Eğer sizde yorum yaparsanız belki bir gün şirinleri görebilirsiniz:')
***
"Hayır yapma!"
"Dur!"
"Bırak onu yalvarırım!"
"Yapma lütfen!"
"Hayır..."
"Yapma!"
"Anne!"
"Anne!"
Bilincim kapanmadan hemen önce Suga'nın kollarında terler içinde yarı baygınken şimdi ise gördüğüm iğrenç kabustan sudan çıkmış balık gibi uyanmıştım. Yattığım rahatsız yataktan korkuyla sıçrarken anında başımı yastığa geri koyarak gözlerimi açtım ve bıkkınlık bir nefes verdim.
Yıllardır doğru düzgün bir uyku bile uyayamıyordum. Her gece buna benzer şekilde gördüğüm kabuslardan dolayı korkuyla gözlerimi açıyordum.
Bilincim şu an o kadar açıktı ki, saatin tik tak seslerinden tutup, koluma takılmış olan serumda ki ilacın kanımla karışma sesini bile duyabilecek haldeydim.
Derin bir nefes alıp aynı nefesi sesli bir şekilde burnumdan verdim ve yattığım yerde doğruldum. Tam tahmin ettiğim gibi hastanedeydim. Ama bu sefer yanımda Emma değil Shin Hae vardı. Yorulmuş olmalı ki yattığım yatağa başını koymuş, uyukluyordu. Onu kaldırmak istemediğim için sessiz olmaya karar vermiştim ki, benim aksime yanıma gelen hemşire yüksek ve enerjik sesiyle konuştu.
"Ah uyanmışsınız. Daha iyisiniz değil mi?"
Serum yüzünden çoktan şişmeyi başaran yüzümün verdiği imkanla zoraki gülümseyip başımı onaylarcasına salladığımda Shin Hae kafasını kaldırıp uykulu gözlerle etrafına bakındı. Benim uyandığımı gördüğünde ise kocaman açılan gözleriyle bana baktı.
"Yah! Çok korkuttun!" diyerek ilk önce bacağıma vurdu sonrasında da sımsıkı sarıldı.
Boynuma adeta koala gibi yapışan Shin Hae'nin yüzünden alabildiğim kadar nefes alarak bize bakıp gülen hemşireyle göz göze geldim.
"Serumunuz bittikten sonra gidebilirsiniz." diyerek elinde ki belgelere not aldı ve yanımızdan uzaklaştı.
Shin Hae'de sonunda beni rahat bırakıp az önce uçtuğu sandalyesine geri oturdu. "Neden böyle oldun?" diye sordu meraklı gözlerle.
Gözlerimi yumarak derin nefes alış verişimin ardından hiçbir şey olmamış gibi gülümseyerek konuştum.
"Asansörde kaldım."
Kaşları endişeyle kalkarken yeni bir soru daha ekledi. "Tek başına mıydın?"
Sorduğu soru üzerine o anlar görüş alanıma fotoğraf kareleri gibi yoğunlaşırken titrek bir iç çektim. Oldukça ilginç olan bu dakikalar öylesine garip hisler bırakmıştı ki üzerimde, bunun karşısında vereceğim tepkilerimi bile kestiremiyordum. Neden böyle olduğuna ise akıl erdiremiyordum. Asansördeyken atan hızlı kalbimi klostrofobinin yan etkisi olarak düşünsem de şimdi neden bu kadar hızlı atıyordu?
"Hey. Neden cevap vermek yerine kendi kendine gülümsüyorsun?"
Shin Hae'nin uyarısıyla güldüğümü henüz fark etmiştim. "Yalnız değildim."
Yüzüne keyfi bir gülümseme yerleşirken tekrar başka bir soru yöneltti. Öyle ki, bu soru yerimden hızla doğrulmama neden olmuştu.
"Yoksa seni buraya getiren o ultra yakışıklı adamla beraber miydin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Revenge | myg
FanfictionO yüzden şimdi ağla, ama daha sonrasında hep gül,,, hep." - Bu kitap Jonghyun'a ithaf edildi.