Şu kitaba başladığımdan beri başına gelmeyen kalmadı. Bölümleri bir türlü düzene oturtamadım. Gecikme için gerçekten çok ama çok üzgünüm.
İyi okumalar.
***
Yere düşer düşmez Archer beni ters çevirip altına aldı ve aniden doğrulmaya çalıştı.
Tepemizdeki ampul kurşundan nasibini alırken cam parçaları yağmur gibi üzerimize yağmaya başladı. Panikle Archer'ın iri omuzlarına yapışıp yere çekmeye çalıştım.
"Delirdin mi?" diye bağırdım nefes nefese "Sakın hareket etme! Kurşunlar her yerden geliyor!"
Archer çaprazımızda kalan ikili koltuğu elinin tek hareketiyle hiç zorlanmadan kurşunlarla aramıza çekti. Ona bunun pekiyi bir fikir olmadığını, kurşunların o koltuğu pamuğu yarar gibi kolaylıkla delip geçeceğini söyleyecektim ki o benden önce davranınca yapacağım uyarıyı unuttum.
"Bunlar seni yaralayan silahlardan mı?"
"Ne? Evet...evet onlardan!" Atış hızlarına ve seslere bakılırsa daha otomatik ve seri silahlar olduğunu kendime saklamayı tercih ettim.
"Ön taraftan geliyorlar." Başını kaldırmadan gözleriyle etrafı inceledi. O sırada bir kurşun havaya kumaş parçaları saçarak Archer'ın başının üzerinden o kadar yakın mesafeden sıyırıp geçti ki ciyaklayarak onu daha da aşağıya çekmeye çalıştım.
"Buradan çıkmalıyız." diye tısladı dişlerinin arasından yün topağına yapışan kedi misali saçlarına gömdüğüm parmaklarımdan kurtulmaya çalışarak. O kadar panik haldeydim ki her uzvumla ona koala gibi yapıştığımı yeni fark ettim.
"Nasıl?" diye sordum kendimi sakinleştirip adamı saran bedenimi geri çekilmeye zorlayarak.
Archer gözlerimin içine bakıp ellerimi tuttu. Gözleri öfke ve adrenalinin verdiği coşkuyla mavi yakamozlar gibi parlıyordu. "Bana güveniyor musun?" dediği an acayip çılgınca bir şeyler yapacağını anladım.
"Ah, hayır! Bu bakışları biliyorum ben." Diye yakınmaya başladım. Ama yüzümü elleri arasına alarak beni susturdu.
"Sadece bana güven tamam mı? Sana zarar gelmesine izin vermeyeceğim."
Ona güvenmek! Şu aşamada hem de kurşunlar vızır vızır sinir bozucu bir sinek gibi etrafımızdan uçuşurken. Gözlerinin içine baktım. Karşımda tamamen farklı bir Archer duruyordu. Birkaç dakika önceki yumuşak bakışlı ve nazik adam gitmiş yerini tamamen ölümcül ve tüm hislerini içgüdülerine bırakmış amansız bir savaşçıya bırakmıştı.
Savaşçı! O bir savaşçıydı!
Her ne kadar bu dünyayla alakalı hiç bir fikri olmasa da, teknolojinin t'sini bile kavrayamayan bir dünyadan gelmiş olsa da... o bir savaşçıydı.
Bizi bu durumdan kurtarabilecek birisi varsa o da Archer'dı ve ben ona güveniyordum.
Başımı sallayarak hala gözlerimin içine bakmakta olan adamı onayladım. "Ne yapıyoruz?"
Sağ yanağındaki gamzeyi ortaya çıkararak gülümsedi ve başını çok kaldırmadan hafifçe üzerimden doğruldu.
"Emekleyebilir misin?"
Şaşkınlıkla gözlerimi kırpıştırdım. "Üzerinden uzun zaman geçti ama sanırım yapabilirim."
"Pekâlâ" dedi ileriye bakarak "Mutfağa doğru emeklemeni ve oradaki kapıdan içeri girmeni istiyorum. Hemen arkanda olacağım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geçmişten Gelen
FantasyZamanından binlerce yıl ötede gözlerini açan bir savaşçı! Archer Sword zorlu bir savaşın ortasındayken kendini birden büyülü bir aynanın içinde bulur ve zamanından bin yıl ileride çok farklı bir dünyaya gözlerini açar. Genç ve güzel bir üniversite ö...