BAEKHYUN-
Gözlerimi yavaşça araladım ve aniden başıma saplanan ağrıyla geri kapattım.Şuanda cidden kötü hissediyor ve neredeyse ölmemi sağlayacak baş ağrımı umursamamaya çalışıyordum.Fakat bunun imkansız olduğunu beynimin içinde çalan davullardan anlayabiliyordum.Cidden kötüydüm.Ve şuanda cidden kafamda kocaman bir boşluk vardı.Ve kafamda çalan davullar kafamdaki bu boşlukta yankılanıyordu.
Sonra aniden gözlerimi açtım.
Kafamda konser veren davullar aniden susmuş ve yerini çok daha farklı görüntüler almaya başlamıştı.Soo'nun fotoğraflarına bakışım,deli gibi içki içişim ve deli gibi ağlayışım.Sonra onun gelişi.Şarkı söylemeye başlamam,koltuğa çıkmam ve onu kıskandığımı söylemem.Onu sevdiğimi itiraf etmem...Hızlı bir şekilde yatakta doğruldum ve okkalı bir küfür savurdum.Ben ne yapmıştım?Kahretsin!Ben ne yapmıştım?Daha önce bir bardak içkiyi bile zar zor bitirip her zaman kendini kontrol altında tutan ben tamamen dibe vurmuştum.Kyungso bir daha yüzüme bakmayacaktı.Kyungsoo bir daha asla benimle konuşmayacaktı.
Gözlerimin dolmasını engellemeye çalışıp derin bir nefes alırken ellerimle yüzümü kapattım ve yavaşça yatağa oturdum.Tamam dedim kendi kendime.Tamam Baekhyun sorun değil.Sadece hatırlamıyormuş gibi yapailirdim.Onun karşısına çıkıp en iyi arkadaş gülümsememi gösterebilirdim.Kyungsoo anlardı.Kyungsoo beni bırakmazdı.Kyungsoo bu hayatta kalan tek yakınımdı.Beni bırakamazdı.
Yavaşaça ayağa kalktım ve kendimi biraz daha cesaretlendirerek odamdan çıktım.Ev sessizdi.Normalde Kyungsoo evde olduğu zaman evde mutlaka ses olurdu.En azından onun varlığını hissedebilirdim.Fakat bu sefer ses yoktu.Ev soğuktu ve bu soğukluk hava ile alakalı değildi.Yavaşça başımı uzattım ve salona göz gezdirdim.Dün gece çıkardığım fotoğraflar yoktu ve salon oldukça topluydu.Sanki dün gece hiç yaşanmamış gibiydi.Sanki dün gece ona deli gibi bağırıp,onu sevdiğimi söylememişim gibiydi.Her şey eski yerindeydi ve salondaki tek fark ise masada bana hazırlanmış olan kahvaltıydı.
Yeniden gözlerimin dolmasına engel olamadım.Kyungsoo şuana kadar bana hiç kahvaltı hazırlamamıştı.Hep bir şeyler yapan ve hep beni fark etmesi için çabalayan taraf ben olmuştum.Ve sonunda dayanamayıp patladığımda ise onun bu şekilde yapması adil değildi.Yavaş adımlarla masaya doğru yöneldim ve benim için bıraktığı nota uzandım.
"Bu gece eve gelmeyeceğim.Seni ne olursa olsun sevdiğimi unutma."yazıyordu.Beni seviyordu.Evet beni seviyordu.Fakat bu yeterli değildi.Artık yetmiyordu ve bu canımı daha da fazla yakmaktan başka bir boka yaramıyordu.Tamam dedim yeniden gözümden bir damla yaş süzülürken.En azından hala beni seviyordu ve vazgeçmemişti.Hep en azıyla yetinmiştim ve bu şekilde yetinmeye devam edecektim.Fakat bildiğim tek şey ise artık aramız hiçbir şekilde eskisi gibi olmayacaktı.
Çünkü ben dün gece en yakın arkadaşımı kaybetmiştim.
KYUNGSOO-
"Sen iyi misin?"dedi Luhan bana bir bardak su uzatırken.Olumlu bir şekilde başımı salladım ve onun siyah,rahat kanepesine daha da yayıldım.Bütün gece uyumamıştım.Bütün gece sadece Baekhyun'u düşünmüş ve bu yüzdende uyuyamamıştım.Sabah olduğunda ise hemen ona bir kahvaltı hazırlayıp kendimi evden dışarı atmıştım.
Baekhyun benim en iyi arkadaşımdı.Bu hayatta kaybedemeyeceğim tek kişiydi.Fakat dün söylediği o cümle ile aramızın asla eskisi gibi olmayacağını biliyordum.Yine de ondan asla vazgeçemeyeceğiminde farkındaydım.
"İyiyim.Oldukça iyiyim.."dedim bardağımı masanın üzerine bırakıp Luhan'ın yanıma gelmesi için hafifçe yana kayarak.Gidebileceğim hiçbir yer yoktu.Ve bu yüzdende bugün Luhan'a gelmeyi tercih etmiştim.Aynı zamanda çalıştığım yere oldukça yakın olan evi sayesinde fotoğrafları dergiye bırakma fırsatıda bulabilmiştim.
"Buraya gelmene şaşırdım.."dedi Luhan kollarını belime dolayıp başını göğsüme yaslarken.Yavaşça bende elimi beline dolamış ve birazda olsa onu kendime çekmiştim.Kafa dağıtmaya ihtiyacım vardı.Kafa dağıtıp kafamdaki Baekhyun'dan ve aklımı karıştırmaya devam eden Kim Jongin'den kurtulmaya ihtiyacım vardı.Birazda olsa son 1 ayda karışan hayatımı düzene sokmak istiyordum.Ve bunu nasıl yapacağımı hiç ama hiç bilmiyordum.
"Sadece kafam karışık.."dedim.Luhan yavaşça kafasını kaldırdı ve gözlerimin içine baktı."Sorun ne?"dedi oldukça ilgili bir ses tonuyla.Gözlerimin içine o kadar büyük bir aşkla bakıyordu ki gözlerimi kaçırmama engel olamıyordum.Luhan'a bunu yapamazdım.Luhan'ı yeniden incitemezdim.
"Seni kullanıyorum."dedim aniden gözlerimi sıkı bir şekilde kapatarak.Gözlerimi açamıyordum ve sadece tepkisini bekliyordum.Bana bağırmasını,burayı terk etmemi söylemesini hatta belkide bana vurmasını...Fakat Luhan bunların hiçbirini yapmıyordu.Ve ben yavaşça gözlerimi açarken o sadece dolu gözlerle bana bakıyordu.
"Sorun değil.."dedi yavaşça."Bunu daha öncede yapmıştın.."Onunla lise yıllarımızı hatırladım.Onunla sadece bir iddia için çıkmaya başlamamı ve sonra ona aşık olmamı...Ben kötüydüm.Ben herkesin canını yakan berbat biriydim.Ve en çok canının yakılması gereken kişide bendim.
"Luhan..."dedim.Kelimeler boğazımda düğümlenmişti ve gözlerim dolmuştu.Söyleyecek hiçbir şeyim yoktu.Böyle bir durumda ne söyleyebilirdim ki?Özür dilemem hiçbir şeyi değiştirmeyecekti.Onun sürekli canını yakıyordum.Ve bunu sadece bencilliğimden yapıyordum.
"Şişşt.."dedi yavaşça parmağını dudaklarıma bastırırken."Özür dilemene gerek yok.O zaman beni sevmiştin değil mi?Beni şimdide sevebileceğini biliyorum.Bu yüzden bu kadar uzun süredir bekliyorum."
"Peki ya sevmezsem?"dedim.İçimdeki aptal hissin farkındaydım.Onu sevemeyeceğimi biliyordum.İçimde bir şeyler alevlenmeye başlamıştı ve bu alevin sahibi Luhan değildi.Ve bu alevin beni yakıp kül edeceğini bilmeme rağmen bu aleve doğru koşmak istiyordum.
"Seveceksin Soo."dedi kendinden emin bir ses tonuyla."Beklememe değmiş olması için beni sevmen gerekiyor."Yavaşça gözlerimi kırpıştırdım ve bakışlarımı kaçırdım.Çünkü biliyordum ki onun bu kadar beklemiş olmasına değecek biri değildim.Ve aslada olmayacaktım.
...
Saatlerdir koltukla oturmuş ve tek kelime dahi etmeden öylece bekliyorduk.Luhan'ın kolları bana sıkı bir şekilde dolanmıştı.Ve başını göğsüme yaslamıştı.Düzenli nefes alışverişlerini hissediyordum.Ve elllerimi yavaşça saçlarında dolaştırıyordum.Şuanda oldukça derin düşünceler içinde olduğunun farkındaydım.Ve ikimizinde düşüncelerinin oldukça karmaşık olduğunu hissediyordum.Ben Jongin'i düşünüyordum.Fotoğrafların şuana kadar yayınlanmış olduğunu biliyordum.Ve onun şuanda nasıl bir ruh hali içinde olduğunu,imajını ne kadar zedelediğimi oldukça merak ediyordum.
"Uyudun mu?"dedim sessizliğe daha fazla katlanamadığımda.Luhan yavaşça başını kaldırdı ve bana her zamanki içten gülümsemelerinden birini gönderdi.
"Uyumadım.Bu gece burada kalacaksın.Değil mi?"
"Başka gidecek yerim yok."dedim Baekhyun'un şuanda ne halde olduğunu düşünmemeye çalışarak.Onu düşünmem demek kendimi odaya kapatıp deli gibi ağlamaya başlamam demekti.Ve benim şuanda en son istediğim şey buydu.
"Güzel.."dedi."Birlikte film izleriz ve sonra bir şeyler yaparız."Luhan'ın yüzünde masum bir ifade olmasına rağmen gözlerindeki pırıltıları görebiliyordum.Ve bu pırıltıların anlamını çok ama çok iyi biliyordum.
Onu kırmadan bu işten kurtulmam gerekiyordu.Ve bilmediğim tek şey ise bunu nasıl yapacağımdı.
"Luhan.."dedim sakince ve ne söyleyeceğimi düşünmeye başladım.Fakat tam o anda Tanrı'nın arada sıradada olsa beni sevdiğini ve izlediğini anlamıştım.Çünkü Luhan'ın bana beklentiyle bakan gözleri konuşmanın ortasında telefonumun çalmasıyla tamamen hayal kırıklığı ile dolmuştu.
"Efendim.."dedim kimin aradığına bile bakmadan telefonumu heyecanla cevaplarken.
"Sen bittin."dedi oldukça tanıdık bir ses.Ve ben o anda vücudumun tamamen buz kestiğini hissettim.
"Fotoğrafları senin çektiğini biliyorum."Nefes almayı unutmuştum.Bir şeyler söyleyecek gücü kendimde bulamıyordum.Jongin'in sesinde katıksız bir nefret vardı.Ve şuanda sinirle soluduğunu telefonun bu ucundan bile hissedebiliyordum.
"Ne fotoğrafından bahsediyorsun sen?"dedim zorlukla.Luhan bir şeylerin ters gittiğini anlamış ve bana endişeyle bakmaya başlamıştı.Ve şuanda bütün vücudum aşırı dozda adrenelinden dolayı titriyordu.
"Biliyorsun Soo..."dedi."Lanet olsun ki bunu biliyorsun."
"Ben hiçbir şey bilmiyorum."Oldukça yüksek bir sesle çıkışmış ve hızlı bir şekilde ayağa kalkmıştım.Luhan bu hareketimle sadece gözlerini kocaman açmış ve bana merakla bakmaya başlamıştı.Tamam dedim kendi kendime.Sonuna kadar inkar etmeliydim.Sonuna kadar inkarla bu işi kurtarabilirdim.
"Kim olduğunu biliyorum.."dedi.Sadece blöf yaptığını düşünüyordum.Kim olduğumu bilmiyordu.Onun için sadece aptal bir hastanede öpüştüğü ergen bir çocuktan ibarettim.Daha fazlası olamazdım.Onun hakkımda bildiği hiçbir şey olamazdı.
"Beni tanımıyorsun.."dedim.Jongin ufak bir kahkaha attı ve "Seni tandığımı sana ispatlayacağım.Sadece yanıma gel."dedi.Kafam oldukça karışmıştı.Neden bahsettiğini,ne yapmaya çalıştığını anlayamıyordum.Fakat daha sonra söylediği cümle ile blöf yapmadığını çok ama çok iyi anlayabiliyordum.
"Ve Soo gelirken gazeteci kimliğini dışarıda bırak."dedi.Ve sözlerine "Çünkü onu burada görmek istemiyorum."diye devam etti.Ben ise o anda tek bir şeyi düşünüyordum.
Kim Jongin'i aptalca çekilmiş fotoğraflarla alt etmemin yolu yoktu.
Daha doğrusu Kim Jongin'i hiçbir şekilde alt etmemin yolu yoktu.
Tamamen dibe batmıştım.
Ve bu savaşın kazananı çoktan belliydi.
Kim Jongin.