Ters şekilde oturduğum koltukta ayaklarımı havaya kaldırıp birbirine vurmaya başladım. Her dakika kontrol ettiğim telefonda hala beklediğim aramayı alamamış olmak her ne kadar umudumu kırsa da yinede beklemeye devam ettim.
Bu zorlu bekleyişime ek olarak bir de işten geldiğinde olanlardan bahsettiğim Shin Hae tekrar anne konumuna geçerek bana hiçbir yere gitmemem gerektiğiyle ilgili tavsiyeler verip ardından her şeyi benim iyiliğim için söylediğini anlatıyordu. Her ne kadar benim iyiliğim için söylediğini bilsemde yine de onun gibi çılgın kişilikli birine bu anne modları hiç uymuyordu.
Yoon Gi'yle olan son konuşmamın ardından birkaç saat sonra Nam Joon beni aramış, para konusunu halledeceklerini söylemiş ve adamla anlaşarak buluşacağımız yeri öğrenmemi söylemişti. Kolumda ki saate baktığımda 20.14 olduğunu gördüm.
Olabilecek şeyleri düşünerek bekleyişim ile ilgili aklımı dağıtmayı, en azından kendimi böyle oyalamayı isteyerek kendi kafamda kurgular oluşturmaya başladığım sırada son ses açtığım telefonumun çalmasıyla korkuyla sıçrayıp yere düşerken, Shin Hae'de oluşan derin sessizliği kılıç gibi kesen bu melodiyle korkmuştu ki tiz ve kısa bir çığlık attı. Bu darmaduman halimizin ardından bir süreliğine çalan telefonu unutup birbirimize bakarak kahkahalara boğulsak da, aramanın, beklediğim arama olma ihtimaliyle oyanlanmama kızarak telefonuma atladım. Elime aldığım telefonun ekranına baktığımda tam olarak istediğim isim olmasa da ona yakın olduğu için daha fazla bekletmeden aramayı yanıtladım.
"Efendim Jin?"
"1 saat içinde hazır ol."
Cevap vermeme bile müsaade etmeyip telefonu kapatan Jin'le öylece kalakaldım. Normalde oldukça kibar ve sıcakkanlı biri olan Jin, kesinlikle Yoon Gi ile takılarak bu hale gelmiş olmalıydı.
Daha fazla bunlara takılı kalmak yerine çoktan kapanan telefonu koltuğa bırakıp hızla oturduğum yerden kalktım. Hazırlanmamın uzun sürmeyeceğinden emin olsam da yine de hazır beklemek istediğimden dolayı çabucak giyinmeye karar verip odama gittim. Arkamdan gelen Shin Hae kim aradı, ne dedi gibi sorularla odama girdiğinde bir yandan ona cevap verirken diğer yandan da açtığım dolabımdan giyecek şeyler seçmeye başladım.
Fazla üzerinde durmadan seçtiğim kot pantolonumu ve bol tişörtümü yatağın üzerine koyduğumda çok bile sabreden Shin Hae oturduğu yatağımdan kalkıp seçtiğim kıyafetleri aldı ve dolaba geri koydu. Ne yaptığını anlayamadığım arkadaşıma bakarken merakımı dile getirdim.
"Ne yapıyorsun?"
Dolaptan daha kısa kıyafetlerin olduğu bölüme geçip, hangi ara ve hangi akılla aldığımı bilmediğim çok, çok kısa şortlarımdan birini çıkardı. Üzerine de bol bir gömlek seçip bana döndüğünde az önceki sorumu yanıtladı.
"Seo Ha'dan öğrendiğin üzere bu adamın kadınlara zaafı olduğunu söylemiştin. Kim bilir belki de diğerleri arkadaşlarını kurtarırken senin patronun oğlunu oyalaman gerekebilir." Elinde ki kıyafetleri bana uzatırken ekledi. "Ama bunları az önceki seçtiğin kılıkla yapamazsın."
Elime tutuşturduğu kıyafetlerle aklının bu denli başka konulara çalışıyor oluşuna inanamayarak baktım.
Makyaj masama gidip birkaç makyaj malzemesi çıkarırken ona olan şaşkınlığımı fark etmiş olacak ki omuzlarını silkerek açıklamasını getirdi.
"Ne var? Dizilerde öyle oluyordu."
-
Beni saçma sapan giydirmiş olması yetmezmiş gibi zorla oturttuğu makyaj masamda yüzüme sürdüğü şeyleri durdurmak amaçlı elimin tersiyle gözümde ki elini ittirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Revenge | myg
FanfictionO yüzden şimdi ağla, ama daha sonrasında hep gül,,, hep." - Bu kitap Jonghyun'a ithaf edildi.