Sadece yıldızların aydınlattığı gecede onu takip ederken göğsümün git gide sıkıştığını hissediyordum.Bu his inanılmazdı.Bu his yakıcıydı.Ve bu his en karanlık gecede bile yolumu bulabilecekmişim gibi hissettirmeye başlamıştı.Bakışlarımı gergin sırtından ayıramıyordum.Gözlerimle onu tekrar takrar inceliyor ve anlamaya çalışıyordum.
Neden?Neden şimdi buradaydı?Neden beni peşinden sürüklüyordu?Ve neden ben bu lanet olası oyundan vazgeçmemiştim?
Aniden durdu ve yavaşça bana döndü.Dallarının neredeyse gökyüzüne eriştiği bir ağacın altındaydık.Ve ay ışığı yüzünü aydınlatıyordu.Güzel bir manzaraydı.Çok ama çok güzel bir manzaraydı.Fakat bunu güzel bulmamam gerektiğini biliyordum.Onunla ben bir oyunun içerisindeydik.Onunla ben aynı kutuplardık.Ve ne zaman birbirimize yaklaşsak birbirimizi itiyorduk.
Asıl acınası olan ise o hatırlamam için çabalarken benim onun çabalayışını izlememdi.Ve lanet olası tek bir kelime etmememdi.
"Neden buradasın?"dedi.Ses tonunu anlamlandıramıyordum.Ve ses tonu şuana kadar benimle konuştuğu hiçbir tondaki gibi değildi.Bir parça hayal kırıklığı vardı.Ve birazda bana sezdirmek istemediği bir kıskançlık.Ama yinede ifadesizdi.Duygudan yoksundu.Gözlerindeki sinirliliğin aksine oldukça sakindi.
"Sen neden buradaysan bende onun için buradayım Jongin."
"Beni takip ediyorsun."Normalde açık bir kitap gibi olan ben şuanda hiçbir duygumu belli etmiyor ve onun bana takındığı tepkisizliğin aynısıyla ona bakıyordum.
Onu takip ediyordum.
Onun her hareketini biliyordum.
Onu hatırlıyordum.
Ama o bunların hiçbirini öğrenemezdi.Çünkü eğer öğrenirse savunmasız duruma düşerdim.Ve eğer öğrenirse o zaman oyun tamamen onun lehine dönerdi.
"Seni neden takip edeyim ki?"Gözlerine anlamlandıramadığım bir kararlılık yerleşti.Bu ifade beni öptüğü gece yüzünde olan ifadeyle aynı ifadeydi.Fakat benim ifadem bu sefer şaşkın değil,oldukça bilinçliydi.
"Beni takip ediyorsun çünkü benim hakkımdaki her şeyi öğrenmek istiyorsun,beni takip ediyorsun çünkü ..."
"Çünkü seni aptal bir şekilde takıntı haline getirdim.Seni takip ediyorum çünkü bu lanet yerde sadece senin dokunuşun bana kendimmişim gibi hissettirdi.Seni takip ediyorum çünkü beni öptün..Ve bu öpücük benim hoşuma gitti."Jongin'in gözleri şaşkınlıkla irileşmişti ve söylediğim şeylerle kaskatı kesilmişti.
"Bunları mı söyleyecektin Jongin?"dedim.Sesimdeki alay kırıntısını sezmişti.Fakat yinede hala biraz önceki söylediklerimin etkisinde olduğunu görebiliyordum.
"Sen.."dedi.Kelimelerini toparlayamıyordu.Sadece öylece durmuş bana bakıyordu.Fakat ben bu lanet göreve başladığımdan beri ilk defa bu kadar kendimi kararlı hissediyordum.
"Ne zamandır kendini bu kadar önemli görüyorsun Jongin?"
"Ne zamandır başkalarının hisleri hakkında bu kadar kolay tahminde bulunabiliyorsun?"Bakışlarındaki biraz önceki bocalama gitmiş ve keskin bir hal almıştı.Söylediğim cümlelerin ruhunun derinliklerine işlediğini biliyordum.Fakat bunu önemsemiyordum.Bunu önemsememem gerekiyordu.
"Luhan'la aranızda ne var?"dedi.Güldüm.Sorduğum hiçbir soruya cevap vermemişti ve şimdi bana bir soru soruyordu.Bencildi.Ve her zamanda bencil kalacaktı.
"Luhan'la aramdaki hiçbir şey seni ilgilendirmez.Benim hakkımdaki hiçbir şeyi merak etme.Çünkü ben senin hakkındakileri merak etmiyorum.Senin sandığının aksine her dakika seni düşünmüyorum. Neden bu kadar egoistsin Jongin?Neden sorduğum hiçbir soruya cevap veremeyecek kadar acizsin?"Bana doğru birkaç adım attı ve tam önümde durdu.Gözlerindeki kızgınlığı artık çok daha net bir şekilde görebiliyordum.Ve onunda benim gözlerimdeki kızgınlığı gördüğünü biliyordum.
"Biliyor musun?"dedi.Gözlerimin tam içine bakıyordu ve sadece bir adım ötemdeydi.Onun bu şekilde bana yakın olması ile öpüştüğümüz geceyi düşünmeme engel olamamıştım ve bakışlarım aniden dudaklarına kaymıştı.
"Benim hakkımda ne düşündüğün umrumda bile değil.Ben bencilim.Ve neye sahip olmak istersem onu alırım.Ve şuanda ne istiyorum biliyor musun?"Bana doğru eğildiğinde bir adım gerilememe engel olamadım.Gözlerindeki sinirlilik gitmiş ve yeniden o korkutucu parıltılar yerleşmişti.
"Seni Soo..Seni istiyorum."Gülümsedim.Ve ona doğru açtığım mesafeyi tek adımımla kapattım.
"Beni istiyorsun.."dedim.Dudaklarına çapkın bir gülümseme yayıldı.Ve parmaklarını ensemdeki saçlarıma geçirdi.
"Evet seni..Seni hissetmek,sana sahip olmak istiyorum."Aşama birdeydik.Hissetmek ve sahip olmak diye bir şey yoktu.O bunların hiçbirini istemiyordu.O sadece görmek istiyordu.Sadece tepkimi görmek istiyordu.
"Tamam..."dedim,gülümsememe engel olamayarak.."Bana sahip olabilirsin.."bakışlarım onun arkasına odaklanmış ve yüzümdeki gülümseme git gide sinsi bir hal almıştı.
"Ama önce mücadele etmelisin.."Bakışlarımla arkasını işaret edip onun afallamasını izlerken o yavaşça arkasını döndü ve o tarafa baktı.
Biraz önceki kibirli halinden eser kalmayıp içimdeki kahkaha atma isteğini bastırdığımda ise Jongin'in omzuna çarptım ve onlara doğru ilerlemeye başladım.
Baekhyun ve Luhan'a.