Gerçek ben şuanda büründüğüm kimlikten farklıydı.Gerçek ben asla meydan okumaz ve asla oyun oynamazdı.Gerçek ben bir kedi kadar uysal ve sevilmeye muhtaçtı.Fakat tüm bunlara rağmen gerçek beni tanıyan hiç kimse şuana kadar beni sevmemişti.Bu yüzden hep sahte kimliklerin arkasına sığınmıştım.Ve belkide sırf bu yüzden her zaman farklı kimliklere bürünebileceğim gazeteciliği seçmiştim.
Adımlarımı biraz daha hızlandırdım.Evet Jongin'e bugün gerçek kimliğimi gösterecektim.Diğer insanların aksine Jongin'in aslında bu kimliğimi seveceğini bildiğim için bunu yapacaktım.Çünkü Jongin sahteydi.Ailesi olup olmadığı bile bilinmeyen bir medya oyuncusuydu.Aynı zamanda da yaralıydı.Ve ben her ne olursa olsun kimi yaralarsam yaralayım bunu yapacağıma söz vermiştim.
Yavaş ve sakin adımlarla otobüse bindim ve gözlerimle etrafı taradım.Jongin ilk karşılaşmamızda benim oturduğum yerde oturuyor ve sakince bana bakıyordu.Bu gece burada olacağını sezmiştim.Her gece yaptığı gibi bu gece buraya geleceğini sezmiştim.Ve bu gece buraya bilerek gelmiştim.
Otobüs hareket ettiğinde bakışlarımı bakışlarından ayırmadan sakince yürüdüm ve yavaşça yanına oturdum.Tıpkı o gece olduğu gibi omuzları omuzlarıma değiyor ve ürpermemi sağlıyordu.İstemsizce gülümsememe engel olamadım.Şuanda bulunduğumuz durum o kadar garipti ki ne yapacağımı nasıl davranacağımı bilmiyordum.Ve şuanda onunda aynı durumda olduğunu hissediyordum.
"Hey.."dedim sadece.Oldukça basit ve oldukça iyi bir başlangıçtı.Ve sadece bunu söylememle bile onun gerildiğini görebiliyordum.
"Burada olacağını hissettim.."Başını yavaşça bana doğru çevirdi.Onun yanına oturduğumdan beri bu bana ilk bakışıydı.Ve son durağa kadar her ne yapacaksam yapmam gerektiğini biliyordum.
"Bu tahmin etmesi o kadarda zor bir şey değil.."gülümsedim.Jongin her ne kadar gözlerine anlamlandıramadığım bir nefret yerleştirmeye çalışsada bunu başaramıyordu.Ve ben onun gözlerindeki bu duygunun ne olduğunu biliyordum.
"Jongin..."dedim oldukça yumuşak bir sesle.
"Benden nefret mi ediyorsun?" Tam gözlerinin içine bakıyor ve bir cevap bekliyordum.Ve onun bu sorumla oldukça afalladığını hissedebiliyordum.
"Senden nefret etmiyorum.."ürkek bir ses tonuyla cevapladı.Bu ses tonundan benden nefret etmek için aslında oldukça mücadele verdiğini hissedebiliyordum.Fakat bakışlarından bunu başaramadığınıda görebiliyordum.
"İlk önce beni istediğini söyledin.."dedim ve yavaşça kafamdaki kapşonumu çıkardım.Saçlarımı eski haline boyamış ve o kızıllıklardan tamamen kurtulmuştum.Her anlamıyla eskisi gibiydim.Sadece eski Kyungsoo'nun bir amacı olmamasına rağmen bu Kyungsoo'nun bir amacı vardı.
"Sonrada sana mücadele etmeni söylememe rağmen başka bir kadınla öpüştün.."
"Ben mücadele etmem...Ben kazanılmaya çalışılan taraf olurum.Mücadele etmesi gereken kişi sensin.."ses tonunda aniden anlayamadığım bir sinir belirmişti.Fakat ben onun bu sinirinin yanı sıra oldukça sakindim.
"Tamam..."dedim oldukça sakin bir ses tonuyla. "Birbirimiz için mücadele etmeyelim."Jongin kısa bir an afallamasına rağmen hemen kendini toparladı ve bana yeniden meydan okur bir şekilde bakmaya başladı.
"Çünkü biz birbirimiz için doğru insan değiliz.Biz Zeus'un ayırdığı kişiler değiliz."
"Zeus mu?"
"Yunan mitolojisine göre..."dedim duraksayarak.Bu şeyin aptalca olduğunu biiyordum.Fakat yinede anlatmaya devam etmem gerektiğini hissediyordum.
"İnsanlar 4 kol,4 bacak ve iki yüzü olan bir kafayla yaratılmıştır."Jongin gözlerimin içine anlamsızca bakmış ve beni dikkatle dinlemeye başlamıştı.
"Güçlerinden korkan Zeus ise onları ikiye ayırmış ve hayatları boyunca diğer yarılarını aramaya mahkum etmiş."
"Ve bulduğunda.."
"Ve bulduğunda aşk sizi birlikte tutuyormuş aynı zamandada birbirinizi tamamlıyormuşsunuz."Jonginbakışlarıma sabitlediği bakışlarını kaçırdı ve boşluğa bakmaya başladı.
"Biz Zeus'un ayırdığı kişiler değiliz.Sen benim ikinci yarım değilsin.Ve asla birbirimiz için doğru kişi olamayacağız."
"Bütün bunları senin için mücadale etmedim diye söylüyorsun.Değil mi?"Jongin aniden bana döndü ve dolu gözlerle bana baktı.Neredeyse ağlamak üzereydi ve ben onun bu hali üzerine afallamama engel olamamıştım.
"Hayır...Benim için mücadele etmeyeceğini biliyordum.Sen kimse için mücadele etmezsin."
"Baekhyun'la çıkmadığını biliyorum."dedi.Afallasamda bunu belli etmedim ve sadece gülümsedim.Önemli değildi.Hiç ama hiç önemli değildi.
"Baekhyun'la mücadele etmem gerekmiyor."
"Benim için artık kimseyle mücadele etmen gerekmiyor."
"Soo..."
"O kadınla çıkmaya devam et.."dedim.Jongin aniden ayağa kalktı ve yumruklarını sıktı.
"Sen.."dedi. "Hala bana meydan okuyorsun."
"Sana meydan okumuyorum Jongin.."Onun kalkmasıyla yavaşça bende ayağa kalkmış ve ona bakmaya başlamıştım.
"Sen..."dedi,tekrar üzerime yürürken.Gözlerindeki ateşi,aniden beliren kini görebiliyordum.Ve şuanda bunu durdurmam gerektiğini hissediyordum.
"Seni hatırlıyorum."dedim aniden.Jongin bana doğru ilerlerken aniden durmuş ve gözlerini kocaman açmıştı.
Ve o orada öylece dururken bu sefer ben ona doğru bir adım atmıştım.
"Seni hatırlıyorum Jongin."
BAEKYEOL~
"Bu fotoğrafta ne işin var?"dedi sinirle fotoğrafı kavrayıp bana doğru bir adım atarken.Korkuyla gözlerimi açmış ve onun ilk kez tanık olduğum bu sinirli haline bakakalmıştım.Şuanda beni gözleriyle öldürdüğünü görebiliyordum.Ve en azından kaçabilmek için o üzerime doğru yürürken ben kapıya doğru yürüyordum.
"Sen o Baek misin?Kyungsoo'nun Baek'imi.."Tişörtümden kavradı ve beni duvara itti.Eliyle sert bir şekilde kapıyı kapatıp son kaçma umudumuda suya düşürtüğünde ise korkuyla sıçramama engel olamadım.
Tam üzerimdeydi.Ve vücudunun bütün hatlarını bedenimde hissedebiliyordum.Lanet olsun!dedim içimden.Bu durumda olmak için nasıl bir günah işlemiştim ki?
"Onunla sevgili olmadığını söyle.."Kollarımı sıkıca kavramış kıpırdamamı engelliyordu.Ve kollarımı o kadar sıkıyordu ki tuttuğu yerlerin bir saat sonra moraracağını hissediyordum.
"Ona aşığım."dedim gözlerimin dolmasını engelleyemeyerek. "Ona aşığım.Şimdi beni rahat bırak."
"Baekhyun.."ellerimi daha da sıktı ve bana daha da yaklaştı.Canımın acısından gözlerimden bir damla yaşın süzülmesine engel olamamıştım.Ve Chanyeol o bir damla yaşı görür görmez elektirik akımına kapılmış gibi benden uzaklaşmış ve kocaman gözlerle bileklerime bakmaya başlamıştı.
Mosmordu.Bir saati bile bulmadan mosmor bir hal almıştı.Ve Chanyeol bunu görür görmez bu sefer bileklerimi daha yavaş bir şekilde kavramıştı.
"Özür dilerim.."sağ bileğime masum bir öpücük bırakırken mırıldandı.Bıraktığı öpücükle afallamış ve şaşkınlıkla ona bakmaya başlamıştım.
"Özür dilerim..."bu sefer sol bileğime nazik bir öpücük bırakmıştı.Onunda gözlerinin dolduğunu görebiliyordum.Ve onun bu hali beni daha da afallatmaktan başka bir işe yaramıyordu.Ne yani?Bana gerçekten aşık mıydı?Tanrı aşkına!İlk görüşte aşka inanmama rağmen bu neden bana oldukça saçma geliyordu ki?
"Özür dilerim Baekhyun..."
"Tamam.."dedim sakince bileğimi ellerinden kurtarırken."Sorun değil.."
"Hayır sorun.Öfkemi kontrol edemiyorum ve sürekli insanlara zarar veriyorum.."Chanyeol'un gözünden bir damla yaş süzülürken şaşkınlıkla yanağında düz bir yol izleyen damlaya bakıyordum.
"Beni hiçbir şey sakinleştiremiyor..Beni sakinleştirir misin Baekhyun?"Gözlerimi kocaman açtım ve ona baktım.Bana beklentiyle ve garip bir tutkuyla bakıyordu.Ve bu tutku sadece ürpermemi sağlıyordu.
"Nasıl?"dedim oldukça kısık bir sesle.Chanyeol bana doğru bir adım attı ve aniden belimden kavrayak beni kendine çekti.
"İşte böyle.."diyip dudaklarını dudaklarıma bastırdığında ise neler olup bittiğini anlayamıyordum.
"Sadece beni sev.."dedi,dudaklarını dudaklarımdan ayırdığında.
"Sadece beni sev Baekhyun..."