"Saçınıza ne yaptınız?"dedim.Bakışlarımı Jongin'in sarı saçlarında ve Chanyeol'un siyaha boyanmış saçlarında dolaştırıyordum.Ve tüm bunları yaparkende telefonumdan Baekhyun'un ciyaklamasını çekiyordum.
"Ne?Kim onlar?Kim geldi?Hey Soo..."
"Seni akşam arayacağım.Sadece bekle."dedim ve telefonu kapatıp bakışlarımı kapımın önünde dikilen yıldızlara çevirdim.İkiside öylece durmuş ve bakışlarını bel altıma odaklamışlardı.Ve onlara öylece bakmama rağmen kafalarını çevirmiyorlardı bile.İçimden sadece harika demekle yetindim.Kim Jongin'in egoistliğinin yanına bir de sapıklığı eklenmişti.Ve Park Chanyeol'u söylemiyordum bile.
"Saçlarımıza aldırma sadece film çekimi için."Chanyeol bunu söylerken ben çoktan kapının arkasına geçmiş ve belden aşağımı gizlemiştim.Bunu yapmamla birlikte ikiside bir hipnozdan uyanırmışcasına kafalarını sallamış ve tekrardan yüzüme odaklanmışlardı.
Jongin sinirliydi.Bunu bakışlarından,duruşundan ve istemsizce kaşlarının çatılmasından anlayabiliyordum.Fakat bunu umursamıyordum.Ve Park Chanyeol ise dünya yansa umurunda değilmiş gibi sadece bana bakıyordu.
"Aldırdığımıda nereden çıkardınız?"dedim ve onları alayla süzdüm.Jongin bu hareketim üzerine aniden kapıyı itmiş ve içeri girmişti.Ve tabiki de onun kuyruğu olan Park Chanyeol'da onu takip etmişti.Ne hakla odama böyle dalabiliyordu?Hemde bu haldeyken.Bu kadar rezil bir durumdayken...
"Sen..."dedim."Adımlarını hemen durdur."Bunu söylememle birlikte ikiside bana dönmüş ve aynı anda kollarını göğüslerinde birleştirmişlerdi.Ah hadi ama!Bu iki salak ne zamandır ikiz gibi davranıyordu?
"Geleceğini söylemene rağmen gelmedin."dedi.Kapıyı kapatmış ve bavulumdan bir pantolan almıştım.Onu umursamayacağımı defalarca söylememe rağmen her defasında sinirlerimi bozmasına izin veriyordum.Ve buna artık bir dur dememin zamanı geldiğini seziyordum.
"Gelmek istemedim."dedim.Chanyeol tek kaşını kaldırıp ilk önce bana sonrada Jongine bakmıştı.Aramızdaki ilişkiyi çözmeye çalışıyormuş gibi bir hali vardı.Ve şuanda onun bu Sherlock Holmesculuğu beni acayip bir şekilde geriyordu.
"Gelmek istemedin..."Jongin sanki bunu sindirmeye çalışıyormuş gibi sözlerimi tekrar etmişti.Ve Chanyeol'un bakışları normallikten çok ama çok uzak bir hal almaya başlamıştı.
"Seni sanki bir yerlerden hatırlıyor gibiyim."dedi.Kalp atışlarımın hızlandığını hissediyordum.Yinede dışarıya oldukça hissiz bir görüntü çiziyordum.
"12 saat önce benimle flört eden sendin.Bu kadar çabuk unutmana şaşırdım."Chanyeol güldü.Jongin ise hala sindirmeye çalışıyormuşcasına sessizce bana bakıyordu.Benim hakkımda bir şeyleri anlamaya çalışıyordu.Ve anlayamamak onu delirtiyordu.
"Öyle değil."dedi."Uçaktada tanıdık bir şeyler vardı.Ve şimdide bu var.Mesleğin ne?"Chanyeol'un söylediği bu şeyle öylece donarken Jongin'de meraklı bakışlarını bana yöneltmişti.Anılarımı gözden geçiriyordum.Hiçbir zaman mükemmel bir hafızaya sahip biri olmamıştım.Fakat beynimin bana o görüntüleri sunması için zorluyordum.
1 sene önce.
Bir reality şovda Chanyeol'un kulaklığını düzeltiyordum.
Ve Chanyeol bana çapkınca göz kırpıyordu.
Siktir!
Bunu hatırlamasına imkan yoktu.Bu imkansızdı.
"Öğretmenim."dedim.Dudaklarımdan neden bu mesleğin döküldüğünü bilmiyordum.Fakat bu mesleğin hiçbir şekilde mantıklı bir yanı olmadığını biliyordum.
"Öğretmen mi?"dedi.İkiside aynı anda.Şaşkınlıkları yüzlerinden okunabiliyordu.Ve ben şuanda gerilmiştim.Acayip bir şekilde gerilmiştim.
"Bunda bu kadar şaşılacak ne var?"dedim.
"Öyleyse Amerika ne işin var?"bunu Jongin sormuştu.Ve benim hakkımda bir şeyleri samimi bir şekilde merak ettiğini ilk kez fark etmiştim.Çünkü gülümsüyordu.Gülümsüyor ve cevap vermemi bekliyordu.Ve beni bu soruya cevap vermekten çalan telefonum kurtarmıştı.
"Bir dakika..."dedim,sevincimi belli etmemeye çalışarak ve beni her zaman en zor durumlarda kurtaran en yakın arkadaşıma gitmeden bir hediye alacağıma kendi kendime söz verdim.
"Efendim bebeğim.."dedim,bakışlarımı onlardan tamamen ayırmış ve masaya odaklamıştım.
"Bebeğim mi?Bebeğim mi?Az önce telefonu yüzüme kapattın seni piç."Baekhyun'un şuanda okyanusları yüzerek aşıp beni öldürmek istediğini sezebiliyordum.Ve şuanda yüzümdeki aptal gülümsemeyi korumak için acayip bir şekilde zorlanıyordum.
"Seni sonra arayacağımı söylemiştim."
"Neden ben sonra aranıyorum?O piçlere söyle odadan çıksınlar ve seninle rahat rahat konuşalım."Baekhyun'un bunu söylemesiyle birlikte gözlerimi devirmeme engel olamazken bakışlarımı Jongin'e çevirdim ve asla tahmin edemeyeceğim bir manzarayla karşılaştım.Chanyeol sanki Jongin'e destek olmak istercesine omzunu sıkıyordu.Ve Jongin ellerini yumruk yapmış bir şekilde tepkisizce aynaya bakıyordu.
"Baek seni sonra arayacağım.Cidden şuan konuşamıyorum."Oldukça ciddi bir ses tonuyla söylediğim bu cümleden sonra Baekhyun okkalı bir küfür savurup telefonu yüzüme kapatırken bakışlarım hala Jongin'in üzerindeydi.Neden böyle davrandığını anlamıyordum.Ve neden bu kadar peşimde dolandığınıda.Sanki onunla rolleri değişmiş gibiydik.
Kendimi ünlü bir oyuncu gibi hissediyordum.
Ve onunda kendini bir gazateci gibi hissettiğine emindim.
"Tekrar soruyorum.Neden buradasınız?"dedim ve ikisininde bakışlarının yeniden bana dönmesini sağladım.Jongin tanımlayamadığım bir bakışla bana bakıyordu.Ve hiçbir şeyi anlamlandıramamak sinirlerimi bozuyordu.
"Seninle konuşmam gerekiyor."dedi.Ses tonu yumuşaktı.Her zamanki alaycı tonun aksine bu ton beni şaşırtmış ve içimde anlamsızca bir düğüm oluşmasını sağlamıştı.Ve şuanda tam gözlerimin içine bakmasıda hiç ama hiç yardımcı olmuyordu.
Tereddütle "Tamam."dedim.Bunu söylememle birlikte Chanyeol başıyla ufak bir selam vermiş ve hızlı bir şekilde odadan çıkmıştı.Şuanda yalnızdık.Ve Jonginde bende ne yapacağımızı bilmiyorduk.
"Oturmak ister misin?"dedim ve ona odada eşyalarımın işgal etmediği tek boş sandalyeyi gösterdim.Gergindi.Şuanda benim aksime çok daha fazla gergin olduğunu sezebiliyordum.Ve onun benden daha gergin olması nedense benim daha da rahatlamamı sağlıyordu.
"Sadece özür dilemek istedim."dedi.Kaşlarımın istemsizce havaya kalkmasına engel olamamıştım.Özür mü dileyecekti?Ah hadi ama!O Kim Jongin'di.Benimle deli gibi kavga eden ve her üç lafından ikisinde beni dava etceğini söyleyen Kim Jongin'di.Ve şimdi benden özür mü dileyecekti?
"Senin hakkında yanlış izlenime kapıldım.Bana param için yaklaştığını düşündüm.Hatta komik bulabilirsin ama gazeteci olduğunu bile sandım.Fakat biraz daha düşününce ve havaalanında yaptığın o şeyi görünce sana haksızlık ettiğimi anladım.Bugün'de seni bu yüzden yanıma çağırmıştım zaten."Boğazımda bir şeylerin düğümlendiğini hissediyordum.Bütün varsayımları doğruydu.Ve o şuanda benden içtenlikle özür diliyordu.Berbat biriydim.Karşımdaki adam bile benden daha iyiydi.Ve ben kesinlikle berbat biriydim.
"Sorun değil..."dedim,sesim güçlükle çıkmıştı.Ve şuanda tamamen çökmüş durumdaydım.
"O zaman sanırım gitsem iyi olacak."
"Sanırım.."Söyleyecek bir şeyim yoktu.Şuanda onunla karşılaştığımızdan beri en normal konuşmamızı yaşıyorduk ve bu konuşmanın beni bitirdiğini hissediyordum.
Yavaşça ayağa kalktı ve bana elini uzattı.Uzattığı eli tereddüt etmeden sıkmış ve ten temasıyla vücuduma ani bir elektrik akımının yayılmasına engel olamamıştım.Ve sadece basit bir "Görüşürüz."diyerek yanımdan ayrılmıştı.Sorun şuydu ki ben artık görüşmek istemiyordum.
Çünkü suçluluk ruhuma bir ok gibi çoktan saplanmaya başlamıştı.
...
Jongin'in Bakış Açısı
Kyungsoo'nun odasından dışarı çıkar çıkmaz Chanyeol'un bana attığı meraklı bakışlarla karşılaşmıştım.Fakat şuanda ne açıklama yapacak,ne de soruları kaldırabilecek durumdaydım.
Kafam çok karışıktı.Kendimi 7 yıl geriye gitmiş gibi hissediyor ve canımın birazda olsa yanmasını engel olamıyordum.Gerçektende berbat bir haldeydim.
"Eee...Neler oldu?"dedi Chanyeol sesinde gizleyemediği büyük bir merakla.Koridorda yan yana yürüyor ve onun meraklı bakışlarına bakmıyordum.Cidden şuanda sadece uyumak istiyordum.
"Ondan özür diledim."dedim asansörün düğmesini basıp gelmesini beklerken.Chanyeol'un şuanda ağzının beş karış açık kaldığını biliyordum.Ve bir şey sormaması için dua ediyordum.
"Ne?Delirdin mi sen?Buraya ne için geldiğini unuttun mu?Aklını kaçırmış olmalısın..."
"Chanyeol lütfen..."
"Dostum ona mesleğini sorduğumuzda öğretmenim dedi.Lanet olası bir öğretmen olduğunu söyledi..."Chanyeol sinirle güldü ve benden önce asansöre bindi.Onun bu sözleriyle nefes alamadığı hissediyordum.Tamam sorun değildi.Bunu kaldırabilirdim.
"Bu benim sorunum..."dedim,oyuncu olmam sayesinde şuanda yüzümü ifadesiz tutmayı başarabiliyordum.Fakat Chanyeol benim aksime delirmiş gibiydi.
"Sorunlarının canı cehenneme.Orada ondan özür dilemekten başka bir şey yapmalıydın..."
"Ben..yapamadım.."
"Lanet olası onu tanıdığını söylemek çok mu zor?"Gözlerimin dolmasını engellemeye çalışıyordum.Ve bu lanet olası asansörden inmek istiyordum.
"Zor.."
"Kai.."dedi.Bana lakabımla seslenmişti.Ve şuanda çok duygusal bir konuşmanın içine girmek üzere olduğumuzu görebiliyordum.
"Dur Chanyeol."dedim."Bu konuşmayı yapmak istemiyorum.Evet orada özür dilemek yerine onu tanıdığımı söylemeliydim.Fakat beni hatırlamasını istiyorum.Anlıyor musun?"Chanyeol derin bir nefes aldı ve asansörün kapıları açılmasıyla kendini dışarı attı.Onun bana inanamadığı biliyordum.Fakat ben tek bir şeye inanıyordum.
Hatırlayacaktı.
Ve hatırladığı zaman asıl oyun başlayacaktı.