KAHVALTI

181 57 16
                                    

Eskisi gibi değildim artık. İçimde çoklu boşvermişlikler yer alıyordu. Şöyle bir düşünüp, kendi kendimce burukça tebessüm ettim. Aklımızdakiler yanımızda olsaydı, hepimiz mutlu olurduk öyle değil mi? Yaşamak güzel birşeydi ama annem olmadan asla! Annemin bıraktığı o Derin gibi kalmak istiyordum. Ama Aras beni değiştirmeye başlıyordu. Onun gibi kötü biri olmaktan korkuyordum. Böyle birşey olsun istemiyordum, ama karşı da koyamıyordum. Aras'ı değiştirmeyi bir çok kez denemiştim. Ama sorun şuydu ki; insanları alışkanlıklarından vazgeçirmek pek mümkün olmuyordu tabi.

Sabah uyandığımda Aras' ın yanımda olmadığını farkettim. Anlaşılan yine evde tektim. Her zaman olduğu gibi.. Bu aralar beni evde çok sık yalnız bırakıyordu ve gece geç saatlerde hatta bazen sabahın ilk ışıklarına doğru evde oluyordu. Onunla mümkün olduğunca diyalog kurmamaya çalışıyordum. Ne kadar mesafeli davranıyorsam o kadarı benim için kâr oluyordu. Adamla ne zaman konuşsam bir şekilde suçlu ben oluyordum. Ve sinirini benden fazlasıyla çıkarıyordu. Sadece sorduğu sorulara cevap veriyordum. Bazen de boyumu aşan emirler veriyordu. İtiraz edebileceklerim varsa itiraz ediyordum elbet ama sonrasını da düşünmem gerekiyordu tabi. Sonuçta canıma susamamıştım, şimdilik!

Yatakta boş boş bakıştığım tavandan gözlerimi alıp, çıktım yataktan. Kahvaltı canım çekmiyordu. Aras' ın yanında kalalı iyice zayıfladığımın farkındaydım. Bana iyi bakmıyordu. Bu düşünceme gülümseyerek içimden ' Sen onun kurbanısın Derin bir de ondan sana iyi bakmasını bekleme! ' diye geçirdim. Eski yaşantım babam yüzünden ne kadar iyi olmasa da o hayatımı özlüyordum. İzmir' de annemle olan hatıralarımı, o evi özlüyordum. İstanbul' a taşınırken hiçbir şeyi özlemeyeceğimden o kadar emindim ki olayların bu türlü gelişeceği aklımın ucundan dahi geçmezdi.

Yataktan kalkıp aşağı kata ayaklarımı sürerek indim. Boğazımın kuruluğundan rahatsız olup mutfağa girdim. Sürahiden bardağıma su doldurup, mutfaktaki boydan boya pencereye bardağı tuttum. Pencereden vuran güneş ışığı bardağın içindeki suyu parlak gösteriyordu. Bu görüntü hoşuma gidince gülümsedim. Sonrasında bardaktaki suyu bir dikişte bitirip, salona geçtim. Televizyon açık olduğu halde, sesi son sesine kadar kısıktı. Koltuğa doğru başımı çevirince, Aras' ın koltukta sızdığını gördüm. Anlaşılan yine akşamdan kalmaydı. Hemen yan koltukta duran battaniyeyi aldım ve üstüne örtüp onu izlemeye başladım. Ayaklarını masaya uzatmış, öylece yatıyordu. Uyurken asıl benliğini ortaya koyuyordu, ama bundan haberi yoktu. Kemikli çene yapısı onu normalinden de kötü birisi olarak gösteriyordu. Ben inanıyordum içinde bir yerlerde ufak bir iyilik kırıntısı kalmıştı. Yeni yeni çıkan sakalları onu çekici gösteriyordu. İçki içmesine rağmen onun asıl, kendine ait kokusunu ayırt edebiliyordum. Kirpikleri ve kaşları uzun ve gürdü. Ama yeni çıkan sakalları yanağına dokunmam dürtüsünü tetikliyordu. Tereddütte kalsam da çok yavaş ve narin olmaya çalışarak yanağını okşamaya başladım. Tenlerimizi temas ettirdiğimde o midemde oluşan dalgalara engel olamadığım için istemsizce gülümsemiştim. Ona her yakın temasımda bu duygu çok hoşuma gidiyordu. Uyandırmak istemediğim için elimi yavaşça yanağından çekip ayağa kalkmak isterken Aras' ın sesiyle yerimde kalmayı tercih ettim. " Gitme! " Elim öylece yanağında kalakalmıştı. Bana mı demişti, yoksa kâbus mu görüyordu? " Yanağımı okşamanı sevdim, bu beni iyi hissettirdi, devam et ufaklık." diye fısıldaması adeta kulaklarımın pasını almaya yetmişti. Gülümsemeyle şaşırma ikilemi arasında kalmıştım. Kızar diye düşünürken elimi çekmememi istemişti. Aras tam bir dengesiz herifin tekiydi. Yanaklarını okşarken istemsizce gülümsediğimin farkındaydım ve bu beni iyi hissettirmişti. Birazcık daha yanağında elimi gezdirdikten sonra tam çektiğim esnada " Acıktım! " diyen uyanmakla uyanmamak arasında kalan ve hala gözü kapalıyken konuşan bir adet Aras' a baktım. " Bende." diyerek onu geçiştirdim. Aras tek gözünü açıp bana baktı ve " Git ve bana kahvaltı hazırla! " diyip tekrar gözünü kapattı. Bu hareketini gözlerimi kısarak izlediğimi anlamış olacak ki bu kez gözlerinin ikisini de açıp bana boş ve umutsuz gözlerle baktı. Hızlıca benden kurtulup ayağa kalktı. Üstüne örrtüğüm battaniyeyi bir anda kafama fırlatıp yüzünü buruşturarak bana baktı ve " Ya da vazgeçtim, sen hazırlama kahvaltımı. Allah bilir benden kurtulmak için yaptığın şeylerin içine zehir mehir koyarsın! " bu dediğine gözlerimi devirerek baktım ve onun karşısına dikildim. " Allah aşkına dışarı çıkarttığın mı var nereden bulayım zehir falan. Sayende dışarıya adım atamıyorum bile! " diyip ters ters bakıp ellerimi göğsümde birbirine bağladım. Aras bir süre düşünceli bir şekilde bana baktı ve olduğu yerde şakaklarını ovmaya başladı. Çaktırmadan ona baktığım esnada serçe parmağına taktığı siyah gri renk karışımı olan yüzüğü ilgimi çekince bir an için boşluğuma gelip ona dikkat kesildim. Bir yüzük bir adamı işte tam da bu kadar karizmatik gösterebilirdi. Aras birden kafasını kaldırınca göz göze geldik. Ne yapacağımı bir an için bilemediğimden hemen ondan bakışlarımı kaçırdım. Aras sesli bir şekilde dışarı güçlü bir nefes verip, " Pekala on saniyen var hemen üzerine bir şeyler geçir gel! " diyince gözlerimi büyüterek ona baktım. " Dışarı mı çıkacağız ? " diye sorduğumda " Fikrimi değiştirmeden üzerine bir şeyler geçir gel hemen ufaklık! " kolundaki saatine bakarak devam etti, " İki saniyen doldu bile! " dediğinde jet hızıyla yukarı odama nasıl çıktığımı bilemedim. Sonbahar ayında olduğumuz için havalar gayet de serin esiyordu. Bu yüzden üzerime siyah yinede fazla kalın olmayan bir kazak geçirdim. Altıma da dar kot pantolonumu giydim. Ayakkabı olarak da bot giymeye başladığımdan siyah moda ugg' larımı giyerek aşağı indim. Merdivenlerden inerken uzun kumral saçlarımı da tokadan kurtararak serbest bırakmayı da ihmal etmedim. Neredeyse üç dört ay sonra dışarı doğru düzgün adım atacağımdan çok heyecanlıydım. Aşağı kata indiğimde Aras' ın da üstünü değiştirdiğini farkettim. Ne kadar da hızlıydı, hangi ara değiştirip aşağı inmişti? Hatta arkası bana dönükken şöyle de bir süzdüğümde benimle neredeyse aynı giyindiğini görmüştüm. Daha fazla bekletmemek için " Çıkalım mı?" diye sormamla arkasını dönüp bir kaşını kaldırarak beni süzdü. Ondan bir cevap beklediğimi farkettirmek için kaşlarımı kaldırarak ona baktım. Beni bu denli süzdüğüne göre birşey demesi gerekmez miydi ? Bir şeyler demesini bekliyordum açıkcası. Tam söyleyecek gibi oldu ama sonrasında vazgeçtiğini anlamıştım. Yüzündeki mülayim bakışları anında gidip yerine ışık hızında sert bakışlarını oturttu. Saatine bakarak, " Tam tamına beş saniye geciktin Derin Soykan! Ve ben hantal insanları hiç sevmem. Benimle olduğun süre boyunca seri olmaya alışsan iyi edersin ufaklık! " diye fısıltılı bir hırlamayla beni uyarıp, önden yürüyüp dışarı çıktı. Bana da onu takip etmek düşmüştü tabi.

*****

Kapıdan dışarı çıktığımızda dışarının soğuk rüzgarı saçlarımla tenimi sertçe okşayıp geçince içimde istemsiz bir ürperme söz konusu oldu. Arabaya gidip binene kadar avuç içlerimi birbirine sürterek yürüdüm. Çaktırmadan göz ucuyla Aras' a baktığımda ona soğuk pek de işliyormuş gibi durmuyordu. Aras' ın soğuktan etkilenmemesi bile beni güçsüz hissetmemdeki sebep olarak gösterilebilirdi. Ben hızlı adımlar atmamın aksine Aras oldukça yavaş ilerliyordu. Bu davranışına sinir olmuştum. Yürürken bir ara arkaya başımı çevirip Aras' a, " Biraz hızlı olmayı dener misin? " diye sorduğumda yolun ortasında öylece durduğunu farkedince arkamı dönüp ona aval aval bakmaya başladım. Aramızda en az üç veya dört adım vardı. Aras gözlerini devirip, aramızdaki o üç dört adımı iki adımıyla kapatıp, üzerindeki montunu çıkarttı ve bana uzatarak, " Giy şunu! " diyince ona gözlerimi devirerek uzattığı kolunu havada karşılıksız bıraktım. " Gerek yok hem ne zamandır beni düşünür oldun? " diyip kaşlarımı kaldırarak baktım. " Hiçbir zaman düşünmedim. Ama bana lazımsın. Hem merak etme sana ne kadar kızsam da dediğim gibi daha çok işime yarayacaksın sen! " diyip sinirli bir şekilde önden önden giderek arabaya bindi. Binmeden önce de " Hızlı ol. Beklemem gazı köklerim ona göre! " diye bağırınca son hızımla arkasından yetişip arabada ön koltuğa onun yanına bindim. Yine neye kızmıştı gerçekten anlamamıştım. Kendi kendimce, " İnsan bir kapıyı bari açar! " diye Aras' ın duymamasını dileyerek kısık sesle düşünmüştüm. O sırada Aras da bana uyuz uyuz bakıp bir yandan da arabayı çalıştırıyordu. " Sanki iyilikten anladığın vardı da .." diyip son güçle gaza yüklendi. O ara arkamızda tek bıraktığımız şey tekerleklerin çığlıkları oldu ...










Biliyorum bu bölüm biraz geç geldi farkındayım. Bu yüzden okuyucularımdan çok özür diliyorum. Ama umarım bölümü beğenmişsinizdir. Sizleri seviyorumm..

Oy ve voteleri unutmayınn :)

KARANLIK KATİL #Wattys2017Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin