Güneşin ufaktan ufaktan kendini belli eden ışıkları, koyu renkteki gökyüzüne karışmaya başlayarak birazdan oluşturacağı renk şöleninin habercisi gibiydi.Ben ise bu güzel ortamın yanı sıra kendimi o kadar kötü hissediyordum ki.
Kısa bir süre öncesine kadar bana hem güneş parlak hem ay kadar soğuk olduğu hissiyatını veren sevdiğim adamın gerçekten de hem güneş hemde ay olduğunu öğrendim. İçerisinde birbirinden tamamen zıt, bambaşka iki kişi barındırdığını öğrendim.
O sevdiğim adamda şu an tüm dağılmışlığıyla yanımda oturuyordu.
Nam Joon'la olan telefon konuşmamın ardından Yoon Gi'ye hastalığını öğrendiğimi söylemeyerek ona sadece Nam Joon'un bizi merak ettiğini söyleyip geçiştirmiştim. O ise kimseyi görmek istemediğini söylediği için şu an dün gece geldiğimiz bu sahilde sabahlıyorduk.
Üzerindeki kan lekeleri kurumuş, eski belirginliğini kaybetmişti. Dağınık saçları ise beş dakikada bir karıştırdığı için yorgun düşmüş, eski canlılığını yitirmişti. Ben ise en az saçları kadar yorgun düşmüş olan sevdiğim adamı izleyip kalbimin daha da minik parçalara ayrılışını hissediyordum.
Saatler öncesinde, ısrarla sürdürdüğüm dil dökmelerimin ardından bana olanları inebildiği detayına kadar anlatmıştı. Ve ben bunları öğrenip hala daha yüzsüz gibi yanında durmaktan utanıyordum. Çünkü onun yanında olabilecek yüzüm yoktu.
-FLASHBACK-
Yerdeki minik taşa neredeyse yürüdüğü yol boyunca tekme aratak kendisiyle birlikte eve kadar gelmesine neden olan Yoon Gi nihayet taşı rahat bırakıp evine açılan bahçe kapısını araladı. Okuldan yeni çıkmış olmanın yorgunluğu yüzünden uyuşuk adımlarıyla evinin kapısına ilerledi. Fakat yaklaştıkça açık kalmış olan kapıyı görmesi adımlarının duraksamasına sebep olmuştu.
Havanın çoktan kararmış olmasına rağmen evlerinin kapısının açık kalmış olması yetmezmiş gibi bir de evde ışık, ses gibi hiçbir yaşam belirtisinin olmaması Yoon Gi'nin içindeki anlamsız rahatsızlığı daha da arttırmıştı.Az önce duraksamış olan adımları içinde yükselmeye başlayan telaşla birlikte tekrar hareketlendi. Eski tahta kapıyı yavaşça ittirip gıcırdamasını umursamadan açtı ve içeri girdi.
Küçük, eski evlerinin boş koridorunda öylece dikilirken, tam göğsünün ortasından başlayıp boğazına kadar hızla yayılan yanma hissine sebep olan şey ise duyduğu acı dolu sesler ve bu seslerin annesine ait olduğunu anlaması olmuştu.
Tek omzuna asılı olan sırt çantasını yere gelişi güzel fırlatıp seslerin geldiği odaya koştu.
"Anne-"
Kapının eşiğine geldiğinde ise gördüğü manzara beyninden vurulmuş hale getirmişti onu.
Babası ve abisinin yerde yatan kana bulanmış cansız bedenleri dolan gözlerinden yaşların boşalmasına neden olmuştu. Nefesi kesilmişti. Şu an bu durumda olmak yerine ölmeyi tercih ederdi, ama malesef bu iğrenç şeylere çoktan şahit olmuştu.
Gözleri yerdeki cansız bedenlerden kalkarken yaşadığı şokun farkına bile varamadan bu kezde odanın köşesinde annesinin boynuna gömülmüş bir adamla karşılaşmıştı. Gözyaşlarına boğuluyor olsa da ağzı bantlı olduğu için sesini pek çıkaramayan annesi, ellerininde bir kemerle bağlı olması yüzünden karşısında ki tanımadığı herife karşı çıkamıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Revenge | myg
FanfictionO yüzden şimdi ağla, ama daha sonrasında hep gül,,, hep." - Bu kitap Jonghyun'a ithaf edildi.