15. BÖLÜM

1.9K 174 36
                                    

Belime sardığım havluyu iyice sıkıştırarak banyo kapısını açtım. Banyonun sıcaklığının aksine serinliğini yavaş yavaş hissettireceğini bildiğim akşam tam da tahmin ettiğim gibi bir serinliği çıplak olan üst gövdeme vurdu. Aldırış etmemeye gayret ederek gösterişsiz ve küçük kıyafet dolabından kıyafet baktım. Buradaki kıyafetlerimin geneli eski olması sebebiyle üzerilerine garip bir koku sinmişti. Böyle bir kokuya maruz kalmak istemediğim için iki gün için fazla olduğunu bile bile küçük bavulda getirdiğim birkaç parça kıyafetten bir şeyler seçip özensizce üstüme geçirdim.

Islak saçlarımdan damlayan birkaç damla suyun üzerimde küçük ıslaklıklar oluşturmasına aldırmadan odanın kapısını açıp küçük antreye adımımı attım. Merdivenlerin başına geldiğimde Elem'in konuşmasını duydum fakat sessiz konuşmasından sözleri çıkaramadım. Tek çıkarabildiğim aynı cümleyi hızlı hızlı tekrarladığı. Merdivenleri ağır ağır inip mutfak kapısına yaklaştığımda hala tekrar ettiği sözleri anladım. "Unut, unut, unut!" Kendi kendine konuştuğunu anlamak kolay olsa da sözlerine anlam vermek o kadar kolay olmadı. Neyi unutmak istiyordu? İçimden bunu ona sorup konuşmak gelse de benimle paylaşmak isterse anlatacağını bildiğim için üzerine gitmemeye karar verdim. Zarif parmaklarının kavradığı fincandan bir şey içti, mutfağı saran yoğun ve lezzetli kokudan içtiği şeyin kahve olduğunu anladım.

Varlığımın yaydığı sıcaklık tenine değmiş gibi gözlerini diktiği bahçe penceresinden ayırıp bana baktı. "Burada mıydın?" Ben daha cevap vermeden elindeki kahveyi masanın üstüne bırakıp kahve makinesine yöneldi. "Kahve alır mısın?"

"Olur," Masanın etrafındaki sandalyelerden birini çekip oturdum. Telaşla kahve makinesiyle uğraşan Elem'e aldırmadan az önce izlediği pencereye odaklandım. Korkulu bir rüyanın etrafını sarması gibi çöken gece ormanın görüntüsüyle harmanlanınca dehşet verici bir hal almaya başlamıştı. Karanlığın çöktüğü orman her zaman içimde anlam veremediğim bir huzursuzluk hissini oluşturur fakat bugün daha başka bir boyutta. Daha çok canımı sıktığını hissediyorum. Belki de Elem ile evli olmam bunda etkilidir. Onu korumak, yeni sorumluluklarım arasında en önemlilerinden bir tanesi ve ormana baktıkça üzerime onun sorumluluğu da çöküyor olmalı.

Bana uzattığı fincanla bakışlarımı pencereden ellerine indirdim. Fincana uzandığımda iki eliyle tuttuğu fincanı elime verirken parmakları avucumun içine değdi. Dokunuşuyla bütün hücrelerimin işleyişi alt üst oldu, kısa bıraktığı tırnaklarının ucunun avucumda izini bıraktığı yerler alev almış gibiydi. Ellerini hızla uzaklaştırıp karşımdaki sandalyeye oturup kendi kahvesini aldı. "Elem, bugün halam senin odandan çıktı. Ne işi vardı, ne diyormuş?"

Aklıma takılan soruların çoğunun öznesi halamdı. Davranışları ve sözleri ile bütün ilgimi toplamayı başarmıştı, belki biraz da nefretimi toplamıştır fakat bir şeyleri kesinleştirmeden kimseden nefret etmek istemiyorum. Tabi halam sözleriyle kesinlik kazanmasa da Elem'i üzerek bütün kin duygumu üzerine topladı, o ayrı bir hataydı.

"Önemli bir şey değil, tebrik etti." Doğadan yansıyan yeşilin arasında doğanın başka bir parçası olan gözlerini bana armağan etmeden konuştu, bu Elem'i yeni yeni keşfediyor olsam da garip gelmişti. Genelde göz teması kurmaya özen gösteren biriydi fakat şimdi gözlerime bakmadı.

"Tebrik ettiyse neden geldiğimde o haldeydin?" Üzerine gitmek pek hoşuma gitmese de halamın tekrar ona bir şeyler söyleyip üzmüş olma ihtimali susmamı engelledi.

"Boran," Gözlerini sonunda gözlerime diktiğinde onun güzel yüzüne çöken dingin hissin canını yakıp yakmadığını merak ettim. Canı acıdığı için mi böyle bakıyordu? "Saçmaladı, gitti. Ne dediğini ben bile anlamadım."

Mavi Vurgun | TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin