmış olduğunu gördüm. Yine de acımasına aldanmayıp, sonunda yataktan çıktım. Aras'ın tam önünde durdum. İkimizde gözlerimizi birbirimizden ayırmıyorduk. Onun gözleri özür dilercesine bakıyordu. Ama neden? Onun dile getiremediği birşeyi, sanki bana gözleri anlatmak istiyordu. Ama ben anlamıyordum, anlayamıyordum. Benim gözlerim ise üzgündü. En büyük dayanağımı kaybetmiştim. İkimizde robot gibi kalmıştık. Sonunda dayanamayıp, ilk söze başlayan kişi Aras oldu.
" Ne zamandan beri uyanıksın? "
Gözlerimdeki yaşla ona ruhsuzca güldüm. " Çok olmadı."
Bu sefer o da bana ruhsuzca güldü. " İyi, konuşmanın başını duymaman güzel! " dediğinden birşey anlamamıştım. Yoksa dediğinden birşey mi çıkarmalıydım, bilmiyordum. Tek bildiğim şey, artık annemin benim yanımda olmayışıydı. İstemsizce elim kolyeme gitti. Başımı eğip, kolyeme baktım. Burukça güldüm. Kafamı ani bir hızla kaldırıp Aras'a baktım. Onun da gözlerinin kızarmış, hatta hafiften dolduğunu gördüm. Kafasını benim görmemi istemediğinden sağa doğru çevirdi. Onun bu hareketi ile aramızdaki tüm mesafeyi kapatıp, önünde durdum. Sol elimle yüzünü yüzüme doğru çevirdim. " Aras, o yaşıyor de. Herşey rüyaydı de. Lütfen. Buna ihtiyacım var! " sesim titremişti bunları söylerken. Ve sonlara doğru da kısılmıştı. O'ndan kastım annemdi. Bunu o da anlamış olacak ki başını olumsuz yönde sallayıp, yere eğdi. Tekrar başını kaldırıp, benden gözlerini kaçırdı. Sonra da elimi yüzünden ayırıp, beş altı adım geri geri yürüdü. Ben de ona sadece " peki " diyip tebessüm edebilmiştim. Bir an afallamıştım tabi herşeyin rüya olmamasından. Gözlerimi kısıp, Aras'a doğru baktım. O da öyle uzaktan hâlâ benim tepkilerimi ve ne yaptıklarımı izliyordu. Ama sonra sinirle üzerine doğru yürüyüp, yakasından sıkıca tuttum. " Sen yalan söylüyorsun tamam mı! Benim annem beni asla bırakmaz! Sen yalancının tekisin! " demiştim. İyice delirmiştim. Aras'a ardı ardına saydırıyordum resmen. Yakasından ayrılıp, evde ne var, ne yoksa yere indirmiştim. Herşeyi yerle bir etmiştim. En son bir vazo gördüm. Onu elime aldığımda anneme hediye olarak aldığım vazo geldi aklıma. Onu da babam duvara fırlatmıştı değil mi? Bakalım nasıl bir duyguymuş diye bende çığlıklar eşliğinde vazoyu duvara fırlattım. Sonra kendime kızdım. Kendime bağırıyordum adetâ.
" Aptal! Aptalsın sen! Sen baban değilsin! Onun gibi olma! Olamazsın! " artık iyice delirmiştim. Sinirden ne yaptığımı bilmiyordum. Saçlarımı çekmeye başlamıştım. Yüzümü tırmalıyordum. Saçma sapan çığlıklar atmaya başlamıştım. Vücuduma hakim olamıyordum. Galiba kriz geçiriyordum. Aras hemen yanıma geldi. " Kahretsin! Derin! Bana bak! Sakin olmaya çalış! Kendine gel! " diyip iki elimi de tek eliyle tutup sabitledi. Cebinden telefonunu çıkarıp, bir numara çevirdi. " Enis, Yeliz'i de al çabuk dağ evine gelin! Çabuk! Oğlum soru sorma işte..." Ne dağ evi mi? Biz neredeydik ki?
" Aras bırak beni! Ya bırak! " Bu kez çok fena gürlemiştim. Aras'ın da gürlememle sinirinin sınırına dayandığını farkettim ama elimden birşey gelmiyordu. Vücuduma hükmedemez hâle gelmiştim. Benden bağımsız hareket ediyordu sanki. Aras sinirlenip, " Derin yeter ama! " diyip güçlü bir tokat indirince, en son Aras'ın kollarına bayıldığımı hatırlıyorum. E tabi erkek gücüne hangi kız karşı koyabilirdi ki ...

KARANLIK KATİL #Wattys2017Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin