Medyadaki yeni kapağımız, bölüm sonunda fikrinizi belirtin lütfen. Ayrıca hata bulursanız belirtin, düzenledim ama hala hata olabilir.
*
Masamın üzerinde telaşlanmama sebep olacak kadar titreyen telefonum, böyle acı acı titreyiş sebebini ekrana dört harfle sınırlandırılmış büyük anlamlara çıkabilecek bir kelimeyi kendine malzeme edinerek yansıtmasıyla tüylerimin birer birer ayağa kalkıp gömleğimin kollarına dokunduğunu hissettim çünkü arayan Elem'di. Birbirinden oldukça zıt yönde olan iki tez anında beynimin dişlilerinin arasından fırlayıp çıktı. Ya başlarına benim pek memnun olmayacağım ve birilerinin zarar göreceği bir şey gelmişti ya da Elem halimi hatırımı sormak için çok da uygun olmayan bir vakitte arama kararı almıştı, sonuçta müstakbel kocasıyım ama beynimin dişlileri ikiye ayrıldı ve mantıklı olan dişliler ilk tezimi desteklerken azınlık diyebileceğim bir dişli grubu ikinci tezimi destekledi. Bende ilk tezimi daha mantıklı buldum çünkü Elem'e daha dün akşam ayarladığımız telefonda sadece benim numaram kayıtlıydı, bu da Elem'in başı dertteyken doğal olarak arayabileceği tek insan bendim. Zaten Elem'in halimi hatırımı merak etme ihtimali de beynimdeki azınlığın sayısı kadardır.
Tedirginliğimden yeterince faydalanan parmaklarım daha fazla bekletmeden çağrıya cevap vermek için doğru hamleyi yaptığında telefonu kulağıma götürdüm. "Elem?"
"Boran," Sesi tonunda hiçbir duyguya yer vermese de ben evladını ilk kez evde yalnız bırakmış bir annenin tedirginliğini telefon ekranında Elem'in adını gördüğümden beri içimde büyüttüğüm için oldukça endişe vermişti ismimi söyleyerek konuya başlaması.
"Ne oldu," Beynimi boş ve yankı yapmaya elverişli bir depo gibi kullanarak yankı yapan soruları hattın öbür ucuna ulaşmak üzere dudaklarımdan yolcu ettim. "İyi misiniz?"
"Annen düğüne kadar burada olmamı söyledi, kıyafetlerimi otelden aldıracakmışsın." Duygu barındırmadığını düşündüğüm sesi aslında barındıracak çok da duygusu olmadığı için o kadar boşmuş.
"Tamam ben hallediyorum," Kendimden emin çıkan sesim Elem'in anneme otelde kaldığını nasıl söylediği fikriyle yumuşadı ve merak dolu bir ifadeye büründü. "Annem senin otelde kaldığını nereden biliyor?"
"Annene başka şehirde yaşadığımı söyledim," Sesi az önceki tonunun aksine çekingen bir tonda kulaklarıma ulaştığında yalan uydurmak konusunda harika bir ikili olduğumuzla mutlu olurken, aileme yalan söylemek zorunda kaldığım için vicdanım can çekişen bir hayvan gibi nefes nefese beni ürkütmeyi başardı. En azından babam gerçeklerin bir kısmını gerçek haliyle biliyor diye düşünerek vicdanımı bir nebze de olsa rahatlattım.
"Pekala, umarım sorun çıkmaz," Elimdeki kalemi akrobat gibi sallayıp fırlatarak oynamayı bırakıp parmaklarımı mühim bir orkestranın şefiymiş gibi dikkatle ve özenle masaya vurmaya başladım.
"Ayrıca bizi bir arkadaşının tasarım atölyesine götürecekti. Bende sensiz gitmeyelim diye senin olduğun bir vakitte gitmeyi önerdim, böylesi daha sağlıklı geldi ve umarım işine engel olmam." Tek nefeste sıraladığı cümleden beynim çıkarması gereken anlamları çıkardığında önümdeki dosyaya baktım, müstakbel karımın gelinlik seçme aşamasında ona eşlik etmekten önemli değildi.
"Yarım saate oradayım, hayatım, hazır olun," Bacaklarıma verdiğim güçle kendimi sandalyemden koparırcasına kalkıp kalemi masamda bırakarak kapıya yöneldiğim an anladım nerede terslik olduğunu.
"Hayatım?" Elem de benim birkaç saniye geç fark ettiğim tersliği fark etmiş soru sorar gibi tersliğe sebebiyet veren kelimeyi dolgun dudaklarıyla tekrarlamıştı. Şu an düzgün ve kuaföre sana ihtiyacım yok diyebilecek kadar muazzam bir dizilime sahip olan kaşlarının havalanıp okyanus mavisi gözlerini yavrusu gibi bağrına basıp, kol kanat geren göz kapaklarının normalde halinden daha fazla açıldığını görebiliyordum. Tam gözlerimin önünde, sanki kapıyı açmamı bekliyor gibi fakat bunun hattın ucunda benden bir cevap bekleyen Elem'in kanlı canlı bedeni olmadığını ayırt edemeyecek kadar müşkir kavramına giren bir şey tüketmedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi Vurgun | TAMAMLANDI
General Fiction*Kapak Design Knights'a ait* Bu fikir pek aklıma yatmasa da içimden gelmeyerek onu kafamla onayladım. "Elbette, bu mümkün." Onu öldürmem için bana yalvaran kızın izlerini leke dahi bırakmadan silen, umut dolu gözlerle dünyaya tekrar bakabilen ve g...