-LUHAN-
'Sevgili Do Kyungsoo.Umarım o sıska parmaklarınla bana mesaj yazmadığın her saniye parmakların daha da sıskalaşır.Ve umarım penisin bana verdiğin umudun büyüklüğü kadar büyüyüp kıçına kaçar.Senden ayrılıyorum...Bana bu kadar süre mesaj atmadığın için senin beni çoktan terk etmiş olduğunu biliyorum.Ama yinede senden ayrılıyorum.Siktir git.Umarım cehenneme gidersin ve zebaniler tarafından becerilirsin."
Bu mesajı göndermemin üzerinden 2,Oh Sehun'un sürekli kıçımın dibinde dolaşmaya başlamasının üzerinden 3 gün geçmişti.Ben ise bu 3 gün boyunca yataktan çıkmamış ve depresyonumu en ağır şekilde yaşamaya çalışmıştım.Ama imkansızdı.Oh Sehun denilen velet dibimden ayrılmazken ve sürekli konuşurken bu imkansızdı.En ağır depreyonumu sinir krizine dönüştürebilen tek kişiydi.Ve depresyondaki halim sinirli halimden çok daha iyiydi.
"Günaydın gün ışığım..."Yorganımı kafama kadar çekmiş bir şekilde öylece yatarken onun sesini duymamla dudaklarımdan ufak bir küfürün dökülmesine engel olamamıştım.Oh Sehun'u 2 haftadır tanımama rağmen o evimin yedek anahtarını yaptıracak kadar cesaretli bir piçti.Ve beni deli etmesinin en büyük nedeni buydu.
"Hadi ama prenses..Sabah oldu.."
"Sikeyim..Evimden defol.."Hala yatağımda uzanırken ona sinirli bir şekilde bağırdığımda kıkırdadı ve yatağımın kenarına oturup burnuma kadar çektiğim örtüyü çekiştirmeye başladı.
"O yatakta daha ne kadar kalmayı düşünüyorsun?"
"Sonsuza kadar.Peki ya sen?Evime daha ne kadar izinsiz girmeyi planlıyorsun?"
"Sen beni polise şikayet edene kadar."Kendini geriye doğru attı ve ellerini ensesinde birleştirip bana bakmaya başladı.
"Seni polise şikayet etmememin tek nedeni öğrenci olman biliyorsun,değil mi?"
"Biliyorum.Sanırım ilk defa öğrenci olduğum için mutluyum.."Yavaşça başını bana çevirip kocaman bir şekilde gülümserken yorganı tekrar burnuma doğru çektim ve kızarıklığımı saklamaya çalıştım.
Evet...Oh Sehun tam bir baş belasıydı.Aynı zamanda hayatım boyunca tanıdığım en piç insandı da.Ama Oh Sehun tüm bunların aksine mükemmel bir gülümsemeye sahipti.Ve o bana ne zaman gülümsese yanaklarıma kırmızının en koyu tonunun yerleşmesine engel olamıyordum.
"Hey..Gene mi kızardın sen?"Sıkıca kavradığım yorganı aşağı çekmeye çalışırken yorganı daha da sıkı kavradım ve yüzümün gözükmesini engelledim.
"Siktir git Sehun.."
"Gidemem..Biz sevgiliyiz unuttun mu?"Evet..Piçliğinin ve sinir bozucu olmasının yanı sıra Oh Sehun birden bire kendini benim sevgilim ilan etmişti.Ve ona göre ben dünyanın en şanslı insanıydım.Çünkü yine ona göre onun gibi yakışıklı birine sahip olmak hiç ama hiç kolay değildi.Ayrıca yine ve yine ona göre ona sahip olduğum için her gün Tanrı'ya dua etmeliydim.
"Kendin mi gidersin?Yoksa tekmeleyerek mi seni yataktan atmalıyım?"
"Çok tatlı..Tıpkı evli çiftler gibi."Ufak bir şekilde kıkırdayıp bir koluyla beni kendine çekerken ona kocaman gözlerle baktım ve pişkinliğini hayretle izledim.Ne söylersem söyleyim gitmiyordu.Ne yaparsam yapayım beni yeniden kollarının arasına alıyordu ve hiç bırakmayacakmış gibi tutuyordu.Fakat biliyordum ki o daha çocuktu.Gözlerindeki pırıltıdan bunu anlayabiliyordum.Sevgisi saftı ve aşkı gerçekti.Yine de bir gün sıkıldığında ilk bırakacağı kişi ben olacaktım.
"Çocuksun.."dedim yavaşça koluna vururken."Daha çocuksun Sehun..."Gülümsemesi yavaşça yüzünde dondu ve tam gözlerimin içine baktı.Gözlerinde büyük bir ciddiyet aynı zamanda büyük bir muziplik vardı.Ve yüzü sanki yavaşça yüzüme doğru yaklaşıyordu.
"Gerektiğinde tam bir erkek olabilirim Luhan.Sana göstermemi ister misin?"Yüzünü biraz daha yüzüme doğru yaklaştırdı ve bu hareketi gözlerimin aptalca irileşmesini sağladı.Bakışları dudaklarımdaydı.Biraz önce omzumu kavrayan eli belime doğru inmişti.
"Sakın bir santim bile yaklaşayım deme..Yoksa.."
"Yoksa ne?"
"Yoksa,yoksa.."Kıpkırmızı olduğumu biliyordum.Kalp atışlarımın durdurulamaz bir şekilde hızlandığını da hissediyordum.Fakat şuanda tüm bunlara anlam veremiyordum.Neden onun dudaklarına bakarken bile heyecanlanıyordum?
"Merak etme Luhan..Sana bir santim yaklaşmayacağım.."Bakışları yavaşça bakışlarıma çıktı ve muzip bir şekilde gülümsedi.
"Sana iki santim yaklaşacağım."Ve aniden dudaklarını dudaklarıma bastırdığında ise kalp krizi denen şeyi şuanda geçirmezsem bir daha geçiremeyeceğimi düşünüyordum.Bu öpüşme değildi.Çünkü dudakları dudaklarımı kavramamış ve sadece ufak bir baskı yapıp çekilmişti.Fakat bu ufacıcık baskı bile şuanda kalbimin yerinden çıkacak kadar atmasını sağlamıştı.
"Biliyor musun?"dedi."İlk öpücüğümü sana verdim."Bakışlarım yavaşça bakışlarına kaydı ve biraz önce çırpınan kalbim yavaşça tekledi.Hiçbir şey söyleyemiyordum.Sadece onun biraz önce ciddi hali yerine şimdiki çocuksu haline bakıyordum.Yanakları kırmızıydı ve gözlerindeki pırıltılar hiç kaybolmayacakmış gibiydi.Yakışıklıydı.Oh Sehun şuana kadar gördüğüm en yakışıklı aynı zamanda en çocuksu erkekti.Ve kalbimin bu şekilde atmasını sağlayan ikinci kişiydi.
"Eehh Luhan..Ben..Şey..Bir şey soracaktım.."
Bakışlarını bakışlarımdan çekip yavaşça benden uzaklaşırken onun utangaçca çarşafa bakmasını ve ensesini kaşımasını izledim.Birden benden uzaklaşmasını ve bu şekilde davranmasını garip bulmuştum.Fakat onun uzaklaşmasıyla yavaşça bende doğrulmuş ve meraklı gözlerle ona bakmaya başlamıştım.
"Sor..."
"Iımm şey..ya ben diyecektim ki.."Bakışlarını yavaşça bana doğru çevirip sonra tekrar çarşafa baktığında ise içimdeki merakın git gide alevlendiğini hissediyordum.Çünkü Oh Sehun'un kırmızının en koyu tonuna büründüğü ilk seferdi.Ve sanırım bu kaçıramayacağım kadar özeldi.
"Bana istediğini sorabilirsin.."Yavaşça benden biraz daha uzaklaşıp bu sefer gözlerimin tam içine bakarken bu cümleyi söylememeyi dilemiştim.Çünkü sorduğu soruyla onu güzel bir tekmeyle yataktan atmış ve yere düşmesini sağlamıştım.
"Imm öyle mi? Tamam o zaman..Acaba biz ne zaman sevişiriz?"
"Çocuksun Oh Sehun!Çocuksun ve beni deli ediyorsun.."Hızlı bir şekilde yataktan kalkıp onun yerden kalkmasına bile yardım etmeden içeriye doğru yürümeye başladığımda ise arkamdan bağırarak söylediği cümle ile gülümsememe engel olamamıştım.
"Sevgiliye çocuk denmez...Sensin çocuk..."
-BAEKHYUN-
"Dene.."dedim gözlerimde tehlikeli pırıltılarla Chanyeol'a bakarken."O kadınla o uçağa binmeyi dene.Sonra da neler olacağını gör.."Chanyeol dehşetle gözlerini açtı ve zoraki bir şekilde gülümsedi.
"Bunun sadece bir iş gezisi olduğunu biliyorsun..Sadece bir süreliğine.."
"Hadi dene.."Ellerimi göğsümde birleştirdim ve tam gözlerinin içine baktım."O uçağa binmeyi dene Chanyeol..Ve o uçaktan sağ çıkabilecek misin gör."
"Ama anlaşmayı çoktan imzaladım..O çekime gitmem gerekiyor Baek.."Ses tonu yalvarır gibiydi ve yavaşça bana doğru yaklaşıp ellerimi kavramıştı.Gözlerimin tam içine bakıyordu.Fakat ben onun bu yavru köpek bakışlarına kanmamaya kararlıydım.
"Tamam."dedim oldukça sakin bir ses tonuyla.Gözlerimdeki tehlikeli pırıltılar hala orada duruyordu ve bakışlarımla kafatasında onlarca delik açıyordum.
"O çekime git.Ama o çekime gittiğin an seni terk edeceğim Park Chanyeol.Uyarmadı deme.."Yavaşça yerimden kalkmaya yeltendim fakat elimi sıkıca kavrayıp beni kendine çekmesiyle tekrar yerime oturdum.Gözlerime anlayamadığım bir derinlik ve heyecanla bakıyordu.Ve ben bu bakışının nedenini dudaklarından dökülen cümlelerle daha yeni kavrıyordum.
"Kıskanıyorsun.."dedi."Beni kıskanıyorsun Baek..."Sesinde katıksız bir heyecan ve neşe vardı.Bu ses tonu hoşuma gitmişti.Fakat yinede dudaklarıma yerleşmeye hazır olan gülüşü geriye göndermiştim.
"Evet kıskanıyorum..Ve sen kıskandığımı bile bile o uçağa binersen neler olacağını düşünebiliyor musun?"
"Uçağı mı bombalarsın?"
"Belki..Ya da seni cidden terk ederim.Bu daha iyi olur sanırım.."
"Hayır.."dedi.Yüzünde aptal bir gülümseme vardı ve ellerimi sıkıca tutuyordu."Beni artık terk edemezsin Baekhyun.Çünkü çoktan ikinci aşamaya geçtin.Şuanda bana aşık olma aşamasındasın.Ve beni terk edersen acı çekeceksin.Şuanda sahiplenme aşamasındasın Baekhyun."
"Peki ya sen?"dedim gözlerinin içine bakarak."Sen hangi aşamadasın?"
"Ben çoktan sana evlenme teklifi etme aşamasına geldim Baek.Sadece senin aşamaları tamamlamanı bekliyorum."Yanaklarımın aptalca kızarmasını engelleyemeyip yavaşça omzundan iterken beni kendine doğru çekti ve dudaklarını çeneme bastırdı.
"O çekimlere gitmeyeceğim.."dedi."Ama bundan sonra senin yanına benden başka kimsenin yaklaşmasına izin vermeyeceğim..Çünkü sen benimsin."Gülümsememe engel olamayıp onun yaptığı gibi bende onun çenesine bir öpücük bırakırken ekledim.
"Ve sende benimsin."
-JONGIN-
Birini uyurken izlemek demek onu en savunmasız haliyle görmek demektir.Hiçbir yalan,hiçbir kibir olmadan karşında boylu boyunca uzanır.Etraftaki tek ses onun düzenli nefes alışverişleridir.Ve etraftaki tek ışıltı onun uyurken bile ışıldamayı başaran bedenidir.Geceni karanlıktan kurtarıp onu aydınlık kılar.Ve o an,ona baktığın her an aynı şeyi düşünürsün.Dünyadaki en masum insana sahibim.Dünyadaki en savunmasız insana sahibim.Ve dünyadaki en güzel insana sahibim.
Kyungsoo'yu daha önce sadece bir kere uyurken izleyebilmiştim.Sadece bir kere göz kapaklarının titreşmesine ve düzenli nefes alışverişlerine şahit olabilmiştim.Ve sadece onu bir kere hissedebilmiştim.İlk gerçek öpücüğümüz , son gerçek öpücüğümüz olmuştu.İlk sevişmemiz,son sevişmemiz.olmuştu.Ve ona sadece ilk ve son defa seni seviyorum diyebilmiştim.Bu yüzden ne ilkimi ne de sonumu onunla yaşamak istiyordum.Onun sadece her anımda olmasını istiyordum.Onu sadece daha fazla hissetmek istiyordum.Bu sefer onu gerçekten tanımak istiyordum.Geçmişin canı cehennemeydi.İlk öpüşmemizi,ilk sevişmemizi,ona ilk seni seviyorum diyişimi silmeye hazırdım.Sadece onu istiyordum.Sadece onu..
Yavaşça kıpırdandı ve ben kalp atışlarımın hızlanmasına engel olamadım.Ben Kim Jongin ilk defa kendimi bu kadar cesaretsiz hissediyordum.İlk defa bu kadar zayıf ve ilk defa bu kadar savunmasız hissediyordum.
Yavaşça gözlerini araladı.Ve ben sadece kaskatı kesildim.Onu sadece uyurken görmüştüm ve hep uyandığında nasıl göründüğünü merak etmiştim.Şuan karşımdaydı ve uyku mahmuru suratıyla bana bakıyordu.Gördüğüm en güzel manzaradan bile daha güzeldi.Ve ben onun uyku mahmuru suratına baktıkça ondan başka kimseyi sevemememin nedenini daha iyi kavrıyordum.
"Neredeyim.."Yavaşça yattığı yerden doğruldu ve ben onun doğrulmasıyla yavaşça kendime geldim.Boş gözlerle çoktan bana bakmaya başlamış ve açıklama yapmamı bekliyordu.Onun dün geceyi hatırladığını biliyordum.Bunu bana olan bakışlarından anlayabiliyordum.Fakat defalarca ne konuşacağımı düşünmeme rağmen şuan aklımı toparlayamıyordum.
"Günaydın.."dedim fısıltıyla.Onu getirdiğim yer bir dağ eviydi.Şehirden oldukça uzaktı ve kimsenin bizi bulamayacağı bir yerdi.
"Neredeyim diye sordum."dedi.Sesi sertti ve hızlı bir şekilde ayağa fırlamıştı.
"Seni kaçırdım.Eğer beni dinleseydin buna gerek kalmayacaktı."Yüzüme aptal bir gülüş yayılmıştı.Şuanda bana oldukça şapşal ve oldukça şaşırmış bir şekilde bakıyordu.Ve o bana bu kadar büyük gözlerle bakarken yüzümdeki gülümsemeyi silemiyordum.
"Sadece konuşalım Kyungsoo."dedim."Bu sefer gerçekten birbirimizi dinleyelim."
"Seni görmek istemediğimi söyledim.Bunun neresini anlamıyorsun..."Bakışlarında acı vardı.Fakat şuanda benimle konuşmak istediğini o bakışlardan anlayabiliyordum.Onunda ihtiyacı vardı.Tıpkı benim ona ihtiyacım olduğu gibi onunda bana ihtiyacı vardı.
"Sadece oturamaz mısın?"dedim ve yavaşça ayağa kalktım.Ses tonumun yalvarır gibi çıkmasını umursamıyordum.Tek istediğim şey beni dinlemesiydi.Birazda olsa beni dinlemesi...
"Jongin...Sadece beni rahat bırakamaz mısın?Sadece bir süre..Farkında değil misin?Bunun ne kadar acıttığını göremiyor musun?"Aramızda sadece 5 adımlık bir mesafe vardı.Ona ne kadar sarılmak istesemde bu mesafeyi kapatamıyordum.Buna cesaretim yoktu..Onun beni itmesini kaldırabilecek gücüm yoktu.
"Biliyorum.."dedim."Ne kadar acıttığını biliyorum..Ama sadece yarım saat Soo.Sadece beni dinle.."
"Seni bir kere dinledim Jongin..Seni dinledim ve sana inanmayı denedim.Ama sen.."
"Evleniyorum.."dedim aniden.Cümlesini tamamlamadı ve dolu gözlerle bana bakmaya başladı.Söylediğim şeyi kavramaya çalıştığını biliyordum.Fakat şuanda oldukça şok olduğunuda görebiliyordum.
"Ne?"
"Evleniyorum ve bunu durdurmak senin elinde.."Gözlerinden bir damla yaş süzülüp elinin tersiyle o yaşı silmeye çalışırken birkaç adımda aramızdaki mesafeyi kapattım ve ellerini kavradım.
"Dokunma bana..Sakın bana dokunma.."Ellerini bırakmıyordum ve onun kurtulmak için çabalamasını umursamıyordum.Çünkü biliyordum ki bu sefer ellerini bırakırsam onu tamamen kaybedecektim.Ve bu sefer ellerini bırakırsam hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı.
"Hayır.."dedim."Bu sefer olmaz.Bu sefer beni dinlemek zorundasın."
"Jongin.."dedi.Gözlerinden yaşlar süzülmeye devam ediyordu ve biraz önce kurtulmaya çalıştığı ellerimi sıkıca kavramıştı.
"Soo...Ben seni seviyorum.Ben seni çok seviyorum."Gözyaşlarının dökülme hızı daha da artmıştı ve bakışları sadece bakışlarıma odaklanmıştı.
"Ben.."dedi.Parmaklarımı yavaşça dudaklarına bastırdım ve konuşmasını engelledim.Çünkü biliyordum ki bunu şimdi yapamazsam bir daha hiç yapamazdım.Ya şimdiydi.Ya da hiçti.
"Ben satın alındım Soo.."dedim zorlukla."Ben satın alındım."
Ve Soo daha fazla dayanamayıp hıçkırıklara boğularak ağlamaya başladığında ona sıkıca sarıldım ve dudaklarımdan fısıltı şeklinde şu cümlenin dökülmesine izin verdim.
"Sana ihtiyacım var Soo...Sana ihtiyacım var."