Kim olursa olsun birini vazgeçilmezin yapmak sanırım en büyük hatalardan biri. Çünkü ne zaman birine vazgeçilmezin yapacak kadar değer versen o anda ellerinin arasından yavaşça kaydığını görürsün.
Bende, bana bir avuç sevgiyi fazla gören, yaşama sevincimi arttıran o eşsiz gülümsemesini benden sakınan, varlığına ve sevgisine en ihtiyaç duyduğum anlarda yanımda olmamayı tercih eden birine öylesine büyük boyutlarda değer verip, öylesine vazgeçilmezim yapmıştım ki, buna ben bile şaşırmıştım. O ise kendisine tüm sevgimi vererek ne kadar güçsüzleştiğimi anlamış ve buna rağmen yine de benimle olmamayı seçmişti. Bunun sebebine gelirsek, hiçbir sebep yok. Sadece o, ve onun değişmeyen kuralları olmalıydı.
İlk bakışta aşık olduğum bu adam benim için ilk bakış olmakla kalmamalıydı. Belki de henüz aşkta kurallara yer olmadığını anlayamamıştır.
*
Bindiğim taksinin camına çarparak yolculuğuna son veren yağmur damlalarıyla derin bir iç çektim. Yağmuru severdim, fakat oldukça özenle yaptığım makyajımın ve şemsiyemin yanımda olmayışının ardından getirdiği panik tüm sevgimi kursağımda bırakıyordu.
Kolumda ki altın rengi saatime baktığımda buluşma saatinin yarım saat geçmiş olduğunu görüp taksicinin biraz daha hızlanmasını dileyerek bacaklarımı sallamaya başladım. Fakat oldukça yoğun olan trafik sanki bana bugün şansın gülmeyeceğini anlatmaya çalışıyordu. Korna seslerini es geçerek kulaklarımda çınlayan telefonumun melodisiyle gözlerimi dışardan çekip çantamdan çıkardığım telefonumun ekranına çevirdim. Hızla aramayı yanıtlayıp telefonu kulağıma götürdüm.
"Geliyorum Seo Ha, sadece biraz daha oyalasan yeter."
Karşıdan onay sesini alarak telefonu kapattım ve taksiciye döndüm.
"Daha ne kadar bekleriz?"
Adam yolun ilerisine bakıp kararsızlıkla cevap verdi.
"Sanırım ilerde kaza olmuş. Yolun açılması en az 20 dakika sürer."
İnanamayarak gözlerimi büyüttüğümde endişem de git gide artıyordu. Aklımdan geçen şeyi yapıp yapmamak arasında kararsız kalsam da oldukça önemli olan görüşmeyi kaçırmam büyük sorunlara sebep olabilirdi.
Aceleyle çantamdan çıkardığım cüzdanımın içinden birkaç kağıt para alıp taksiciye uzattıktan sonra üstünü bile almadan kendimi dışarı attım ve arabadan çıktım. Arabadan inmemle birlikte yüzüme çarpan damlalara elimi siper edip nerede olduğuma baktım. Seo Ha'nın söylediği kafe fazla uzakta olmadığı için yetişmeyi umarak trafikte dizilmiş olan arabaların arasında koşmaya başladım. Bu anda ise bu kez Shin Hae'nin ısrarlarına karşı gelip topuklu yerine spor ayakkabı giymiş olmama şükrettim.
Telefonum tekrar çalmaya başladığında öfkeyle çantamdan çıkarıp aramayı cevapladım.
"Geliyorum dedim ya!"
"Ah.. Daha nerede buluşmak istediğimi söylememiştim noona."
Beklediğim ses aksine farklı bir sesle karşılaşınca birkaç saniye afallasam da bunun hızımı etkilemesine neden olmayıp koşmaya devam ettim.
"Neden aradın Jimin?"
Çoktan nefes nefese kalmıştım.
"Bizimkiler bugün buluşmak istediklerini söylediler."
Her şeyin üst üste geliyor oluşuna karşılık sağlam bir küfür savurmamak için kendimi zor tutuyordum ki geldiğim kafenin isminin Seo Ha'nın söylediğiyle aynı oluşunu görüp derin bir nefes verdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Revenge | myg
FanfictionO yüzden şimdi ağla, ama daha sonrasında hep gül,,, hep." - Bu kitap Jonghyun'a ithaf edildi.