Bölüm 20

12.4K 1.4K 94
                                    

Özür dilerim, çok çok üzgünüm. Ama bu sıralar aklım o kadar dağınık ki iki kelimeyi bir araya getirmekte epey zorlanıyorum. Bunda girdiğim sınavların da büyük etkisi var aklımı çok meşgul ediyorlar. Bu yüzden bana bu sıralar biraz anlayışlı olmanızı rica edeceğim, hani bölüm felan gecikirse diye. İnanın yazabilsem çoktan atardım.

Seviyorum sizi (Kocaman Kalpler)

İyi okumalar.

***

"Gittiğin zaman seni fena halde köreltmiş kardeşim!" diye homurdandı Alec kılıcını yere batırıp kalçasını yaslarken. "Duncan'dan bile beter dövüşüyorsun!"

"Hey," diye bağırdı Duncan çimlerin üzerinde başını güzel bir kızın bacaklarına yasladığı yerden. "Ben gayet iyi dövüşüyorum. Daha iki gün önce senin o koca kıçını yere devirdiğimi ne çabuk unuttun?"

Alec gözlerini devirip ona ters ters baktı. "Lia'nın yardımıyla! Yoksa o kıçım senin kaburgalarının üzerinde oturuyor olurdu."

Duncan nihayet yattığı rahat bacaklardan kalkıp kızı da kendiyle beraber kaldırdı. Sarışın hoş bir kızdı, çim yeşili canlı gözleri vardı, onu tanımıyordum. Yine de Duncan onu resmen kışkışlarken kıpkırmızı olan kıza acımadan edemedim.

Kılıcımı yere saplayıp gözümün önündeki saçlarımı geriye attım. "Adi herifin teki olduğunu biliyor muydun?" dedim kıza bir kez bile bakmayan Duncan'a.

Kasıla kasıla yürürken hiç istifini bozmadan kahkaha attı. "Tanrım amma da ev Bey'i oldunuz siz! Zaten Alec'den çoktan umudumu kesmiştim de ya sen kardeşim?" bana bakarak başını iki yana salladı. "Daha iki hafta önce hanlarda geceleyip benimle kız tavladığın zamanları ne çabuk unuttun?"

İki hafta... Gelecek de, Savianna'nın dünyasında geçirdiğim kısacık iki hafta bana aylar gibi gelmişti halbuki. Dolu dolu, onu seyretmekle, korumakla ve avutmakla geçen kısacık iki hafta. Onsuz olamayacağımı yine de ondan vaz geçmek zorunda olduğumu bildiğim lanet olası iki hafta!

Hayatımın en güzel anlarını yaşadığım şu muhteşem iki hafta.

Daha iki gün önce onun bu zamana, benim yanıma geleceği düşüncesi beni dehşete düşürürdü. Ama şimdi buradaydı, yanı başımda, elimi uzatsam tutabileceğim, ve... ve asla bırakmayacağım bir yerde.

Hiçbir engel olmadan!

Derin bir nefes alıp Alec ve Duncan'ın düşüncelerimden duymadığım ama saçma olduğuna adım kadar emin olduğum sözlü dalaşlarına arkamı dönüp gözlerimi durgun mavi göl suyuna diktim.

Havalar daha soğumaya başlamamıştı ama yaklaşık üç hafta kadar sonra bu göl suyunun bu kadar sakin ve aldatıcı görünmeyeceğini biliyordum. Vahşi ve tehlikeli olacaktı. İçindekini gizleyemeyecek tüm ölümcüllüğünü gözler önüne serecekti.

Tıpkı... tıpkı onun gibi. Savianna gibi!

O masum çiçeğin narin bedeninin içinde nasıl bir tehlikeyi barındırdığı hakkında hiçbir fikri yoktu. Sadece o da değil burada ki hiç kimsenin ellerinin altında Tracat'lardan daha tehlikeli bir gücü barındırdığından haberi yoktu.

Benden, babasından ve lanet olası Dex'den başka.

Ondan önce babama bahsetmek istemiştim ilk geldiğim zaman, aile hasretini giderip onları sağ salim olduğuma inandırdıktan sonra, her şeyi anlatmak ve olanları tartışmak için toplandığımız zaman. Ama sona, tam cesaretimi topladığım da bu fikir beni dehşete düşürmüştü.

Geçmişten GelenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin