Bölüm bazılarında açılmadığı için kaldırıp tekrar paylaştım, yeni sananlardan özür dilerim.
*
Bir süre sonra onu kollarımdan uzaklaştırıp gözlerine baktım. Tam şu anda tekrar sarılmak istedim ama kendimi tutmayı tercih ettim. "Film falan izlesek mi, vakit daha hızlı geçer." Aynı öneriydi fakat doğru kelimeleri kullanmıştım ve Elem bu kez alay etmek yerine sadece kafasını sallamıştı. Sanki son on dakikayı geriye almış gibiydik. Bilgisayarımı Elem'in kucağına koyup arkama yaslandım. "Sen seç, ben ekrana bağlayayım." Bir süre konuşmadan bilgisayarla uğraştı. Aktif bir izleyici olmadığından muhtemelen film önerisi yapan birkaç sitenin yazısını okumuş olmalıydı.
"Bahadır'la Tekin'i de mi çağırsaydık?" Duyduklarımla içimden ukala bir kız çocuğu edasıyla gözlerimi devirsem de bu yaptığımı Elem'e uygulamalı bir şekilde yansıtmamayı seçtim. Üzülmemesi için bunu yapsam da gerçekleri görmesi için de yüzüme yaşadığım hayal kırıklığından bir miktar yansıttım. Bir tatlı kaşığı kadarcık falan.
"Koskoca adamlar, işi gücü bırakıp seninle film mi izleyecek Elem?" Fazla gerçekçi ve resmi bir soru olsa da öyleydi. Paranızın olması çalışmanız gerekmediği anlamına gelmezdi. Aksine paranız varsa daha çok çalışmalı, o paradan olabildiğince az eksiltip olabildiğince çok katmalıydınız ve bunun için de çalışmak gerekliydi. Ben ise evlendiğim günden itibaren ofisime toplasan on kez adım atmamıştım. İki önemli toplantıya sarhoş gibi katılıp her zamanki gibi görünmeye çalışmıştım. Sonuç görüntü olarak iyi olsa da hastaneye döndüğümde çok daha bitkindim.
"İyi ama zaten akşam vakti, çoktan bitmiştir işleri." Gözlerinde o kadar masum parıltılar belirdi ki sanki olumsuz cevap verecek gücüm yokmuş gibi hissettim ama hayır, olumsuz cevap vermeliydim. Ona kendimi sevdirmem için bana zaman tanımalı, ikimize ait özel anlarımız olmalıydı.
"Dinleniyorlardır güzelim, sonuçta erken saatlerde işe gidiyorlar, haliyle yorulurlar. Sen bir iyileş o zaman görürsün gerçek Boran'ı," Tombul yanağını iki parmağım arasına alıp sıkıştırdığımda geri çekilmedi ama yaptığım hareketi garipsediği yüz ifadesinden çok rahat anlaşılıyordu. "İşten gelir gelmez yemek isterim, sonra şöyle bir güzel ayaklarımı yıkarsın." Oldukça ileri gittiğimin farkındaydım fakat sınırlarımız olmamalıydı. Sınırlar, aşkı engellerdi. O yüzden ne kadar ileri gittiğimde tepki vereceğini ölçmeliydim.
"Pekala, biz de şu aşırı romantik çiftler gibi bu filmi izleyelim öyleyse," diyerek kucağındaki bilgisayarı bana çevirdi. Seçtiği filme bakarken burnumu kırıştırmamak için kendimi zor tuttum. Bu filmi daha önce izlemiştim ve başrol kız karakter tam bir aptaldı bana göre. Yine de sesimi çıkarmadan ekrana bağlayarak filmi açtım. Filmin giriş kısmında eski yerime dönerek Elem'in yanına oturdum ve Elem hiç beklemediğim bir şekilde bana sokuldu. Belime dolanan kollarının ardından bende kolumu onun omzundan atarak sarıldım.
Film başlamış, olay örgüsü hızlanmıştı. Filmi en ince detayına kadar hatırlamasam da belirgin kısımları hala anımsayabildiğim için filmden daha çok ilgimi çekene, Elem'e odaklandım. İnce kollarının hissiyle olduğum yerde garip bir rahatlama hissettiğim bu kadının nasıl olup bir anda uysallığını yitirip hırçınlaşabildiğini düşündüm. O mavi gözlerindeki kararlılık ateşinin nasıl da bir anda yükseldiğini gözümün önünde canlandırmaya çalıştım fakat göğsüme yasladığı yanağının varlığı başka bir şeye yeterince odaklanmamı engelleyecek kadar dikkatimi çektiği için pek başaramadım.
Filmin belirgin detayları dikkatimi çektikçe bakışlarım büyük ekrana yönelse de birkaç saniye dayanamayıp geri Elem'in koyu renk saçlarına yöneldi. Sanki gözlerim oraya zincirliydi ve yeni bir şeyler denemeye çabalıyordu ama olmuyordu. Sürekli oraya dönüp o saçların dalgalarını seyretmek için çırpınıyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi Vurgun | TAMAMLANDI
Aktuelle Literatur*Kapak Design Knights'a ait* Bu fikir pek aklıma yatmasa da içimden gelmeyerek onu kafamla onayladım. "Elbette, bu mümkün." Onu öldürmem için bana yalvaran kızın izlerini leke dahi bırakmadan silen, umut dolu gözlerle dünyaya tekrar bakabilen ve g...