Herkese keyifli okumalar dilerim! Medyayı Boran ve Elem olarak görünüz.
*
Uzun bir süre Elem'in dudaklarından dökülecek sözleri bekleyeceğimizi zannetmiştim fakat Elem beklediğimden daha hızlıydı. Ya bir an önce bitsin istiyordu ya da anlatacakları sandığımızın aksine çok da canını yakmıyordu. Alışılmışlıklar can yakmazdı çünkü alışılan sadece olay değildi, acısı da dahildi. "Aslında anlatacak çok fazla bir şeyim yok. Hikayem basit. Doru Alsancak'ın kızıyım."
"Doru Alsancak?" Soru sorar gibi ünlü bir iş adamı olan Doru Bey'in adını telaffuz ettiğimde kollarını önünde kavuşturup pek de hoşnut olmadığını yansıtan yüz ifadesini silmeye gerek duymadan kafasını salladı. Verdiği onay benim için ikinci bir soru hakkını doğurmuştu. "Ben Doru Bey'in evlendiğini biliyorum, çok önce evlenmiş fakat bir çocuğunun olduğunu bilmiyordum."
"Çünkü babam bilmenizi istemedi." Biz birimiz soru sorup diğerimiz cevaplayacak şekilde ufak bir laflamaya daldığımız sırada Bahadır bilgisayarına gömülmüş telaşlı parmaklarını klavyenin üzerinde sert ve keskin hareketlerin yoğunluklu olduğu ve daha çok adım ağırlıklı bir koreografiyi parmaklarıyla çalışıyordu.
"Doru Alsancak, her yıl düzenli olarak derneğimize bağış yapan ve derneğimizin ikinci yılında bizim için oldukça önemli olan bir bölgede faaliyete geçmemiz adına arsa bağışlayıp bütün inşaat masraflarını karşılamış bir bağışçımız. " Gözlerime baktı, ne demek istediğini anlamıştım. Muhtemelen Elem de anlamıştı. Elleri umutsuzca yanına düştü, bir şeyler söylemeye hazırlandı fakat söylemedi. Sert bir hareketle ayağa kalktı, gözlerindeki okyanusun söndürmeye gücünün yetmediği alev toplarını Bahadır'a dikip yenilgiyi kabul etmiş bir biçimde kafasını salladı.
"Anladım, babamın maddi gücü bana yapacağınız yardımı etkileyecek. En iyisi sizi hiç oyalamadan buradan çıkıp gideyim ben. Başarılar dilerim, ailesinin maddi gücü olmayan insanlara yardım konusunda." Elem'in sert sözleri ve fazlasıyla eleştirel tavrı ortamda gerginlik dalgaları oluşturarak bizi de bu dalgaların içine hapsetti.
"Elem Alsancak." Bizi oluşturduğu eleştirel dalgalar içinde yalnız başımıza bırakmak için arkasını dönmüş bir adım atacaktı ki dünya ayağının altından kaymış gibi adımı havada kaldı. Ayağı yavaşça yeri buldu fakat iri gözlerini gururla taşıyan yüzü bize dönmedi. Çenesi havada karşıya baktı, sert tavrını bize ileten saçlarının dalgaları da profesyonel bir dansözün yumuşak kıvrımlarının aksine ciddi bir duruş sergiliyordu. "Sana yardım edemeyeceğiz demedim."
"Sadece imada mı bulundun? Tamam işte, yormadan gidiyorum." Hırsla arkasını dönüp kızgın olduğu her kıvrımında yankılanan yüzünü gözler önüne serdi. Dışarıdan oldukça sakin görünmesine rağmen içinden böyle hırçın bir kız çıkması beni ilgiyle izleyecek kadar şaşırttı.
"Derneğimiz adına büyük önem taşıyan bağışlar yapsa da derneğimizin kuruluş ve işleyiş amacı olan nedenlerin ihlali karşısında tepki göstermeyip susacak kadar elzem değildir hiçbir bağışçı." Bahadır duruşunu bozmadan açıklamasını yaptığında Elem'in okyanusları yangınları dindirmeyi başarmıştı. Okyanusları yumuşamış, dalgaları sakinleşmiş ve huzur veren yüzünü süsleyen gösterişli mücevher rollerine geri dönmüşlerdi.
"Öyle ya da böyle size yük olacağım, üstelik bir bağışçı kaybedilmesine sebep olacağım." Elem ellerini çaresizliğini vurgulamak ister gibi iki yanında açarak omuz silkip narin hatlarıyla usta bir heykeltıraşın elinden çıkmış gibi görünen yüzünü de tatlı bir ifade kaplamıştı. "Babamın bağışlarıyla belki bir insan daha kurtulacak ya da daha fazla. O bağışlar sadece bağış değil. Kaçış bileti, kurtuluşun başlangıcı, umutlara gebe bir kadın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi Vurgun | TAMAMLANDI
General Fiction*Kapak Design Knights'a ait* Bu fikir pek aklıma yatmasa da içimden gelmeyerek onu kafamla onayladım. "Elbette, bu mümkün." Onu öldürmem için bana yalvaran kızın izlerini leke dahi bırakmadan silen, umut dolu gözlerle dünyaya tekrar bakabilen ve g...