❄0.1 Güzel Ajummalar

1.5K 75 21
                                    


  Başımı yasladığım camdan, dışarıda ki insanları seyrederken önüme konan cam bardağın çıkardığı sesle irkildim ve kafamı camdan ayırıp gülümsedim. Bugün ona, uzun bir süre sonra alabildiğim ve benim için en doğrusu olduğuna inandığım kararımı söylemek için bu cafede buluşmak istemiştim, ama çok sevgili arkadaşım kararıma sevinmekle üzülmek arasında kalıp tepki karmaşası yaşıyordu. Önümdeki limonatadan bir yudum alıp içeceğin pipetini bir müddet dişlerimin arasında sıkarak, karşımda duran mutsuz surata baktım. Kendisi içinde aldığı limonatasının tadına bile bakmadan kollarını göğsünde birleştirip arkasına yaslanarak tıpkı az önce benim yapıyor olduğum gibi dışarıdan geçen insanları izlemesinden, konuşmamakta ısrarcı olduğunu anlasamda onu üzülmemesi adına ikna etmeye çalıştığımdan dolayı dilimdeki tüm tüyler bitmişti. Bende konuşmayınca ortam sessizliğe boğulmuştu ki, buna daha fazla dayanamayan Emma göğsünde birleştirdiği kollarını çözüp masaya koydu ve bana doğru yaklaşıp alt dudağını büzerek konuştu.

"Gerçekten gidiyor musun yani?"

Hala dişlerimin arasında sıkmakta olduğum pipeti sonunda rahat bırakıp dirseğimi masaya, yanağımıda masadan destek aldığım elime yaslayarak bıkkınlıkla mırıldandım.

"500. Soruşuna rağmen yinede tekrar söylüyorum, malesef gidiyorum."

Benim vermekten bıktığım, ama kendisinin almaktan bıkmadığı cevabımla tekrar arkasına yaslanıp kollarını göğsünde birleştirdi.

"Neden birden bire gitme kararı aldığını hala anlamıyorum."

Evet bunuda 500. söyleyişiydi ama yinede buna tepki göstermeyip tekrar açıkladım.

"Biliyorsun ki halletmem gereken işler vardı, ama bir türlü bazı engelleri aşıp gitme cesaretinde bulunamıyordum." Kafamı belli belirsiz uzatıp limonatamdan bir yudum daha aldım ve devam ettim. "Ama artık o engelleri aşmayı başarmak istiyorum. Sonrasında da gidip işlerimi halletmek istiyorum."

Oldukça tatmin edici olduğunu düşündüğüm açıklamalarıma karşılık burnundan sesli bir nefes veren Emma, artık sonunda ikna olmuş gibiydi. Nihayet gözlerini dışarıdan çekmeyi başarıp bana döndüğünde istekli mi yoksa isteksiz mi olduğuna karar veremediğim şekilde konuyu noktaladı.

"Pekala, gidip işlerini hallet ve biran önce geri dön."

Ne zaman geri döneceğime, daha doğrusu dönüp dönmeyeceğime henüz karar veremediğim için başımı sallayarak Emma'yı da kendi düşüncelerimi de geçiştirdim.

"Peki ne zaman gideceksin?" diye sordu susma konusunda bir türlü direnemeyen Emma.

"Yarın sabah."

"Ne?! Neden o kadar erken?!"

İçmek üzere eğildiği içeceğinden, hızla kafasını kaldırarak bana şaşkın bakışlarıyla baktı.

Derin nefesimi vererek bu olayı yineledim ve limonatamdan bir yudum daha aldım. "Eğer hemen gitmezsem kararımdan yine vazgeçmekten korkuyorum."

Emma daha fazla direnmek yerine suyuma gitmeye karar verdi ve elini masada duran elime uzatıp tuttu.

"Bir şey olursa ben buradayım, biliyorsun değil mi?"

Başımı onaylarcasına sallayıp samimi bir gülüşle arkadaşıma bakarken, gözümün cafenin duvarında ki saate kaymasıyla, aceleyle ayaklanmam bir oldu.

"Ah, benim gitmem gerek. Henüz bir valiz bile hazırlamadım ve pek fazla vaktim yok."

Çantamı alıp omzuma asarken gelişi güzel üzerime geçirdiğim ceketi de düzeltmeye çalışarak oturduğum yerden kalktım. Emma'da benimle birlikte kalktığında hızla sarılıp yanağına bir öpücük kondurdum. Vedalardan hiç hoşlanmadığım için bu anı olabildiğince kısa kesmeyi tercih ettim ve arkamdan seslendiği öğütler eşliğinde el sallayarak cafeden çıktım. Koşar adımlarla ilerlediğim caddenin sonunda nihayet bir taksi bulduğumda taksiyi durdurup kimse binmeden önce kendimi arabanın koltuğuna attım. Nereye gideceğimizi soran taksiciyi yanıtlayıp cebimdeki telefonu çıkardım. Ekranını açtığımda 3 tane cevapsız arama gördüm. Cevapsız aramaları açtığımda hepsinin de Shin Hae'den olduğunu gördüm. Geri arayıp aramamak arasında gidip gelsemde, eğer önümde ki engelleri aşmak istiyorsam, ilk olarak yapmam gereken şeylerden biri de o ülkeyle bağlantıya geçmek olmalıydı. Yeşil arama simgesine basıp telefonu kulağıma götürdüm ve birkaç çalıştan sonra açılan telefonla konuşmaya başladım.

Revenge | myg Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin