Tefekkür.

157 10 4
                                    

Yüreğim yangın yeri gibiydi.Çıkış kapıları kapanmış,her yer duman altı... Ahmet'ten önce nasıl bir hayatım vardı,neler yapmaktan hoşlanırdım.Öncesi olmayan bir hayata nasıl uyum sağlanır bilmiyordum.Kara gözlü adamımı daha şimdiden özlemeye başlamıştım.3 hafta kalmıştı gitmesine.Sanki şimdiden gitmiş gibiydi.Çok sık konuşmuyor,buluşmuyorduk.

Onu bekleyecektim.Fakat beklediğim erkeğin,hayatında olumlu değişiklikler olmuş şekilde bana geri dönmesini istiyordum.Muvahhid olsun,Allah için birşeyler yapsın,çabalasın istiyordum.Günlerim kendimden çok ona dua ederek geçiyordu.Güzel adamsın sen Ahmet.Daha güzel ol...

Cesedimi güçlükle yataktan kaldırmış,üzerimdeki ölü toprağını ellerimle yok etmiştim.Hava alabildiğine sıcak,alabildiğine aydınlık.Okula gitmek için hiçte uygun olmayan birgündü.Pazartesi günleri okulun olmaması,bende salı günü sendromu yaratmıştı.Üstüme giyecek birşey bulamıyordum artık.Bursum yatar yatmaz kendime daha usturuplu birşeyler almayı planlıyordum.Bol paça yazlık pantolonumun üzerine giydigim şile bezi,kolları kaneviçe işlemeli gömleğim dizlerime kadar iniyordu.Önceden bu gömlegi elbise olarak kullanıyordum.Allah şimdi bunu daha farklı kombin etmişti.Hamdolsun.Hersey yavaş ilerliyor olsada mutluydum.

Kızlar kahvaltıyı hazırlamıştı.Mutfaga gittğimde Zeyneb ona hediye ettigim islami kitaplardan birini okuyordu,çayını yudumlarken.Sevgi de son güne bıraktıgı çizimi yetiştirmeye çalışıyordu.Masanın bir kısmı kahvaltılık,bir kısmı onun kuru boyalarıydı.İkisini de saçlarından öptükten sonra yerime geçmiştim.Tabağıma aldığım birkaç zeytinle oynaşırken Zeyneb gözlerini çatalımın altında can çekişen zeytinlere dikmişti.

"Râna?"

"E-efendim canım." Dalmış olduğum düşünce denizden bir saniyeliğine çıkmıştım.

"İyi misin kuzum? Birkaç gündür keyifsizsin.Anlatmak istersen dinleriz biliyorsun." Zeyneb'in Sorusunu duyan Sevgi de elindeki kalemleri bırakıp,tamamen bize yönelmişti.Çok iyi dinleyici ve çözüm buluculardı.Biliyordum anlatsam rahatlardım.Ama neden bu konu hakkında fikir alışverişi yapmak istemiyordum ki? Hemde çok ihtiyacım olduğu halde.

"Belki sonra Canım.Belki sonra..."

"Peki.Seni zorlamak istemiyorum.Ama bari dolaptan zeytin ezmesini al da onu ye.O 3 zeytin sana ne etti? :)" Her zaman böyleydi.Keyiflendirmek için var gücüyle uğraşırdı.Onların hayatımda olması,hayata küsmemiş olmam için büyük bir nedendi zaten.Hayata bu kadar sıkı tutunduysam onlardan sebepti.Anneydiler,babaydılar...

"Seninle birkaç dini mesele hakkında konuşmak istiyorum." Zeyneb'in bu sefer ki sorusu beni şaşırtmıştı.Beklenmedik yerden gelmişti.

"Tabiki canım.Ne istersen.İnsaALLAH bildigim bir meseledir."

"Önümüz ramazan.Biz arada bir de olsa oruc tutardık.Tutmadıgımız günler günah mı? Şimdi biz önceki tutmadıklarımızı ne yapacağız?"

"Bu soruyu dini bir sitede paylaşmışlardı.Hoca da yazmış ki; 'Kişi bilmediğinden sorumlu değildir.Fakat bilerek yapmış olsaydı,tutmadığı günleri iade etmek zorundadır.Tutmadığı hergün için birgün tutulması gerekir.' Biz oruç hakkında herhangi bir bilgiye sahip değildik.Örf,anane gibi görüyorduk.Fakat suanda bunun farz ibadet oldugunu ögrendik ve sorumlulugumuz değişti.Artık oruçlarımızı tam tutacağız.İnsaALLAH."
Yaşadığım evin içerisinde dini meseleler hakkında istişare etmek,münazara yapmak müthiş keyif veriyordu.Okulu asıp devamlı olarak bu tür şeyler konuşup,yazıp,çizebilirdim.Fakat acı gerçekler yüzüme vuruyordu.Derse az bir vakit kalmıştı.Kızlar geç gideceği için sofrayı onlara,tabagımı tezgaha bırakıp odama geçtim.Çantama koymam gereken herşeyi koyup çıktım.

Kulaklıgımı takıp,Mishary bin Raşhid Alafasy : Rahman ya Rahman ezgisini açtım.Nasıl bu kadar güzel söyleyebilir ki? Bu ezgiyi dinlemek bana öyle harika duygular yaşatıyordu ki.Allah'ın sanatını her zerremde hissediyordum.Önceden dikkatimi çekmeyen herşey de şimdi O'nu görüyordum.Öyle mükemmelsin ki Rabbim.Herşey hakkında tefekkür edebilir,yalnızca senin zatın hakkında edemeyiz.Sen hiçbir surete ve kalıba sokulamazsın.Yarattığın herşey de senin güzelliğini hissetmek mümkün sadece.Bunca güzelliği Yaratan nasıl güzeldir kim bilir.Bizi düşünerek yaratmış oldugun herşeye hayranım.Sana Hamdediyor,bundan sonraki hayatımın daha önceki hayatımdan daha hayırlı olmasını istiyorum.Dua kapılarım sonuna kadar acık olmuş olsa şuanda.

"Ey Rabbim.Yine sana aynı acizliğimle sesleniyorum.Aynı çaresiz Râna olarak.İsmimin anlamını ahirette görmeyi nasip et.Ahmet'in sana dönmesini nasip et.O güzel insan.Sana güzel kul olsun.Onu bana 'Eş' kıl.Elele cennetine girmeyi nasip et.Senden hakkıyla korkup,hakkıyla ayakta durma gücü ver.Allah'ım bizi temizlemeden yanına alma."

Durağa vardıgımda gözlerimden akan yaşların,boynumdan aşagıya süzüldügünü hissettim.Gözlerimden çıktığı anki sıcaklığı yoktu.Şöyle bi elimin tersiyle sildikten sonra otobüsü beklemeye koyuldum.Bu vakit uzun sürebilirdi.Ezgiyi kapatıp,kafamdan Fatiha Suresini tekrar etmeye başlamıştım.Allah dualardan sonra ilk kez bir Sure ezberlemeyi nasip etmişti.Haftaya sınavlar başlayacaktı.Ne kadar ezber yapabilirsem kâr diye düşünüyordum.Gözlerimi kapatıp ezberimi tekrar ederken karabulutların tepemde durdugunu düşünerek açmıştım gözlerimi.Karşımda duran kişi,gözlerini kesinlikle kömüre bandırdıgını düşündüğüm Ahmet'ti.Yoğun bir şekilde beni süzüyordu.Yanagındaki minik çukuru görebilecegim sekilde tebessüm ediyordu.Hiç birsey söylemeden duraktaki sandalyelerden birine oturmuş,ellerini ensesinde bağlamıştı.hiç birsey konuşmuyor,öylece duruyordu.

Kulaklığımı çıkartıp,tüm vücudumla ona döndüm.Bakışlarıma karşılık vermek için o da yavaşça bana dönmüştü.

"Ahmet.Bir günaydın yok mu? Hem ne yapıyorsun burada?"

"Günaydın.Artık bende otobüs kullanacagım.Bu yüzden burada olmam normal değil mi?" Arabası arıza yapmış olabilir diye düşünmüştüm.Ee iyi de onun eviyle burası yakın değildi ki,neden bu güzergahı kullanıyor.

"Arabana birşey mi oldu? Hem senin evine daha yakın olan yollar varken neden burası?"

"Arabam şurada.Yolun karşısında duruyor.Sadece gitmeden seninle daha fazla vakit geçirmek istiyorum.Seninle okula gitmek,dönmek,yarım saat otobüs bekleyip,geldikten sonrada ayakta dikilmek istiyorum.Bunu neden daha önce yapmadım diye hayıflanıp durdum dün gece.Neden spora ayırdıgım vaktin cogunlugunu sana ayırmamışım.Benim hayatım sen iken ben başka meşgaleler edinmişim.Özür dilerim senden.Artık cok sık görüşemiyoruz.En azından seni daha fazla görebilecek yollar arıyorum kendime." Ah Ahmet ahh.İnsanı günaha sokar,agzından cıkan her ballı söz.

"Anlıyorum.Tanımadıgım onca insanla gidip geliyorum.Yanımda tanıdıgım birinin olması iyi olur.Nasılsın?" Nasıldı.Benim gibi için için yanıyor muydu? Özlemiş miydi beni? Benim özledigim gibi.

"Nasılım.Bilmem ki nasılım.Aslına bakarsan bilmiyorum Râna.Herseye bir cevap bulabilirim.Fakat bu soru cevapsız kalacak.Sensiz ne kadar iyi olunabilirse.Sen nasılsın peki?" Gözlerim dolmuştu.Kahroluyordum.Ama vazgeçmeyecektim.Çünkü vazgeçersem işte o zaman gercek manada kahrolacaktık.Haram sevdalar bana göre degildi artık.Gerekirse uzaktan uzaktan severim,kokusunu içime çekmeden,eli elime değmeden,bakışlarını göremeden.Ama sabrederim.Onu sonsuz yaşamda yanımda görebilmek için sabrederim.
Nasılsın sorusuna konuşmadan,buruk bir tebessümle cevap vermiştim.Boğazımdaki binlerce düğümle...

Otobüs geldiğinde cebinden taze alındığı belli olan akbilini çıkartıp basmıştı.Ayakta kalmıştık.İyiki diyordum.O daracık koltukta Ahmet'e yapışık gitmektense,ayakta gitmek daha hayırlıydı.Sırtımı cama yaslamıştım.Ahmet'te yanımda durup,yandan beni inceliyordu.Yüzümü unutmaktan mı korkuyordu yoksa? Ezberliyor gibiydi.Biran bile gözlerini başka yöne kaydırmıyordu.

"Kitaba hiç baktın mı?" Sordugum soru karsısında kaçamak bakışlarını başka yöne çekmişti.

"Okumadım."

"..."

İFFETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin