Merhaba, ilk bölümle karşınızdayım umarım beğenirsiniz.
İyi okumalar.
K A F E S'1
Ruhu yaralı kadınlar için...
Bedenimin aksine ruhum fazlasıyla yaşlanmıştı. Ruhumu hakimiyeti altına alan küçük kız çocuğu sadece bir gecede büyümüştü. Büyütmüşlerdi. Halbuki ben büyümek istemiyordum! Ben hiç bilmediğim o ellerin varlığını bedenimde hissetmek istememiştim. Böyle büyümek istememiştim henüz körpe olan bedenimden tiksinmek hiç istememiştim. Ben günahsız olduğum halde başım eğik tüm suçu üstlenmek istememiştim. Ancak beni birkaç dakikalık zevki için mahveden o adam bunları istemediğimi sormamıştı. O, acımasızca benden beni alırken geride kalacak olan enkazı hiç düşünmemişti.
Zaten düşünmezlerdi böyleleri! Dört bir yanlarını saran bencilliklerinden başka hiçbir haltı düşünmezlerdi buna yürekleri de yetmezdi gerçi.
Yatağımın üzerinde uzanmış düşüncelerimin beni yakmasını, küllerimi savurmasını ve yeniden var etmesini diledim. Ancak nafile bir çaba içerisindeydim. Ben tekrar yaşayamayacak kadar ölmüştüm. Yavaş yavaş sona geliyordum. Bu sondan rahatsız değildim böyle yaşamaktansa ölmek benim için bir kurtuluş olurdu ancak.
Sonum telli duvaklı beni bekliyordu. Kefenle değil gelinliğimle ölüme gidecektim. Günahsız olmam asla bir önem arz etmeyecekti çünkü insanların zihniyetleri böyleydi. Töre der günaha, masumiyete bakmaz namuslarına gelen lekeyi temizlerlerdi. Ölmek koymuyordu da arkamda namussuz derlerdi, kim bilir kiminle düşüp kalktı da namusunu beş paralık etti derlerdi de annemin alacağı iki nefesi de ona zehir ederlerdi. Ölümden değil de ben, anneme edilecek laflardan korkuyordum.
Gidene değil kalana zor olacaktı bu gidiş.
Ah annem şu kızının kaderindeki karayı görüp de mi ağlarsın günlerdir? Bir bilse benim neler çektiğimi vermez alır koynunda saklardı beni. Ancak olanları söylemeye dilim dönmemişti. Gücüm yetseydi bir bir anlatsaydım kınalı kuzusuna neler ettiklerini ama dile bile kolay gelmemişti söylemek.
Aniden son hızla açılan kapıyla dalgın düşüncelerimden hızla sıyrılmak zorunda kaldım. Düşüncelerim ise tozlu bir rafta yeniden gündeme gelmeyi beklemek için yer edinmişti. Şirin telaşlı adımlarla odayı arşınladıktan sonra yatağın boş tarafına yerleştiğinde bile bakışlarım beyaz tavandaydı.
Kaybolup giden masumiyetim de bu kadar beyaz mıydı? O yüzden mi göz koydu da ellerimden bir çırpıda çekip aldı?
"Allah aşkına Berre sanki bugün beni isteyecekler kurtul şu matem havasından." Gözlerim karşımda sitemle konuşan arkadaşıma döndüğünde haklı oluşu beni dahada üzerken derin bir nefes aldım.
"Şirin yalvarırım tekrar başlama bırak da kendi yasımı tutayım." Cümlelerim azdı, eksikti. Söyleyemediğim onca cümle boğazıma bir düğüm geçirirken yutkunmak darağacında bir yudum nefese muhtaçlık gibi hissettirmişti. Zaten nefes almayalı uzun zaman olmuştu. Yakında bu bi'çare nefesimde kesilecekti. O zaman işte her şey bitecekti ben, beni saran kara toprağın altında derin bir uykuda sonsuzca bir süre dinlenecektim.
"Tövbe de o nasıl söz!" Dediğinde derin bir nefes aldım sözlerime nasıl ve nereden başlayacağım hakkında bir fikrim yoktu. Ama kararlıydım omuzlarımdaki bu yükü daha fazla taşıyacak gücüm kalmamıştı. Hem Şirin bir yolunu bulurdu. Benim içinde boğulduğum çukurdan çıkaracak bir el olurdu belki. Ölüme hazırlanmış olsam da içimde ufacık da olsa yaşama arzusuyla yanıp kavruluyordum. Annem için bir yanım hala yaşamak istiyordu ben gidersem şu dünyada bir başına kalırdı. O zaman ölsem bile yüreğim cayır cayır yanardı. Derin bir soluk verdim. Doğrularak tek umudum olan kızın ellerini tuttum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAFES | Töre Serisi
General Fiction|TAMAMLANDI| Burası Mardin'di taşıyla, toprağıyla kan kokan şehir. Ve bizim hikayemizi Azat Alemdar yazmıştı. * ''Sen iyi bir adamsın Azat.'' Gözlerindeki sakinlik dediğimle birlikte yerini hırçın bir öf...