Merhabalar. Bu sefer gecikmediğimi umuyorum :)
Katili ilk bulana ithaf var!
İyi okumalar.
***
Orman bir felaketin zararından sakınmak istiyormuş gibi görünüyordu. Gereğinden fazla sessizdi. Daha birkaç saat öncesine kadar bu orman asker kaynıyorken şimdi bir tanesiyle bile karşılaşmadık.
Neyse ki yalnız değildim. Her ne kadar yanımdaki kişi Seth olsa da ürkütücü sessizlikle bir başıma yüzleşmediğim için mutluydum. Ana yoldan uzaktaydık. Bu yüzden ayın ışığı ağaçların arasından zar zor yolumuzu aydınlatıyordu. Her ne kadar dikkat etmeye çalışsam da ağaç kökleri her yana uzanıyordu. Birine takılıp sendeleyince Seth koluma yapıştı.
"İyi misin?"
Yürümeye devam ederken başımla onu onayladım. Ama iyi değildim. Hem de hiç!
Alec'in söylediği sözler beynimde dolanıp duruyordu. Chandler ve Sarius ölmüşlerdi. Ormanda bana saldıran Hanry'in kardeşleri...
Onları en son yangından kaçmak için diğer odaya tırmanırken görmüştüm. Odanın ortasında oklarını hazırlamış pencereden giren ne olursa olsun onları vurmaya hazır gibi görünüyorlardı. Ben ve Archer'ı!
Adamların sırıtışını hatırlıyordum ve okun yaydan çıktığını. Archer nasıl anladıysa beni pencereden çekmiş ve dengemizi kaybedip boşluğa yuvarlanmıştık. Düşündüğüm son şey o adamların acı içinde ölmesini dilemekti. Bu olaydan sıyrılıp, kendimi kandırıp hiçbir suçum yokmuş gibi hayatıma devam etmek kolay olurdu.
Ama yapamayacağımı biliyordum. Adımın Savianna olduğu kadar eminim ki onları öldüren bendim. Tırnağımın ucunu bile dokundurmadan hem de! İçimdeki öldürme arzusu ve Archer'ı kurtarma içgüdüsü böyle bir gücü açığa çıkarmıştı. Henüz kâhinlik gücünü bile deneyimleyemeden varlığından haberim bile olmayan bir güçtü bu. İlk defa bu tehlikeyi görmek iliklerime kadar üşümeme sebep oldu.
"Senin hatan değildi." dedi Seth.
Kendi düşüncelerime o kadar sarılmıştım ki aniden konuşunca yerimde sıçradım. "Ne?"
"Senin hiçbir suçun yok." diye tekrarladı başını parlak aya kaldırıp gözlerini kapatırken.
Yaptığının tehlikeli bir şey olduğunu söylemek istedim. Karanlık ortamda yuvarlanıp boynunu kırması işten bile değildi. Tam önünde kocaman gövdeli bir ağaç vardı ve bodoslama ona dalmak üzereydi. Ağzımı açıp koluna uzandım ama adam bir çift apaçık göze sahip olan benden daha rahat yol alıyordu. Kenara çekilip ağacı es geçti.
Hayranlık duymamak elde değildi. "Archer'ın başı derde girer mi?" diye sordum endişeyle.
Nihayet gözlerini açarak bana baktı. "O başının çaresine bakar."
"Ama ya bakamazsa?" diye üsteledim. "Onları öldüren benim. Belki de gidip suçumu kabul etmeliyim?"
Dudağını büzdü. Kasıntı yüzünde ilk defa samimi bir mimik gördüğümden şaşırdım. "Hiç şansın yok. Archer çoktan suçu üstlenmiştir."
Olduğum yere çakıldım. "Ne?"
Sefrym durdu. "Tekrar söylüyorum Archer başının çaresine bakabilecek yeterlilikte. Bu dünyadayken korunması gereken tek kişi sensin. Bu yüzden aptalca bir şey yapma!"
Yine de endişelerim azalmamıştı. "Peki, bana ne olacak?"
Sefrym iç çekti. "Archer sana zarar gelmesine izin vermez. Alex ise oğluna bir zarar gelmesine izin vermez. Seni temin ederim Alexander Aaden Sword çok dirayetli bir adam." Kaşlarını çattı ama gri gözlerinde sevecen bir ifade vardı. "O insanı yenmek çok zor!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geçmişten Gelen
FantasyZamanından binlerce yıl ötede gözlerini açan bir savaşçı! Archer Sword zorlu bir savaşın ortasındayken kendini birden büyülü bir aynanın içinde bulur ve zamanından bin yıl ileride çok farklı bir dünyaya gözlerini açar. Genç ve güzel bir üniversite ö...