FLASHBACK-
KYUNGSOO-
Hayatınıza onlarca kişi girer ve çıkar.Her giren kişide yeni bir şeyler öğrenir ve her terk edilişte yaşadığınız acıyla tecrübe kazanırsınız.Üzüntüleriniz,sevinçleriniz bunların hepsi size yeni şeyler katar.Yani katması gerekir..Ama bana ne üzüntülerim ne de sevinçlerim bu zamana kadar bir şeyler katmıştı.
Hissetmemiştim.Bu zamana kadar asla böyle hissetmemiştim.Sanki şu ana kadar eksiktim ve daha yeni tamamlanıyordum.Sanki bu zamana kadarki bütün ilişkilerim aptal bir yalandan ibaretti.Hiç yaşanmamıştı ve ben daha önce defalarca aşık olmamıştım.Onun karşısında tamamen bir acemi gibiydim.Ve bu acemiliğimi ona yansıtabilmem için emin olmam gerekiyordu.Sadece emin olmalıydım.Beni sevdiğinden emin olmaya ihtiyacım vardı.
"Benim için endişeleniyor musun?"dedim.Gözlerimden süzülen yaşlar durmuştu.Ve Jongin'in bakışlarında hala endişe kırıntıları dolaşıyordu.Bu iyi hissettirmişti.Onun maskesinin birazda olsa düştüğünü görmek ve bocaladığına şahit olmak gerçekten iyi hissettirmişti.Fakat yinede tam olarak onun dudaklarından dökülen o cümleyi duymadan içimin rahat etmeyeceğini biliyordum.
Sadece bir cümleye ihtiyacım vardı.Basit bir cümle.Bana iyi hissetirecek ve ona tamamen güvenmemi sağlayabilecek sadece bir cümle..
"Endişeleniyorum.."dedi."Senin için tabikide endişeleniyorum Kyungsoo."Bana doğru bir adım atmıştı ve ben onun bu adımıyla geriye doğru gitmiştim.Yaklaşsın istemiyordum.Çünkü bana ne kadar çok yaklaşırsa kokusunu o kadar çok duyuyordum.Ve ne kadar yaklaşırsa o kadar dağılıyordum..
"Neden?"dedim.Basit bir soruydu.Fakat cevabının hiçte basit olmadığını biliyordum."Neden benim için endişeleniyorsun?"Jongin tam gözlerimin içine bakıyordu ve bakışların bir an olsun bakışlarımdan çekmiyordu.Ne diyeceğini biliyordum.Fakat asla ama asla bu şekilde olmayacağınıda biliyordum.
"Çünkü.."dedi ve birkaç saniye bekledi.Gülümsedim.Çünkü beklemesi demek emin olmadığını gösteriyordu.Ve beklemesi beni yaralıyordu.
"Senden hoşlanıyorum..Ve hoşlandığım kişiler için endişelenirim."
"Basitsin.."dedim."O kadar basitsin ki.."Gözyaşlarım yeniden gözlerime hücum etmişti.Ve ben onları akıtmamak için sadece direniyordum.Onun önünde bir daha ağlamayacaktım.Onun önünde bir daha kendimi asla küçük duruma düşürmeyecektim.
"Basit miyim?Senden hoşlandığımı ve denemek istediğimi söyledim.Bu ne zamandan beri beni basit biri yapıyor?"
"Bu seni basit biri yapmıyor.."dedim."Sen başından beri basittin.Bana güven konusunda yaygara koparırken..Hiçbir şey bilmeden beni yargılarken..Sürekli kendini düşünüp bana karşı içinde aptal bir nefret büyütürken..Sen her zaman basittin Jongin.."Jongin ellerini yumruk yapmış bir şekilde bana bakıyordu.Fakat bu sefer ya hep ya da hiç olduğunu o da bende çok iyi biliyorduk.
"Sadece tek bir cümle.."dedim."Sadece tek bir cümle söylemen gerektiğini biliyorsun..Ama sen daha onu bile söyleyemiyorsun.."
"Seni sevdiğimi söylersem inanacak mısın?"dedi.Güldüm.Son kozumu oynama sıram gelmişti.Ve bu koz onun kollarına atılmamı ya da onu kollarından tutup kapı dışarı etmemi sağlayacaktı.
"Vazgeç..."dedim.Kaşlarını hafifçe yukarı doğru kaldırdı ve gözlerimin içine baktı.Anlayamadığını biliyordum.Fakat aynı zamanda anladığınıda görebiliyordum.Buraya kadardı.Ya hep,ya hiçti.
"O kadından vazgeç..Eğer vezgeçersen bende vazgeçeceğim.."Gözleri şaşkınlıkla açıldı.Bunu söyleyeceğimi aslında tahmin edebiliyordu.Fakat söylemeye cesaret edebileceğimi beklemiyordu.Ve şuanda yüzünün aldığı şekilden dolayı ne cevap vereceğini bilmediğini anlayabiliyordum.
"Ne?"
"Duydun.."dedim."Benimle bir ilişkiye mi başlamak istiyorsun..O kadından vazgeç.Birlikte yeni bir başlangıç yapalım..."
"Ben vazgeçsem.."
"Bende vazgeçeceğim.Luhan'ı hemen şuanda gözlerinin önünde terk edeceğim..."Bakışlarını bakışlarıma sabitledi ve yavaşça başını sağa sola salladı.Bunun anlamını biliyordum.Bunun ne anlama geldiğini çok ama çok iyi biliyordum.
"Yapamam..Soo..Yapamam..Lütfen anlamalısın.."
"Git."dedim.Kalbim binbir parçaya bölünmüştü ve konuşulacak daha fazla bir şey yoktu.Buraya kadardı.Her şey ciddi anlamda buraya kadardı.
"Soo..."
"Sana bir teklif sundum Jongin.."dedim."Ve sen bu teklifi kabul etmedin...Bu yüzdende bir daha hiçbir şekilde beni görmeyeceksin..İşi bırakacağım..Gazeteciliği bırakacağım..Ve bir daha asla seninle karşılaşmak zorunda kalmayacağım.."Jongin tam gözlerimin içine bakıyordu.Bir saniye,bir salise bile bakışlarını çekmiyordu.Onu tamamen bozguna uğrattığımı biliyordum.Fakat onun bilmediği şey asıl bozguna uğrayanın ben olduğumdu.
"Bu kadar kolay mı?"dedi.Alaycı bir şekilde gülümsedim ve elimi yavaşça kaldırarak ona kapıyı işaret ettim.
"Değil.."dedim."Kolay değil...Ama biliyor musun?Tüm bunları zorlaştıran sadece senin varlığın..O yüzden şimdi git..Ve bir daha sakın beni arama."Jongin sanki ona tokat atmışım gibi bir adım geriledi ve fısıltıyla "Pişman olacaksın.."dedi.Ona sadece gülümsemekle yetinmiş ve "Ben değil.."demiştim."Pişman olacak kişi ben değilim.Sensin."
Ve o hiçbir şey söylemeden kapıyı çarpıp çıkarken gözlerime hücum eden yaşları o çıkar çıkmaz serbest bırakmıştım.
Ona aşık olmuştum.
Lanet olsun ona aşık olmuştum.
...
JONGIN-
"Korenin en gözde oyuncusu Kim Jongin.."Bana doğru uzatılan viskiyi yavaşça kavrayıp birkaç yudum alırken Mi Rae karşıma oturdu ve bacak bacak üzerine atarak bana gülümsedi.Bir saattir aptal koltukta oturmuş hiçbir şekilde kıpırdamadan öylece düşünüyordum.
Bana git demesini...Gözlerinin dolmasını...Benden onu sevdiğimi söylememi istemesini.. Ve en önemliside onu bir daha göremeyeceğimi söylemesini...Her şeyi,her ayrıntıyı düşünüyordum.Ve düşündükçe daha da boğulduğumu hisediyordum.
Bu zamana kadar hep hayal etmiştim.Onunla karşılaşacağım,ondan hesap soracağım ve en sonundada onu kollarımın arasında alacağım anı..Fakat tüm bunlar berbat olmuştu.Tüm her şeyi berbat etmiştim.
"Neden bu kadar dalgınsın kardeşim?"dedi Mi Rae alaycı bir gülümsemeyle.Neden dalgın olduğumu biliyordu.Mutsuzluğumun sebebini biliyordu.Ve tüm bunları bilmesine rağmen bilerek yapıyordu.
"Dalgın değilim.."dedim basitçe.Güldü ve elindeki kırmızı şaraptan birkaç yudum aldı.
"Dalgınsın.."dedi."Ve bu dalgınlığının nedenini çok ama çok iyi biliyorum.."
"Nedenmiş?"Bardağımdaki viskiyi bir dikişte bitirdim ve ona doğru eğilip gülümsedim.Oldukça sakin ve aynı zamanda oldukça kibirli bir şekilde bana bakıyordu.Ve ben bu bakışın anlamını çok ama çok iyi biliyordum.
"Planın ters tepti.."dedi.Ve arkasından alaycı bir kahkaha attı."İntikam almaya çalıştın ama bir gazeteci parçasından intikam almayı bile beceremedin.."
İntikam..dedim.Ondan gerçektende intikam mı almaya çalışmıştım?Onun canını yakmak beni mutlu mu etmişti?Ve neden kendimi bu kadar suçlu hissediyordum?Beni bırakmıştı.Onun yüzünden intihara bile kalkışmıştım ve kendimi senelerce berbat hissetmiştim.Fakat şuanda o senelerde yaşadıklarımdan bile daha berbat hissediyordum.Bu normal değildi.Bu hiç ama hiç normal değildi.
"İntikamın bana göre olmadığını biliyorsun.."dedim."Sadece benim çektiklerimi birazda olsa hissetmesini istedim ama.."
"Ama sevgili Do Kyungsoo her şekilde seni alt etmeyi başardı.Çünkü sevgili Kim Jongin onu terk edip giden birine aşık olmaya devam edebilecek kadar aptal biri.."Gözlerimi devirdim.Yenilmiş hissetmiyordum.Onunla her ne kadar tartışmış olsakta,beni kovmuş olsada yenilmiş hissetmiyordum.Fakat kazanamadığımıda biliyordum.
"Sen odana gitsene.."dedim bıkkınlıkla.Mi Rae kocaman bir şekilde sırıtmış ve bardağını yavaşça masaya bırakmıştı.
"Kendine gel Jongin.."demişti."Kendine gel..Nasıl hissettiğini,ne kadar kapıldığını görebiliyorum..Duygularını görebiliyorum..Kendini dizginle..Çünkü eğer bir kere kapılırsan bir daha hiçbir şekilde toparlayamazsın..Ve toparlayamamanın ne demek olduğunu iyi biliyorsun.."Mi Rae yavaşça ayağa kalkarken sesli bir şekilde yutkundum ve bakışlarımı bakışlarından kaçırdım.Mi Rae biliyordu.Mi Rae hislerimi biliyordu.Mi Rae Kyungsoo'ya aşık olduğumu biliyordu.
"Görüşürüz sevgili gelecekteki eşim.."dedi çıkmadan önce.Ve ekledi."Bu gece baya düşünmeye ihtiyacın olacak.."