KAFES'23 III

72.7K 3K 194
                                    

Medya da Cihan var.

K A F E S'23 III

Ölüm uykusuna yatmak nasıl olur? Ruh, Cennet ve Cehennem'in arasında mı kalır? Yoksa ruh azap çekenlerin Araf'ında ve Dünya'da mı sıkışıp kalır? Bu belirsizlik dolu uykum ruhumu zihnimin en ücra köşelerine savururken karşı çıkacak kuvvete sahip değildim. Uyuyordum bu uyku ölümün bedenlerde bıraktığı izi mi bilmiyorum? Ama uyuyorum ne zaman kalacağım belirsizdi. Zihnimin mezarlığında çıktığım gezintim sonlanmıyordu. Siyaha bulanmış toprakların üstüne saçılmış kuru yapraklar, kara bulutların hakim olduğu gökyüzü ve mezar taşları zihnimin içindeki ufak mezarlığım bunlardan ibaretti. Ucu bucağı olmayan topraklarda dört taş vardı onlara ilerledim. İlerledikçe beyaz mermerden yapılma mezar taşlar olduğunu anlamıştım.

Önünde durduğum mezar taşına baktım. İshak KARA eskimiş ve silik yazıda parmaklarımı gezdirdim. Tozlanmış taş parmağımda toz bırakması gerekirken kan lekesi bırakmıştı. İşaret ve baş parmağımı birbirine sürttüm. Ama leke geçmek yerine daha da yayılmıştı. Eğilerek taşı öptüm. Burnuma dolan koku toz veya kanın metalik kokusu değildi. Aksine burnuma babamın kokusu ev sahipliği yapıyordu. Zihnimin ürkütücü mezarlığına rağmen içim huzurla doldu. Babamın özlediğim kokusu ruhumun en derinlerine kazındı. Dudaklarımı soğuk mezar taşından ayrıldım. Son kez yazıya bakıp biraz ilerideki mezar taşına yürüdüm. Mezarlığa yaklaştıkça yazılardan akan kanlar göz yaşını andırıyordu. Büyük harflerle yazılan isim gözlerimin dolmasına neden oldu. Reyhan HAZAR mezar taşı bile ruhu gibi kan ağlıyordu. Sonu olmayan kan toprağına aktıkça kötü koku vermesi gerekirken etrafa papatya kokusu yayıyordu. Masumluğu temsil eden nadide çiçek. Öldürülünce kokan eşsiz çiçek şu an mezarı süslüyordu. Reyhan, dağ çiçeği arkasından göz yaşı ve papatya kokusunu bırakmıştı. Derince soludum ölümün eşsiz kokusunu, ölüm bu kadar güzel kokmamalıydı. Ardında acıyı bırakan bir şey bu denli güzel kokmamalıydı. Ama burası hem huzur hem de papatya kokuyordu.

Başımı sağa çevirdim iki yeni mezar vardı. En sondaki boştu. Oraya yürüdüm. Yürüdükçe çıplak ayağımın altında ezilen kurumuş yapraklar sessizliğe balta vuruyordu. Tam ortalarında durdum. Yeni olduğu belli olan taşta annemin adı yazılıydı. Berivan KARA, toprağı hala ıslaktı. Etrafa yağmur sonrası toprak kokusu yayılıyordu. Bakışlarımı mezarlıkta gezdirdim. Mezarlıkların bu denli güzel koktuklarını hiç bilmezdim. Bu mezarlık benim kayıplarımla doluydu. Uzunca annemin mezar taşına baktım. Neden öleceğini bilmesine rağmen bana söylememişti? Azat ile olan evliliğime kimsesiz kalmamam için mi razıydı? Ölürken bile benim için mi yaşamıştı? Mezar taşını öptüm. İçime anne kokusunu çeke çeke öptüm. Doğrulurken gözümden akan bir yaş mezar taşına düştü. Yaşın akarken bıraktığı izi izledim. Yavaşça akarken kendini öldürüyordu. Bıraktığı iz uğruna yok oluyordu. Yok olmak üzere olan damla toprağa karıştı. Bakışlarım boş mezara kaydı.

Yeni kazıldığını belli eden ağır toprak kokusu genzimi yakmaya yetiyordu.

Düşüncelerimin arasına karışan soru işaretleri bedenimde iğne etkisi yaratıyordu. Kimin içi kazınmıştı bu mezar? Kim gitmişti hayatımdan? Kim unutulmaya mahkum kılınmıştı? Mezarın başına ilerledim. Derin olan boş mezara baktım. Ardından daha sahipsiz olan mezarın isim yazılmamış beyaz mermerden yapılma taşına baktım. Yazılmayı bekleyen boş taşta parmaklarımı gezdirdim. İsmin yazılması için bırakılan boşluğa koydum elimi. Soğuk mermer avucumun altında ısınırken gözlerimi yumdum. Kim olduğunu hissetmeye çalışsam da nafileydi. Bu sahipsiz mezarın sahibi belirsizdi. Hayatımdan aniden çıkacak kişi belirsizdi. 

Derin mezara baktığımda tekrar, birinin onun doldurmasını bekliyordu. Bir anda başımda hissettiğim keskin ağrıyla gözlerimin önüne gelen karıncalar sayısını artırırken soğuk mermeri sıkıca avuçladım. Sert mermere sapladığım parmaklarım bozulan dengemi sağlamama bir toz zerresi kadar yardımcı olmuyordu. Soğuk terler dökerken elim ayağım buz kesmişti. Açık kalmak için zorlanan göz kapaklarım kapanırken dizlerim toprakla buluştu. Can havliyle tutunduğum soğuk mermer avuçlarımın arasından kayıp giderken bedenim yana doğru düştü. Gözlerim baygınca boş mezarda dolandı. Kimin içindi bu mezar? Zihnimin zifiri karanlık mezarlığında esen rüzgar bedenimi de yanına katarak eserken küller halinde savruldum dört bir yana. Yandım, söndüm ve şimdi de kül oldum.

KAFES | Töre SerisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin