KAFES'4

99.6K 3.7K 240
                                    

K A F E S'4

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

K A F E S'4

Acılarına rağmen güzel gülen kadınlar için...

Bazı sırların asla açığa çıkmaması gerekir. Bazı sırlar bilinmezliğin kol gezdiği karanlıkta kendine yer edinmelidir. Bazı sırlar dile getirilemeyecek kadar zehirlidir. Açığa çıkarsa şayet öldürür. Öyle zalimce insanı yok eder ki elinden hiçbir şey gelmez. Bu yüzden bendeki bu sırrı yanımdaki bu adam bilmemeliydi. Hoş yakında öğrenecekti ancak gidebildiği yere kadar gidecek ve bir umut bu düştüğüm çukurdan çıkmak için bir yol arayacaktım.

Derin düşüncelerimi bölen şey arabanın yavaşlaması oldu. Arabanın durmasıyla başımı kaldırdığımda geldiğimiz yere baktım. Burası bir uçurumdu. O Arabadan çıkıp uçurumun kenarına geçip durduğunda sessizliğine uyarak yanına gittim. Bu yer içimi ürpertmişti. Buraya neden geldiğimiz hakkında bir fikrim yoktu ve bu içimde korkunun filizlenmesine neden olmuştu. Onunla ilk karşılaşmamız için seçtiği bu yer zaten her şeyden korkan kalbimin daha da korkmasına neden olmuştu.

"Neden buradayız?" Cılız bir sesle dile getirdiğim soru korkunun boyundurluğu altında titremişti. Aklımda dönen binlerce düşünce arasında kulağıma fısıldayan ses hep beni daha fazla korkunun kucağına itiyordu. Şirin'den başkasının bilmediği sırrımı bile ihtimali beni öldürmeye yeterken vereceği cevabı beklemekten başka şansım yoktu.

"Konuşmak için geldik." Sesi fazlasıyla kendinden emin çıkıyordu. Başımı usulca salladığımda uçuruma dönmüştü.

Ona uyup uçuruma döndüğümde karşımda duran manzara huzur vericiydi. Saçımı savuran rüzgar ne zamandan beri tutuğumu bilmediğim nefesimi kendine katarak estiğinde bedenim gözle görülür cinsten gevşemişti. Durduğumuz uçurum bana hiç unutmadığım ölümü hatırlatırken yanımdaki adamın varlığına tutunarak bu anın gerçekliğinde kalabiliyordum.

"Azat." Başını bana çevirdiğini fark etsem de ona bakmamış manzaraya odaklanmıştım. "Neden ben?" 

Soruma aldığım derin sessizlik omuzlarımı düşürmüştü. Vereceği her cevaba karşı kendim için bir kurtuluş yolu inşa etmek için halihazırda beklemiştim. Ancak o benim nasıl bir çıkmazda olduğumu bilmeyerek suskunluğunu korumuştu. Onun suskunluğunun beni ölüme yaklaştırıyordu.

"Evlenmek istemiyorum." Sessizce dile getirdiğim cümlemin ardından ona döndüğümde gözlerindeki ifade ruhumu arafta bırakmıştı. Gözleri lisanını bilmediğim bir dilden konuşuyordu ve ben bu gözlerin dediği hiçbir sözü anlayamıyordum. Anlamamak hırçınlaştırıyordu beni. 

"Azat bu evlilik olursa cehennemden bir farkı olmaz seni de beni de yakar. Benim gücüm yetmez ama sen ağasın kimse sana karşı çıkmaz. Eğer sen vazgeçtim dersen her şey hallolur. Eğer istersen yemin ederim giderim buralarda bir daha yüzümü bile görmene gerek kalmaz. Annem şimdi beni dinlemiyor vazgeçtiğimi, bu evliliği istemediğimi söylememe rağmen duymazdan geliyor. Beni duymuyor ama seni duyar. Sen istemiyorum dersen kimse üstüne söz söylemez." Sesim cılız ama ikna edici çıkıyordu. Umutla ona baktığımda elleri cebinde aramızdaki mesafeyi kapattığında gözlerim irileşmişti.

KAFES | Töre SerisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin