ANLAŞMA

165 51 16
                                    


Önce gözlerim kapandı, sonrasında ise bilincim...

*****

Başım... Başıma çok fena bir ağrı saplanmıştı. Konuşma sesleri geliyordu fakat başımda kimler konuşuyordu seçemiyordum. Vücudumun bitkinliğinden göz kapaklarım bile açılmıyordu. Birden heryerimde ayrı ayrı acı hissettim. Neyin nesiydi bu? Tanrım! Bacaklarım, bileklerim heryerim yanıyordu. Acıdan yattığım yerde kıvranmak istiyordum fakat daha gözlerimi bile açmaya mecalim yoktu. Muhtemelen odadaydım. Ama kimin. Birileri vardı yanımda ya da birisi ama kimdi? "Birazdan uyanabilir, narkozun etkisinin çoğu geçmiştir. Ama pansumanlarını geciktirmeyin. Enfeksiyon kaparsa herşey daha kötü olabilir. Tekrar geçmiş olsun." Neydi bu şimdi? " Sağolun. Aras ben doktoru geçiriyim kardeşim." diyen Enis'in sesini seçebilmiştim. "Tamam." Bu defa Aras'ın sesiydi. Beni kurtarmış mıydı bu? Beni öldürmek için hem can atıyordu hem de kurtarıyordu. Bunu niye yapmıştı. Ben bile kendimi ölüme terk edebilmişken o buna neden izin vermiyordu. Hâlbu ki ölümüme en çok da o sevinir diye düşünmüştüm. Yattığım yerin hemen yanında bir ağırlık hissettim. Aras yanıma mı oturmuştu. " Aç gözlerini Derin, uyanık olup, bizi dinlediğini biliyorum!" diyip kesin emir verince gözlerimi son gücümle açmayı denedim ve başarılı da olmuştum. Gözlerini kısarak bana bakıyordu. Çoğu zaman gözlerindeki anlam içeren ifadeyi bir türlü anlayamıyordum. Şimdiki gözler ise hem kızgınlıkla hem de pişmanlıkla çakışıyor gibi bakıyordu. Ortasını bulamamışlar gibiydi. Bu kez bende ona bakıyordum. Ilk kez gözlerimi kaçırmamıştım onun gözlerinden. Bu duyguyu sevmiştim doğrusu. Yüzümü o kadar net inceliyordu ki görülmeyecek en ufak ayrıntıyı bile gördüğüne emindim. Tuhaf olansa ilk defa ondan utanmıyordum. "Ölmeni istemiyorum Derin!" dediğinde şaşırmıştım. "Bunu bana eline geçen her fırsatta öldürme planları kuran katilim mi söylüyor?" dediğimde ruhsuzca gülümsedi. Mimiklerini her yerde profesyonelce kullanabiliyordu. Bu yüzden onu çok kıskanıyordum. Nasıl becerebiliyordu bunu? " Senin kendini öldürmene izin vermem anlıyor musun? Bu zevki elimden almana izin vermem. Sen benimsin Derin. Seni sadece ben öldürebilirim!" Tüylerim ürpermişti. Nasıl da normal birşeymiş gibi söyleyebilmişti. İşte bu yüzden korkuyordum ondan. Güçlüydü, pratik zekâlıydı, bakışlarıyla bile insanı etkisi altına alabiliyordu. " Neden o zaman beni ölüme terketmedin?" dediğimde ruhsuzca güldü. " Seni o zaman ben öldürmüş sayılmazdım. Sen kendini ölüme terketmiş olurdun. Tabi kurtarmamış olsaydım." gözlerini yastığıma dikti ve devam etti. " Çok çabuk pes ediyorsun Soykan. Sana birinin acılarla savaşmayı öğretmesi gerek!" dediğinde kaşlarımı kaldırdım. " O birisi de sen misin yoksa?" dedim dalga geçermişcesine. Yarım ağız gülerek, " Ne o beğenemedin mi?" dediğinde gözlerimi devirip, omuz silktim. O ise yanımdayken şakaklarını ovmaya başladı. " İşlerime sürekli bir ayak bağı oluyorsun ufaklık. Ve bu durum hiç hoşuma gitmiyor. Bazen senin yerine direk baban olacak o herifi kaçırsaydım demiyor değilim." diyince hafif kaşlarımı çatarak ona bakmaya çalıştım. Bu sanki küçük itiraf gibi gelmişti bana. " Kaçırsaydın keşke!" diyivermiştim bir çırpıda. Bana vücuduyla birlikte tam dönerek dik oturdu. Bense hafif oturur pozisyondaydım. Aklıma gelen ilk şeyi söyleyiverdim. " Seninle bir anlaşma yapalım mı Aras Kanlı?" dediğimde kaşlarını kaldırdı. " Anlaşma?" dedi iki gün önce traş olup, yeni yeni sakalları çıkmaya başlayan çenesini kaşıyarak. " Mmm. Bu anlaşmayı senin sunduğuna göre sonucu da senin açından iyi birşey öyle mi Derin Soykan?" diyip kaşlarını kaldırdı. Omuzlarımı silkip, " Bence sonucu ikimiz için de güzel. Beğeneceğin bir teklif. Reddedemeyeceğin, ne dersin?" dediğimde yüzünü yüzüme yaklaştırdı. Şuan bana fazla yakındı ve ben onun nefesinin sıcaklığıyla oturduğum yerde buhar olup uçabilirdim. O bana fazla yakınken saçmalayabilirdim. Bu yüzden nefesimi tutmaya karar vermiştim. Bu defa daha çok yaşlaşmıştı. "Konuş Derin!" dediğinde kahretsin ki dudakları benim dudaklarıma çarpmıştı. Gözleri çok güzeldi fakat giderek koyulaştığını görüyordum. Bir anlık istekle dudaklarımı yaladım. O anda dikkati dağıldı ve anında gözleri dudaklarımı buldu. Karnımda saçma sapan kasılmalar oluyordu. Heyecanlanmıştım. Aras'a bu kadar yakın olmak beni fazlasıyla heyecanlandırıyordu. Bu kez o dudaklarını yalayınca benim dikkatim dağılmıştı. Dudaklarının dolgun ve hoş pembemsi bir rengi vardı. Bu onu öpme isteğimi getiriyordu fakat daha öpüşmeyi bile bilmiyordum. Öpmeyi bilmezken böylesine herşeyden tecrübesi olan bir adamı da kalkıp öpemezdim öyle değil mi? Yoksa Aras'ın dilinden kurtulamazdım. Aras gözlerini sıkıca kapattı. Dudaklarımı es geçip kulağıma yöneldi. Fısıltıyla, " Teklifin nedir?" dediğinde gözlerimi hafifçe yumdum. Bu adam beni kendimden geçirmeyi iyi biliyordu sanırım. Ama ona hemen teslim olamazdım. Bu yüzden sahte bir öksürükle ortamdaki sıcak yoğunluğu yok ettim. O da yavaşça geri çekilip bana dikkat kesildi. " Barış'ı babamdan kurtarmana yardım edeyim. Birlik olalım." dediğimde gözlerini kısarak baktı. "Karşılığında?" diye sorduğunda, "Karşılığında beni bırak gideyim. Sen de Barış'a kavuşursun." diyip tekrar çenesini kaşıyan Aras'a baktım. Hızlı bir şekilde yanımdan kalktı. Sakin bir şekilde, " Benden kurtulunca ne yapmayı düşünüyorsun. Bir başına sokaklarda yaşamayı falan mı?" dediğinde kaşlarımı çattım. "Bırak da onu ben düşüneyim!" dediğimde tekrar yanıma oturdu. "Peki bana nasıl güveneceksin Derin. İşimi halledip seni de bırakmazsam? Nasıl güvenebiliyorsun bana?" ruhsuzca gülümsedim. "Güvenmiyorum. Sadece güvenmek istiyorum." dediğimde nefesini güçlü bir şekilde vererek, dudaklarını yaladı. "İsteme yanlış yaparsın. Zararlı çıkarsın!" dediğinde başımı olumsuzca salladım. "Aras bu benim kararım. Anlıyor musun? Ben sana güvenmeyi seçiyorum. Bu karar ister doğru olsun ister yanlış olsun. Ben her konuda her zaman kaybeden oluyorum zaten. Zayıf yönlerimi sen benden daha iyi biliyorsun. Şimdi de bana beni önemsiyomuşsun gibi davranma lütfen. Şimdi teklifimi kabul ediyor musun, etmiyor musun?" tüm bunları bir çırpıda söylemiştim. Çünkü cevabını gerçekten çok merak ediyordum. Son bir kez daha dudaklarını yalayıp, bana baktı. Yaladığı dudaklarına bakmamak için kendimi zor tutuyordum. Dudakları fazla dikkat çekiyordu. "Ama bu seni hâlâ işlerimde kullanıp, bana itaât ettiğin gerçeğini değiştirmiyor." dediğinde kaşlarımı çattım. "Tamam kabul. Fakat ben senin, beni eğitebileceğin bir hayvanın değilim Aras. Bana hayvan muamelesi yapmaktan vazgeç!" diye sinirle tısladığımda yarım ağız güldü. "Sana fikrimi sorduğumu hatırlamıyorum güzelim." diyip göz kırptı. "Tamam o zaman anlaşmaya başlamamız için benim iyileşmemi beklemen lazım. Bana iyi bakman gerek Aras Kanlı ki çabuk iyileşmemi istiyorsan eğer." diyip kendimi bilmiş bir tavırla gülümsedim. Zafer benimdi. Uğraşma zamanı benimdi. Ayağa kalkıp odadan çıkmak için kapıya yönelen Aras, "Çok beklersin Derin Soykan. Bu hâle gelmek için nasıl bir çaba sarf ettiysen bir an önce benden kurtulmak için iyileşmeye de çaba sarf edersin!" dediğinde zaferin ve uğraşma zamanının bende olmadığını anlamıştım.

3 HAFTA SONRA...

Kitabımı okumayı bırakıp aşağı katta olan Aras'ın spor salonu olarak kullandığı odaya girdim. Bu odayı seviyordum. Oda fazlasıyla siyahi olmasına rağmen odayı sadece tavandaki küçük sarı renkte olan ul aydınlatıyordu. Odaya girince Aras'a bir göz gezdirdiğimde hâlâ boks torbasıyla uğraşıyordu. Boks torbasına öyle güçlü darbeler indiriyordu ki gerçek insana bu darbeleri indirse kesinlikle yoğun bakımlık edebilirdi. O gücünü öfkeden alıyordu. Ondan bu yüzden korkuyordum. Altında sadece siyah gri karışımı bir renk olan kot pantolonu vardı. Üstü ise çıplaktı. Vücudu oldukça yapılıydı. Boks torbasına indirdiği sert darbelerden dolayı terlemişti ve bu ter damlacıkları tavandaki sarı ampulden dolayı parlıyordu. Bu görüntüsüyle bile oldukça çekici duruyordu.


Ona en son ki sunduğum tekliften sonra çok birşey olmamıştı. Dikişlerim iyileşmişti fakat izleri kalmıştı ve iyi görünüyor sayılmazlardı. Daha çok baktıkça iğrenilecek türdendi. Ama Aras izlerin çoğunu iyileştirmek için birçok kremler ve bakım yağları kullandırıyordu. Ona bu yaptıklarından dolayı kaç kez teşekkür ettiğimi bile hatırlamıyordum. Ama o beni her fırsatta geri çevirip 'benim için değil, kendi için yaptığını söylüyordu.' Yaptığımız anlaşmadan sonra beni dövüş alanında geliştiriyordu. Sürekli dersler veriyor ve günün çoğunu dövüşmekle geçiriyorduk. Bana olan öfkesini geçirdiği yumruklar ve tekmelerinden anlıyordum. Yerde acıyla kıvrandığım zamanlar bile bazen durmakta zorluk çekiyordu. Kendini frenlemesi zaman alıyordu.


Ona baktığımı görünce boks torbasına son yumruğunu ve tekmesini atıp, en yakınındaki duvara yaslandı. "Dinlendiysen devam edelim." dediğinde ellerime boks torbasına vurmak için eldivenlerimi takıyordum. "E sen dinlenmedin?" diye sorduğumda tekrar boks torbasının önünde yerini aldı."Gerek duymadım. Zaman benim için herşeyden önemli. Bunu biliyor olman gerek. Her defasında tekrarlatma!" dediğinde umursamazca omuzlarımı silktim. Onun yanına giderek yerimi aldım. Sahte bir öksürükle hazırım demeye çalıştım ki bunu Aras da anlamıştı.
"Şimdi." diyip kollarımdan tuttu ve beni önüne çekti. Sırtım ona dönük, yüzümse boks torbasına dönüktü. Bir an dizimin arka kısmına kendi diziyle vurdu. Boş anıma geldiği için neye uğradığımı şaşırmıştım. Başımı arkaya çevirip bön bön suratına bakınca; "Dizlerini hafif kırman gerek!" dedi. Gözlerimi devirip söylenerek tekrar önüme döndüm." Bunu söyleye de bilirdin. Bizzat uygulamana hiç gerek yoktu!" dediğimde "Uygulamayı severim." diye kesin cevap verip, devam etti. "Pekâla şimdi de sol kolunla yüzünü korurken, sağ yumruğunla torbaya sertçe geçir." dediğini yaptığımda ise bu kez yüzüme o bön bön bakmıştı. Gözlerimi devirip "Ne!" diye cevap verdiğimde "Cidden en sert halin bu mu?" demişti. Arkamdan kulağıma yaklaşıp fısıltıyla, "En sevmediğin, seni sinirlendiren, tahammül bile edemediğin kişiyi getir aklına. Böyle daha kolay olur!" dediğinde bir anlık öfke patlamasıyla arkamı dönüp Aras'a yumruk indirmeyi planlamıştım ki Aras'ın seri refleksleri buna engel olmuştu. Kollarımı ters yöne büküp, beni de neredeyse kendi vücuduna yapıştırmıştı. Acıyla inlediğimde "Reflekslerini daha çok geliştirmen gerek Derin!" diyip beni bu sefer canımı acıtmayacak şekilde duvara itti. "Senden nefret ediyorum Aras!" diyip duvardan aşağıya kaydığımda, "En iyisini yaparsın!" diye tıslayıp yukarı kata çıkmıştı. Karanlık odada yine bir başıma kalmıştım...














Umarım bölüm hoşunuza gitmiştir. Oy ve yorumlarınızı bekliyorum...

#DarkQueen#

KARANLIK KATİL #Wattys2017Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin