Karşısındaki uzun boylu çocuğa baktı jimin. O mu acaba? Diye tekrar etti içinden. Umursamıyormuş gibi önüne döndü. Nasıl anlayacaktı ki onun olup olmadığını? Direk sorsa demez miydi sen niye okudun onları? Diye. Ama suç ondaydı. Ne diye koymuştu ki ozaman oraya. Uzun boylu çocuk sağa sola bakındı. Birşey arıyor gibiydi. Oda jiminin burada olmasını garipsemişti. Burada genellikle kimse olmazdı. Hatta jimini ilkdefa görüyordu. Merakı en küçük hücresinde bile hissetmişti jimin. Telefonunun titremesiyle irkildi. Eline alıp baktığında Hoseok hyung yazısını gördü. Şimdi mi gelmişti onların aklına. Ekrandaki yeşil şeyi kaydırıp kulağına götürdü.
"Jiminieeee" Hoseok öyle bağırmıştı ki jimin bir an sağır olacağımdan korktu. "Efendim hyung" dedi sakin bir sesle sinirliydi ve sinirli olması böyle cevap vermesine neden oluyordu. Soğuk ve sakin..
"Nerdesin?" jimin sinirinin dahada arttığını hissetti. "İşim var hyung. Neden?"
"Hiç çocuklarla size geldik ama sen yoksun. Nerdeyse gel diyecektim" kesin hepsi kurt gibi acıktığı için jiminin evinin yolunu tutmuşlardı. "Tamam işimi bitirip geleceğim" dedi ve telefonu kapattı. Cesaretini toplayıp adımlarını uzun boylu çocuğa çevirdi. Ona doğru gelen jiminle şaşırmış ve garip bakışlar atmıştı. Jimin lafa nasıl başlayacağını bilmiyordu. Tam çocuğun önümde durdu. Çocuk ona bakıp "birşey mi diyeceksiniz?" dedi merakla..
"Şey.. Bir şey soracaktım ben. Acaba kütüphanedeki defterin sahibi siz misiniz?" dedi bir anda. Çocuk anlamasız bakışlar atmıştı.
""Eğer uçmak istiyorsan. Ben senin kanatların olacağım" böyle bir cümle söylesem size" dedi tekrar jimin. Çocuk kaşlarını kaldırdı.
"Sen.. Bunu nerden biliyorsun?"🙈🙉🙊
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dream And Life/ Park Jimin✔
FanfictionDüzenlenecek... "Eğer uçmak istiyorsan. Ben senin kanatların olacağım" * "Eğer küçük kuş uçamıyorsa uçsuz buçaksız maviliklere... Ben getireceğim o mavilikleri küçük kuşa" ...