Kış mevsimini seviyorum.Karların omuzlarıma düştüğü anları,yürürken ayagımın altında gacır gucur cıkan sesleri,etrafta kartopu oynayan cocukları ve dahi yetişkinleri... Seviyorum işte.Herkes gibi.Kimisi gibi.
Kaldırımda durmuş evimin güzergahına giden herhangi bi otobüs,dolmus bekliyorum.Hava fena sogudu.Sanırım ben kış mevsimini seven fakat üşümeyi sevmeyen tiplerdenim.Burnumu ve ayaklarımı hissetmediğime yemin edebilirim.T-i-t-r-i-y-o-r-u-m..Ahhhh nerede kaldın be otobüs nerede?
Daaaaaaattttt! çüüüüşşş be kardeşim kornanın üstüne mi oturdun.Gelen korna sesiyle durakta buzlaşmak üzere olan insanlarla birlikte sıçradım.Kırdık üzerimizdeki buz tabakasını.Araba tam önümde durdu.Aman Allah'ım erkek arkadaşım.Canını yediğim sana mı çüş dedim ben.Hemen bindim arabaya,zoraki bir şekilde hissetmedigim ellerimle kapıyı açıp.
"Seni Allah mı gönderdi ya?" dedim.Öyle ki gercekten konusmakta güçlük çekiyordum. "1 saattir seni arıyorum.Telefonuna bir defacık bakmış olsaydın burada kardan adama dönmekten kurtulabilirdin Rana!" Woooww sesi gercekten içindeki volkanı da dışarıya atmasına vesile olmustu.Benim sevgili telefonumda soğuktan nasibini almış.Donarak hayatına son vermişti. "Özür dilerim hayatım.Gercekten bi telefona sahip oldugum hiç aklıma dahi gelmedi.Bi daha ki sefere dikkat ederim." Bu kacıncı söz verişimdi sahi? Aman neyse sıcagı gören kedi gibi mayıştım klimanın önünde.Duraktaki insanları gördükçe içim sızlıyordu fakat anın tadını da cıkartmadan edemiyordum.yol boyunca insanların her durumuna sahit olmustum.Kimisi evinin onune tursuluk tuz döküyor,kimisi arabasının üstündeki karları temizliyordu.cocuklar altlarına aldıkları muşambalarla yokuş asagı kayıyordu.Dısarıyı seyre dalmısken Evimin önüne geldigimi farkettim.Yol boyunca birkaç cümle dışında hiç birşey konusmamıstık.Beni seviyordu ve kızgındı.Onu anlayabiliyordum.Bu yüzden kendimi asla haklı görmüyordum. "Beni çok merak ettin ve ulaşamadıgın için bana kızgınsın biliyorum.Gercekten bundan sonra daha dikkatli olacagımı bil.Bu arabadan seni arkamda kırgın bir şekilde bırakıp inmek istemiyorum." Şöyle bi yüzüne baktım.Yüzü önüne dönük benimle göz teması dahi kurmuyordu.Şşşştt! Sanki az önce söylediklerimi hiç duymamış gibi ikazımla birlikte bana döndü. "Seni seviyorum ve merak ediyorum.Lütfen bunu bana bir daha yaşatma.İlk kez bu şekilde davrandıgında neler oldugunu hatırlıyor musun?" Ahh tabi unutmak mümkün mü? Yine bi kış mevsimi kırmızı ışık yansada karsıya geçsem diye kaldırımda bekliyordum.Nihayet kırmızı ışıgın yanmasıyla araclar durmuş gayet normal bir şekilde karsıya geciyordum.Fakat saykonun teki kural tanımaz bir şekilde bastı gaza... Ayıldığımda hastanedeydim.Bacagım ağır bir şekilde yanımda kıvrılırken,başımın yandığını hissettim.3 dikiş...Ne demek 3 dikiş kıymetli başıma hemde.Neyse çok şükür bu kadarla atlattım.Bu kötü anıyı hatırlarken başımdaki dikiş izlerine dokundum.Çok yakından bakıldıgında farkediliyordu.Tabi perçemlerimle kamufle ediyordum.Tekrar baktım Ahmet'e.Sempatisini kazanmak istiyormuşçasına boynumu büktüm. "Tamam tamam.Affettim.Bir daha olmayacagına eminim artık.Hadi çık sen eve,kızlara selam söyle." Öptüm ve indim arabadan.Iıırrrrr önümde sadece üç basamak olmasına ragmen,müthiş derece de dondum.Soguktan kacıp sıcaga kavusmak ne kadar harikaysa,sıcaktan cıkıp sogukla yüzleşmek o kadar itici bi durum.Neyse evdeyim.Oh doğalgaz köklenmiş anlaşılan.Ne diyelim gelsin bol rakamlı faturalar. "Hastaneye vereceğimiz parayı,doğalgaz faturasına verelim.Ne olacak ki?" İç sesime dısardan müdahale etmişti zeynep.Bunu hep yaptığından alışmıştım artık.Evimin girişinde saga ve sola ayrılan iki koridor vardı.sağ koridordan devam edip kızların yanına vardım.Amerikan mutfagımız ve oturma odamız ikisi birarada.Böyle olmasından hoşlanıyorduk.Masayı toplama sırası kimdeyse bu durum onun işini bayağı kolaylaştırıyordu.Öğrenci dedigin herseyin en pratiğini sever.
Bütün evi saran yayla çorbasının kokusuyla,vakit kaybetmemek için üstümdeki yığınları koridora tek tek bırakarak gelmiştim.Sevgi tek kaşı kalkık bi şekilde "Nerdesin se..." lafını bitirmesine izin vermeden girdim araya. "Otobüsün gelmesini bekledim ve telefonumun donup intihar ettigini farketmedim.Üzgünüm..." Ahmet'e yaptığım masum ama bir o kadar da inandırıcı taktiğimi onlara da uyguladım.Tabiki Affedildim.Uhh bugünde yırttık.
Tuzu az olan yayla çorbama biraz daha tuz eklerken,birden kalbime bi ağrı girdi.Hayır hayır bunu hafif bir ağrı gibi geçiştiremem.Kalbim ufalanıyormuş gibiydi.Son kırıntıyla birlikte hayatım son bulacaktı sanki.Elimdeki kaşık hızlıca düştü.Kızlar korku içinde fırladılar yerlerinden.Bunu neden yaşadığıma dair hiçbir fikrim yoktu.Nefes almakta güçlük çekiyordum.İnanın çok canım yanıyordu. "Yatırın!" dedim.Zoraki bir şekilde.Sanki yatsam rahatlayacaktım.Gerçekten de tahmin ettiğim gibi oldu.Ufalanan parçalar kendi kendine birleşip,huzura erdiler.
"Zeyneb! Bana su verir misin?" Hemen fırladı yerinden.Bi koşu masadaki bardagımı getirdi.Yavas ve sakin bir şekilde ensemden kavrayıp suyun bogazımdan asagı usulca inmesini sagladı.Bende mahcup bir şekilde Zeynep'e uyum sagladım.Şu durumdayken bile suyumu başkasından istemek mahcupluğumu daha da arttırıyordu.Her zaman işimi başkasına yığmadan kendim halletmişimdir.Gözlerim karşımda tırnaklarını kemiren Sevgi'ye gitti.Bal rengi gözleri endişeli bir şekilde beni süzüyordu.Tırnaklarını biraz daha kemirirse fena bi acı çekeceğine emindim.Çocukluğundan beri ne zaman korksa,üzülse,heyecan yapsa böyle kemirmeler başlardı.Göz kırptım.Sonunda tırnakları Sevgi'nin işkencesinden kurtulmuş bir sekilde kendilerini saldılar aşağıya doğru.
Yavaşça doğruldum haki yeşili köşe koltuğumuzdan.Kızlar orta sehpanın üzerinde oturmuş ağzımdan çıkacak ufacık bi cümle bekliyorlardı.
"Kızlar! Ben iyiyim.Korkmayın yahu.Üşüttüm ya biraz kesin ondan oldu.Hadi soğuttuk herşeyi,masaya geçelim" dedim. "Gerçekten iyisin dimi?" diye sordu Zeynep.Hıhı diyerek geçiştirdim.Belki de az önce ufak çaplı bir kalp krizi geçirmiş olabilirdim.Fakat şuanda hiç birşey yayla çorbası kadar düşündürmüyordu beni..Hayır hayır kesinlikle iştahım sizi yanıltmasın. 1.64 boyunda 50 kiloluk bi kızım.Hani şu yiyip yiyip kilo almayan,su içse kilo aldığını düşünen ve bu tür gizli düşmanlara sahip olan cinslerdenim.
Yemekler bitti.Kızlar mık mik etselerde onlara masa toplama konusunda yardımcı oldum.Nazlanmayı hiç sevmem.Çünkü nazlanma yaşımda yanımda hiç kimse olmadıgından hayat bana bu konuda şans tanımadı.
Odama geçtim.Pijamalarımı giydim.Belime kadar uzun olan saçlarımı tepemde dagınık bir sekilde topladım.Gözümün önüne düşüp rahatsızlık veren perçemi de gelişigüzel kulağımın arkasına attım.Yarın Pazar olması kadar harika birşey yok şuan benim için...
Çıkarttığım kıyafetleri kirli sepetine atıp tekrar geldim odama.boydan penceresi,hemen yanında çamdan yapılmış mütevazı yatagım,ayakucumda calışma masam ve hemen karşısında yine çamdan yapılmış küçük bir giysi dolabım vardı.Bu evi ilk tuttugumuz da sadece iki odasını kişisel olarak kullanabileceğimizi biliyorduk.Bu oda benim şu oda senin gibi tartışmalara hiç girmedik.Ufak bir sandığımız vardı.Genelde olmasını istedigimiz dileklerimizi yazıp bu sandıga koyar bir yıl sonra acıp hangisinin gerçekleştiğini hangisinin gerceklesmedigini ve sebeplerini tartısır öyle anılar biriktirirdik.Simdi bu sandıgı farklı bir amaç için kullanacaktık.Elimizde birer kağıt vardı ve herkes kendisi dısında bır dıger arkadasın ismini yazıp,tekli odada kimin kalacagını belirleyecektik.Bu üçümüz içinde sorun degildi aslında.Ama hak olmasını istemedik.Çünkü biz küçüklüğümüzden beri kul hakkını öğrenip bu sekilde yasamıstık.Sırayla gidip isimleri yazdık.Sevgi sandıgı getirdi.Tek tek kagıtları actı.Odanın sahibi ben oldum.Canlarım,benim ismimi yazmıstı.Hatta kağıtlardan birinin altına da ufak bir not düşülmüştü. "Sen geceleri yatağında uzanıp kitap okumaya bayılırsın :)"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İFFET
Teen FictionOnunla karşılaştığım ilk an içimdeki kıpırtı hem ürpermeme hemde hüzünlenmeme sebep olmustu.Simsiyah gözleri kahverengi gözlerime ulaştığında,kalbimin duracagını hissettim.Bunu gerçekten hissettim.Öyle ki kalbim kaburgamı kırıp çıkma konusunda cok k...