Evrenin bana düşmanlığımı kaderin bir cilvesi mi bilinmez Sefrym tam karşımda duruyordu.
Kahretsin! Burada ne işi vardı ki? Babamla konuştuklarımızı duymuş muydu acaba?
Sefriym peynir bulmuş fare gibi havayı koklayıp sırıttı. "Kasvetli bir gece değil mi?"
Ayaklarım geri geri gitmek için huysuz bir at gibi yeri aşındırıp duruyordu. "Şey, evet."
Sefriym bana yaklaşmaya başladı. Ellerimi birbirine kenetleyip olduğum yerde durabilmek için kendimi kastım. "Sanırım evinden oldun." dedi kulübeye bir göz atarak. Babam pencereleri sıkı sıkıya kapatmıştı, hafif meltem estiğinde mumun titrek ışıkları aralardan sızıyordu. "Kahin neden seni kapı dışarı etti?"
Sefriym' e baktım. Benden neredeyse bir kafa boyu uzundu. Saçları her zamanki gibi açıktı. Sırtındaki ok sadağından iki tarafa serbest bir şekilde omuzlarına dökülüyordu. İri değildi ama kaslıydı. İnce bir fiziği vardı. Annemin yüzlerce yıl yaşadığını ve onunda annemin amcası olduğunu düşünürsek otuzlarında ancak görünüyordu. Görünüşe göre babamla konuştuklarımı duymamıştı. Yoksa çoktan kafamı uçururdu.
"Defterdeki yazıları çözebilmek için sessizliğe ihtiyacı varmış." dedim sakin kalmaya çalışarak. "O yüzden bu gecelik saraya gitmemi söyledi."
Gözleri kısıldı, grinin farklı tonlarında olan göz bebekleri incecik yarıklardan şüpheyle ışıldadı. "Defterde yazı olduğunu nereden biliyorsun?"
Omuz silktim "Bir defterde yazıdan başka ne olabilir ki?"
Aramızda birkaç santim mesafe kalana kadar üzerime eğildi. "Bilmem," dedi gözlerimin içine bakarak. "Kâhinlerden başkası o defterde ne olduğunu göremiyor da."
Dondum, bir süre ne söyleyeceğimi bilemeyerek kala kaldım. Bu gidişle ölümüm kendi boşboğazlığım yüzünden olacaktı.
"Şey," diye geveledim zaman kazanmaya çalışarak. "Benim ki sadece bir tahmindi."
O kadar uzun süre bana baktı ki kulübeye koşup küçük bir çocuk gibi babamın boynuna atlayarak ağlamama ramak kalmıştı.
Gülümseyerek geri çekildiğinde ancak rahat bir nefes alabildim. "Kaleye kadar sana eşlik edeyim." deyince bir hayli şaşırdım.
"Gerek yok!" dedim ellerimi kaldırıp itiraz ederken. "Ben kendim giderim."
Başını yana eğdi. "Ben de zaten oraya gidiyorum. Hem bir kadının gecenin bu saatinde ormanda yalnız başına olması doğru değil. Etraf sarhoş kaynıyordur şimdi."
"Her yer asker kaynıyor."
"Nöbet değişimindeler. Bir süre ortalarda olmazlar." beni baştan aşağı süzdü. Tedirginliğimi görmüş olacak gülerek "Benden çekiniyor musun?" diye sordu. "Korkma seni yemem!"
Bunu söyleyen bir kere daha kadın katili olmak istemiyorum diyen adamdı.
Ona herhangi bir cevap vermeden arkamı dönerek ormana yürüdüm. Beni takip ederken aramızda hatrı sayılır bir mesafe vardı. Belli ki beni daha fazla tedirgin etmek istemiyordu.
Onunla böyle yürürken nedense aklıma babamın evinde gördüğüm o tablo geldi. Hani şu Sefriym mahkemesini anlatan. Seth'in abisini, yani büyük babamı mahkemede infaz ettiği tablo.
Durup arkamı döndüm. Biraz ani hareket edince şaşırarak o da durdu. "Bir sorun mu var?" diye sordu ben bir süre konuşmayınca.
Belki de dünyanın en büyük aptalıydım ama öğrenme hırsı korkudan daha ağır bastı. "Neden?" diye sordum biraz tedirgince. "Neden ağabeyini öldürdün?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geçmişten Gelen
FantasíaZamanından binlerce yıl ötede gözlerini açan bir savaşçı! Archer Sword zorlu bir savaşın ortasındayken kendini birden büyülü bir aynanın içinde bulur ve zamanından bin yıl ileride çok farklı bir dünyaya gözlerini açar. Genç ve güzel bir üniversite ö...