Merhaba arkadaşlar :)
Kaç gündür bölümümün başına gelmeyen kalmadı ama sonunda yayımlayabildim. Umarım beğenirsiniz. Bol BOl yorumlar bekliyorum ona göre :)
Ayrıca ilk yoruma ithaf vermeye devam ediyoruz.
Seviliyorsunuz. İyi okumalar :)
***
"Baba mı?"
Gözlerimi kırpıştırıp hızla ekrandan uzaklaştım.
"Şey..."diye geveledim en az benim kadar şaşkın görünen Archer ve dedektif arasında gözlerimi gezdirerek. "Yani, çok yoruldum. Bir süre, Iıım... bir süre buralardan uzaklaşmak istiyorum."
Dedektifin kaşları havaya fırladı. "Ne yani birden bire babanızın yanına mı gitmek aklınıza geldi? Öylece!"
Archer'a baktım. Konuşmuyordu ama bir gariplik olduğunu sezmiş gibi o da gözlerini kısmıştı.
"Evet!" Ayağa fırladım "Biz artık gidelim. Hadi Archer!!"
Archer'ın koluna yapıştım ve peşimden sürüklemeye başladım. Zorluk çıkarmadan beni takip ediyordu ki dedektif kapının önüne etten bir barikat kurunca durmak zorunda kaldık.
"Bir dakika,bir dakika!!!" Titreyen ellerini uyarırcasına bize uzattı. "O şey her neyse bana söylemek zorundasınız!"
"Sana bir şey söylemek zorunda değiliz!" diye hırladı Archer ilk kez konuşarak. "Belli ki o adam iri bir hayvanın saldırısına uğramış. Çok talihsiz! Şimdi çekil önümüzden!"
Dedektifin gözlerinde karanlık bir kıvılcım çaktı ama sonra anında bunu bastırarak rahat bir tavır takınmaya başladı. Kediye üstünlük sağlamayı başarmış minik bir fare gibi keyifli görünüyordu.
"Hayvan öyle mi? O görüntüler de ki şey," dedi gözleriyle arkamızdaki masayı işaret ederek. "Pek alışılagelmiş bir şey sayılmaz. Yani kaç tane hayvan kapalı kapıları açıp iki ayağı üzerinde yürüyerek evlere girip insanları vahşi bir öfkeyle parçalarına ayırır?" Bakışları kurnazca ikimizin arasında gidip geldi ve Archer da sabitlendi. "En azından bizim dünyamızda o tür hayvanlar yok Archer. Söyle bana dostum sen nereden geldin?"
Parmaklarımın arasındaki ten gerildi. Archer'ın yüzüne baktım ama bu gerilmeye dair en ufak bir ifade, endişe, yakalayamadım. Gayet sakin ve meydan okuyan ışıl ışıl mavilerini dedektife dikmişti. Öyle ki tenine bu kadar yakın olmasam, neredeyse uğuldayan kaslarını hissetmesem, yanlış anladığımı düşünürdüm.
"Ne demek istiyorsunuz?" diye sordum dikkatimi dedektife verip.
Bay Frank kollarını göğsünde birleştirip bana baktı. "Bu küçük öfke küpü dostun hakkında hiçbir bilgi yok; kimlik bilgileri, nerede yaşadığı, kimlerle birlikte olduğu, ebeveynlerinin kim olduğu, hangi okullara gittiği, nerelerde çalıştığı, ne iş yaptığı. Hiçbir şey! Öyle ki bu yaşa kadar nasıl geldiğiyle ilgili hiç bir görüntü, fotoğraf, kamera kaydı, gören duyan kimse, lanet olası aşı kartı bile yok! Ta ki 3 gün öncesine kadar."
Kendi kendine kıkırdadı. "Nasıl oluyorsa ilk defa sizinle görülmeye başlıyor Bayan Tyront. Adamın bir geçmişi yok daha önce ondan arkadaşlarınıza da bahsetmemişsiniz. Adeta bahçenize gökten zembille düşmüş gibi. Eğer mümkün olduğunu düşünsem..." başını sallayarak Archer'ı baştan aşağı süzdü. "Onun başka bir dünyadan geldiğini düşünürdüm!"
Gerçeğe neredeyse teğet geçmesi nefesimi kesti. Ne düşünüyordum ki; elbette polisin eline bir kere düştün mü donunun rengine, markasına kadar araştırırlardı! Archer'ı diğer normal insanlardan ayıran hiç bir şey yoktu. Bir kimliği yoktu, bir geçmişi yoktu, üç gün öncesine kadar Archer diye biri yoktu!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geçmişten Gelen
FantasyZamanından binlerce yıl ötede gözlerini açan bir savaşçı! Archer Sword zorlu bir savaşın ortasındayken kendini birden büyülü bir aynanın içinde bulur ve zamanından bin yıl ileride çok farklı bir dünyaya gözlerini açar. Genç ve güzel bir üniversite ö...