FLASHBACKGidenlerin arkasından üzülmek anlamsızdı.Çünkü o gidenlerin yerinin mutlaka birileri dolduracaktı.Giden arkadaşların yerini yeni arkadaşlar,giden aşkların yerini ise yeni aşklar...Fakat tüm bunlara rağmen asla boşluğu doldurulamayacak kişiler de olacaktı.Bu kişilerden en önemliside doğduğumuzdan,kendi ölümlerine kadar yanınızda olacak olan ailenizdi.Ne yaparsanız yapın asla boşluğu doldurulamayacak tek dayanağınız...Varlığınızı hissettiklerinden beri sizi koşulsuz şartsız sevecek olan tek mükemmeliyet..En savunmasız anınızda sığınacağız tek liman...Ve yaşayabileceğiniz en büyük kayıp...
Jongin bir bahar akşamı savunmasız kalmıştı.Doğduğu andakinden bile daha savunmasız ve çaresiz...Çünkü Jongin bir bahar akşamı bu hayatta değer verdiği tek varlığı kaybetmişti.Daha 15 yaşındaydı.Babasını hiç tanımamıştı ve bu hayattaki tek varlığı annesiydi.Gözleri ışıl ışıl ve sevgi dolu bir kadındı.Jongin ona her baktığında ne kadar şanslı olduğunu düşünürdü.Çünkü içindeki her geçen gün büyümeye devam eden boşluğu yalnızca annesi doldurabiliyordu.Onun sevgisiyle bu boşluk kapanıyor ve Jongin'in canı daha az yanıyordu.Jongin mutluydu.Babası olmaması,bazı insanların sırf bu yüzden onunla dalga geçmesi sorun değildi.Annesi yanında olduğu sürece tüm bunlarla baş edebileceğini biliyordu.Ve annesininsonsuza kadar yanında kalacağınıda düşünüyordu.
Fakat Jongin düşüncelerinde yanıldı.Annesi ellerinden kayıp giderken hiçbir şey yapamadı.O kadar ani,o kadar şaşırtıcı bir şekilde gitti ki Jongin ne olduğunu bile anlayamadı.Birden bire savunmasız ve yapayalnız kaldı.Kimsesi yoktu.Annesi gitmişti.Artık onu sevecek hiç kimse yoktu.Ve içindeki boşluk kapanmayacak bir şekilde açılmıştı.
Jongin olduğu yere çöktü.Koridor bomboştu ve bir tek o vardı.Ağlamıyordu...Ağlayamıyordu.Şuanda o kadar şaşkındı ki kıpırdıyamıyordu.Bağırması gerekiyordu,bağırıp deli gibi ağlaması ve isyan etmesi.Fakat bunu yapamayacağını biliyordu.Çünkü acı bütün vücudunu uyuşturmuştu.Sadece başını ellerinin arasına almış öylece bekliyordu.Bütün bunların bir kabus olmasını diliyordu.Çaresizdi ve bitmişti.Dibe vurduğu an bu andı.
Sonra koridorda hafif ve ritimli ayak sesleri yankılanmaya başladı.Biri ona doğru ilerliyordu fakat Jongin kafasını kaldırıp bakmak istemiyordu.Kimseyi yanında istemiyordu.Kimsenin onu teselli etmesini ve kimsenin ona acımasını istemiyordu.Jongin sadece şuanda oturduğu yerde ölmek istiyordu.
"Hey.."dedi masum bir ses.Jongin'in görüşü dolan gözlerinden dolayı bulanıklaşmaya başlamıştı.Fakat karşısındaki çocuğun iri gözlerini ve kalp şeklindeki güzel dudaklarını görebiliyordu.Ve sadece gözyaşlarını geriye itip ona bakmak istiyordu.
"Sen iyi misin?"demişti karşısındaki çocuk oldukça ilgili bir sesle.Üzerinde hastane pijamaları ve kafasının arkasında Jongin'in yeni fark ettiği bir sargı bezi vardı.Güzeldi.Çok güzeldi.Fakat Jongin çocuğun bitkin olduğunu gözlerinden bile anlayabiliyordu.
"Yardıma ihtiyacın var mı?"Jongin yavaşça başını salladı.Çocuk onun başını sallamasıyla yavaşça gülümsemiş ve ona elini uzatmıştı.Bu koşulsuz bir yardımdı.Ve Jongine şu ana kadar kimse koşulsuz bir şekilde yardım etmemişti.Jongine şuana kadar kimse elini uzatmamıştı.Jongin şu ana kadar hep itilmişti.Ve ne zaman birilerine karşı elini uzatmaya çalışsa hep daha dibe çekilmişti.
"Biliyor musun?Bir kaza geçirdim.Başımın arkasından çok sert bir darbe aldım.Ve 2 gündür buradayım.."El ele koridorda yürürlerken Jongin elini tutan çocuğa şaşkınlıkla baktı.Çocuk şuanda onun kafasını dağıtmaya çalışıyordu.Düşüncelerinden uzaklaştırmaya ve birazda olsa rahatlamasını sağlamaya...Jongin rahatlayamayacağını biliyordu.Kayıbı büyüktü.Hiçbir kayıpla kıyaslanamayacak kadar büyüktü.Fakat yinede şaşırmasına engel olamıyordu.Bu çocuğu annesi ağlamasın diye cennetten mi göndermişti?
"Bu arada adım Kyungsoo.Senin adın ne?"Çocuk onu merdivenlere sürüklerken Jongin gözlerini kırpıştırdı ve fısıltı şeklinde adını söyledi. "Jongin.." Kyungsoo Jongin'in adını duyar duymaz sadece ufak bir tebessüm etmiş ve elini bırakmadan çekiştirmeye devam etmişti.
"Seni gizli yerime götüreceğim.Tamam aslında çok gizli değil ama gizli.. Yani bana göre.."Jongin yavaşça başını salladı ve itiraz etmeden onu takip etti.Sakin adımlarla merdivenlerden çıkıyor ve yakalanmamak için gürültü yapmamaya çalışıyorlardı.Jongin nereye gittiklerini bilmiyordu.Hiçbir zaman kimseye koşulsuz güvenen biriside olmamıştı.Fakat Jongin bu sefer koşulsuz bir şekilde karşısındaki insana güvenebileceğini hissediyordu.Çünkü karşısındaki insan ona koşulsuz şartsız elini uzatmı olan tek insandı.
"İşte geldik.."dedi Kyungsoo demir kapıyı yavaşça iterken.Geldikleri yer çatı katıydı.Ve Kyungsoo'nun dediği gibi gizli bir yer değildi.Fakat genede Jongin bunu sevmişti.
"Buraya gel.."Kyungsoo yavaşça Jongini çekiştirmeye devam edip onu çatının arkasında kalan bir yere doğru götürdü.Götürdüğü yerde üst kısmı cam olan küçük bir kulübe vardı.Yıldızları oldukça net görebileceğiniz kadar temiz bir camı olan güzel bir kulübe..
"Burayı hastaneye yatırıldığım gün keşfettim.."dedi Kyungsoo.Jongin aptal bir şekilde ona bakıyordu.Ve ne söyleyeceğini bilmiyordu.Sadece "Güzel.."dedi.Sesi çıkmamıştı.Ve görüşü aniden bulanıklaşmaya başlamıştı. "Jongin.."Kyungsoo yumuşak bir ses tonuyla Jongin'in elini ona destek vermek istercesine sıkarak ona döndü.
"Sorun değil Jongin..Ağlayabilirsin.."Ve Jongin son 3 saattir akıtamadığı gözyaşlarını onun bu sözüyle akıtmaya başladı.Jongin kimsenin önünde ağlamayı sevmezdi.Daha önce hiç kimsenin önündede ağlamamıştı.Fakat karşısındaki çocuğun tek bir sözü onu gözyaşlarına boğulmasına yetmişti.Kyungsoo kollarını boynuna dolayıp Jongin'i kendine çektiğinde Jongin daha da ağlamaya başlamıştı.
"Sorun yok.."diyordu Kyungsoo Jongin'in sırtını sıvazlarken."Ben hep yanında olacağım."Ve Jongin o an onun bu söylediğine o kadar inanmıştı ki kendini yeniden güvende hissetmeye başlamıştı.Ve ona daha önce bu kadar güvende hissettirebilen tek kişi annesi olmuştu.
"Kyungsoo.."Jongin onun adının dudaklarından dökülmesine izin verdi ve yavaşça kollarından ayrılıp gözlerinin içine baktı.Kyungsoo gözlerinin içine büyük bir merak ve büyük bir şefkatle bakıyordu.Ve Jongin şuanda tamamen onun çekimine kapıldığını hissediyordu.
Yavaşça dudaklarını onun dudaklarına bastırmıştı.Elini nazikçe ensesine koymuş ve sadece beklemişti.Yaşlarla dolu olan gözleri kapalıydı.Ve dudakları onun dudaklarındayken içindeki boşluğun birazda olsa kapandığını hissediyordu.Bekledi,bekledi ve bekledi...Ve sonra Kyungsoo dudaklarını yavaşça hareket ettirdi.Jongin'in devam ettirmeye cesaret edemediği öpücüğü o devam ettirmişti.Onu şevkle ve şefkatle öpüyordu.Ve Jongin her saniye,dudaklarını dudaklarında hissettiği her saniye ona daha da güveniyordu.
"Gel benimle.."dedi Kyungsoo gözlerinin içi gülerek dudaklarından dudaklarını ayırdığında.Yavaşça kolundan kavramış ve onu gizli yerine doğru sürüklemişti.İçeri ikisinin sığamayacağı kadar küçüktü.Fakat ikiside şuanda bunu önemsemiyordu.Tenleri birbirine değerken Jongin o kadar güvende hissediyordu ki onun teninden bir saniye bile ayrılmak istemiyordu.
"Hep yanımda olacak mısın?"dedi Jongin vücutları arasında hiç mesafe yokken.
"Hep yanında olacağım.."diye cevapladı Kyungsoo tereddüt etmeden.
Ve ikisi o gece sevişti.
Jongin her anını,her saniyesini hatırlarken Kyungsoo ertesi sabah olduğu ameliyat ile son 1 haftasını hafızasından silip attı.
Ve Kyungsoo Jongin'i bir daha görmedi.
Jongin'de bir daha kimseye güvenmedi.Flashbackend-
...
"Hatırlıyor musun?"dedi Jongin dolu gözleriyle bana bakarken.Sadece başımı salladım ve onun acı dolu ifadesini yok etmesini bekledim.
"Ne zamandan beri?"
"Beni öptüğün günden beri.."
"Kahretsin.."dedi sinirle ve bunu söylemesiyle birlikte açılan otobüsün kapılarından kendini dışarı attı.Ne yapacağını bilmiyormuş gibi bir hali vardı.Ve şu anda onun bu halini sevmediğimi hissediyordum.
"Jongin.."dedim peşinden bende inerken."Geçmiş sadece geçmişte kaldı."bunu söylememle aniden bana dönmüş ve gözlerimin içine bakmıştı.
"O gün neden hastanede olduğumu biliyor muydun?"dedi.Olumsuz bir şekilde başımı salladım ve gözlerimi kaçırdım.Olumsuz yanıtımdan sonra ukala bir şekilde gülümsemiş ve ellerini sinirle saçlarından geçirmişti.
"Tamam.."dedi."Haklısın.."kaşlarımı çatmış ne söyleyeceğini bekliyordum.Ve gözlerimin içine öyle bir bakıyordu ki şuanda ne yapmam gerektiğini bilmiyordum.
"Biz birbirimiz için doğru kişiler değiliz.Senle ben asla biz olamayız.Ve dediğin gibi Zeus bizi ayırmadı.."Gözlerimi şaşkınlıkla kırpıştırdım.Şuanda oldukça sinirli olduğunu görebiliyordum.Fakat dokunsam ağlayacak kadar duygusal olduğunuda biliyordum.
"O kadınla çıkmaya devam edeceğim.."dedi.Aniden göğsümde bir sancı hissettim ve gözlerimi kıstım.Fakat şuanda ne yapmam gerektiğini aslında tam olarak kavramıştım.
"Güzel.."dedim.Sadece bana bakıyor ve devam etmemi bekliyordu.Ve aslında ben aramızdaki savaşın başladığını tam olarak şuanda hissediyordum.
"O kadınla çıkmaya devam et.."Kapşonumu yeniden kafama geçirdim ve gözlerinin içine bu sefer kararlılıkla baktım.Cümlelerime "Çünkü bende Luhan'la çıkacağım.."diyip ters yöne doğru yürümeye başladığımda ise onun ne yaptığını ve hangi durumda olduğunu bilmiyordum.
Ve bilmekte istemiyordum.