KAFES'23 II

68.3K 2.7K 73
                                    

K A FE S'23 II

Zihnimde yankıları devam eden acının her boyutunu hissederken gözlerim karanlık depo gibi yerde gezindi. Küf ve rutubet kokusu ciğerlerime sinerken un ufak olduğum duvar kenarında biraz daha küçüldüm. Gözlerimi açtığımdan beri bu yerde tek başınaydım. Bacaklarımdaki acı artık dayanılmaz boyuta geldiğinde başımı eğerek bacağıma baktım. 

Bacağımı örten elbisemin uzun eteğinde yer yer sürtünmeden dolayı yırtıklar vardı. Eteğin uç kısmını tutarak bacağımdan sıyırdığımda kuruyan kan yüzünden yaralara yapışan kumaş tenimden ayrılırken etimden et koparmış gibi bir acı verdi. Acıyla birkaç saniye gözlerimi yumup acının dinmesini bekledim. Acı hafifleyince gözlerimi aralayarak yaralardan dolayı kana bulanmış bacağımı gördüm. Hafifçe  yaralara dokunduğumda içlerinde taş olduğunu fark ettim. Fazla derine girmiş olmalıydılar. Boyutlarını acının noktasındaki şişkinlikten anlayabiliyordum. O an ki korkuyla acıyı fazla idrak edemesem de şu an acı misliyle kendini belli diyordu. Daha fazla bakamayıp bacaklarımı yavaşta kendime çekerek kollarımı etrafına sardım. Gözlerimi yumunca tekrar Şiyar'ın görüntüsü zihnimin beyaz perdesine yansıyınca acıyla yumduğum gözlerimi vicdan azabıyla açtım.

Aklımdan bir an olsun bile çıkmayan Şiyar'ın kanlar içindeki bedeni delirmeme neden oluyordu. Kendini ne için feda etmişti? Benim için mi? Neden kaçırılmıştım? Neden Şiyar'ı vurdular? Boş depoda ağlayışımın yanına eklenen kilit sesiyle korkuyla büyük demir kapıya baktım. 

Siyah demir kapı zaten korkunç olan depoyu dahada ürkütücü kılıyordu. Demir kapı tiz bir sesle yana kaydırıldığında korkuyla içeri girecek adama baktım. Kapının aralanmasıyla gördüğüm gökyüzü zifiri bir karanlığa bürünmüştü. Adam depoya girerken arkasından vuran ay ışığı yüzünden karanlık bir gölgeyi andırıyordu. Ay ışığı vuran beden depoyu dolduracak kadar büyürken gözümde, korku damarlarımdaki kana karışıyordu. Adımları beton zeminde tok sesler bırakırken korkumun yanına nefrette eklenmişti. Bu adam mı emir vermişti? Şiyar'ı vuran adamlar bunun emrinin altındaydı öyle mi? Adım sesleri gitgide artarken ışıkların açılmasıyla karanlığa alışan gözlerim acıyla kamaştı. Ağlamaktan acıyan gözlerime birden aydınlanan ortam iğneler batırmıştı. Başımı kendime çektiğim dizlerime gömüp kendime zaman tanıdım. Gözlerimin aydınlığa alıştığını varsayarak başımı kaldırdım ama yüzüne bakmak için başımı fazla geri atmak zorunda kalmıştım. Esmer teni, koyu kahve gözleri onunla uyumlu siyaha yakın saçlarıyla kemikli bir yüzü vardı. Yüzünde büyük duran kavisli burnu onun altında ince dudaklar vardı. İnce olmalarının yanı sıra şekilsiz olması yüzünde tezatlık oluşturmuştu. 

Bu adamı tanımıyordum hatta ömrümde bir kere bile görmemiş olabilirdim.

"Nasılsınız gelin ağam?" Sesi gelin ağam kelimesinde öyle bir vurgu yapmıştı ki. O kelimede nefreti de ölümü de hissetmiştim. Aramızda belirli bir mesafe olmasına rağme parmaklarını boğazımda hissediyor gibiydim. Bakışlarındaki sertlik etimde bıçak kesikleri bırakırcasına bir yavaşlıkla üstümde gezindiğinde güçlü görünmek için durabildiğim kadar dik durmaya çalıştım. Korkum bedenimin yanı sıra ruhumda da enkazlar bırakırken sessiz ağlayışım isyana dönüşecek zaman kolluyordu.

"Kimsin? Benden ne istiyorsun?" Dediğimde sesimin cılız çıkmasından dolayı yüzünde ufak bir gülüş gelip geçti. Şekilsiz dudaklarındaki gülümseme gözlerindeki donuklukla savaş halindeydi.

"Kim olduğumun şimdilik bir önemi yok." Derken başını bir çocuk edasıyla sağ omuzuna yatırarak gülümsedi. Ufak olan gözleri samimiyetten uzak olan gülüşünde bile kısılırken sadece ona baktım."Senden bir şey istemiyorum benim derdim kocan olacak o adamla." Sesi bir anda buz gibi olurken bu öfkenin ardında saklı kıyametten korkuyordum. Tüylerim ani ruh değişimiyle korkuyla şaha kalkarken Azat'ın bir an önce beni kurtarması için Allah'a dua etmeye başladım. Azat'tan bahsetmesiyle sesindeki yumuşaklıkla beraber dudaklarındaki gülümsemede kayboldu.

KAFES | Töre SerisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin