Merhaba arkadaşlar. Uzun bir ara oldu farkındayım ama şans eseri sınavlarım hep şehir dışında oldu. Ankara, Karaman, Antalya derken bir de Ispartaya uğrayıp kuzenimin askerlik yemin törenine katılınca ancak dün dönebildim. Anlayışınız için çok ama çok teşekkür ederim.
Umarım beğendiğiniz bir bölüm olur.
Bölüm @zubey90 arkadaşımızın @@cansel0381 arkadaşımıza hediyesidir.
İyi okumalar.
***
Güllerin ve rengârenk çiçeklerle dolu sarmaşıkların arasında gezinirken kendimden geçmiş adeta başka bir âleme süzülmüştüm. Burası cennet gibiydi. Mis gibi kokuların ve kuş cıvıltılarının eşlik ettiği eşsiz manzara dün pencereden karanlıkta fark etmediğim küçük bir ırmağın şarıltısıyla taçlanmıştı.
Büyüleyici...
Gözlerimi kapatarak kırmızı ve kocaman açmış bir güle eğilip kokusunu içime çektim. Gülün inanılmaz kadife yumuşaklığındaki yaprakları burnumu gıdıklayınca dudaklarım kendiliğinden kıvrıldı.
Yeşilin ve akla gelebilecek her rengin tonunu taşıyan bahçenin oldukça bakımlı olduğunu anlamamak için kör olmak gerekirdi. Annem çiçekleri severdi. Küçükken ona ait küçük bir bahçe olduğunu hatırlıyordum ama o bahçe buranın kıyısından köşesinden geçmezdi.
İçim sızlayarak doğruldum. Annem burayı görse bayılırdı.
"Kesinlikle çok severdi."
Hafifçe irkilerek arkamı dönüp buruk bir tebessümle beni izleyen babama bakarak gülümsedim. Dışarıdan konuştuğumun farkında değildim.
"Geldiğini bilmiyordum."
Yanıma gelerek beni şöyle bir kucaklayıp alnımdan öptü.
"Çok geç saatte geldim. Seni uyandırmak istemedim."
Aslında eğer odama gelmiş olsaydı beni uyanık yakalayabilirdi. Bunu söylemek dilimin ucuna kadar gelse de nefesimi tutarak kendimi engelledim. Büyük ihtimalle tüm geceyi Archer'la uyumadan bir şeyler yaparak... şey sohbet ederek geçirdiğimi söylesem babam fenalık geçirirdi.
Archer, evet sabah uyandığımda onun yerinde yeller esiyordu. Belli ki koyu sohbetin bir noktasında uyuyakalmıştım ve oda beni uyandırmadan erkenden çekip gitmişti. Bunun için kendi kendimi yiyip duruyordum. Bu saate kadar da görmemiştim onu.
Babam az önce kokladığım büyük gülün yapraklarını okşayarak gülümsedi. "Buraya bayılırdı." Gözlerinde ışıl ışıl bir pırıltıyla bana baktı. "Bazen onu bu çiçeklerin arasında bana seslenirken, gülüp kahkahalar atarken hayal ediyorum. Hayal bile olsa mutlu olduğunu düşünmek az da olsa içimi rahatlatıyor."
Kalbimde her daim var olan boşluk sızlayarak kendini belli etti. Dudaklarımı ısırdım. Gözlerimdeki nemlenme canımı yakıyor, akmak için beni zorluyordu. "Çok... çok üzgünüm." Diye fısıldadım tarazlı bir sesle.
Babam beni duyuyor gibi görünmüyordu. "Az önce seni o çiçeğin üzerine eğilip koklarken görünce bir an sanki anneni görür gibi oldum," bakışlarını benden çekti uzaklara daldı. "Ona o kadar çok benziyorsun ki."
Ağzımı açmak ondan tekrar tekrar özür dilemek, annemin ölümüne sebep olduğum için ayaklarına kapanıp af dilemek istiyordum. Ama yapmadım. Hayır, Archer'ın sesi kulaklarımda çınlarken yapamazdım. Bir kazaydı. Ve elimden hiçbir şey gelmeyecek bir kaza için kendimi bunca sene yeterince hırpalamıştım zaten.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geçmişten Gelen
FantasyZamanından binlerce yıl ötede gözlerini açan bir savaşçı! Archer Sword zorlu bir savaşın ortasındayken kendini birden büyülü bir aynanın içinde bulur ve zamanından bin yıl ileride çok farklı bir dünyaya gözlerini açar. Genç ve güzel bir üniversite ö...